Ankara'daki bazı üniversiteler, bilimsel çalışmalarıyla olduğu kadar
bünyelerindeki müze ve koleksiyonlarla da dikkati çekiyor. AA
muhabirinin derlediği bilgilere göre, ODTÜ, Gazi, Ankara, Hacettepe
üniversitelerinde yer alan birbirinden farklı konseptlerdeki
müzeleri her yıl çok sayıda kişi ziyaret ediyor.
Varlıklarıyla gerek öğrenciler gerek akademisyenler gerekse üniversite
dışından gelen ziyaretçileri kampüs ortamında tarihsel bir yolculuğa çıkaran bu
müzelerde, birbirinden ilginç eserler meraklılarının izlenimine sunuluyor.
2003 yılında ilk tanıtım sergisini açan ODTÜ'deki Bilim ve Teknoloji
Koleksiyonu, bugünkü yerine 2005 yılında taşındı ve bu tarihten itibaren hizmet
vermeye başladı. İnsanlara bilimi ve teknolojiyi sevdirmek, geçmişten bugüne
Anadolu'da bilim ve teknolojinin nasıl bir değişim ve gelişim sürecinden
geçtiğini göstermek amacıyla oluşturulan koleksiyonda, 1000'in üzerinde parça
bulunuyor.
Neolitik Dönem'den günümüze kadar gelen süreçte Anadolu'da kullanılmış ve
teknolojik önemi bulunan nesnelerin replikaları ile yakın zamanda günlük hayatta
kullanılmış olan nesnelerin yer aldığı koleksiyondaki parçalar arasında
Türkiye'nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve eski başbakanlardan Bülent Ecevit'e
ait daktilolar ilgi çekiyor. Ayrıca Devrim Arabaları filminde kullanılan
arabanın maketi ve öğrencilerin ürettiği güneş enerjisiyle çalışan araba,
koleksiyonun dikkat çekici parçaları arasında yer alıyor.
Üniversite'de öğrenim gören ya da çalışan personelin serbest zamanlarında
ziyaret ederek bilim ve teknolojinin gelişimi hakkında bilgi sahibi olmasına
olanak sağlayan koleksiyonu, yabancı ülkelerden ya da yurt içindeki başka
illerden gelen konuklar da ziyaret ediyor. Koleksiyona günlük yaşamda kullanılan
ve özellikle teknolojik değeri bulunan eşyalar bağış yoluyla kabul ediliyor.
Arkeoloji Müzesi
Türkiye'nin ilk üniversite müzesi olma özelliğini taşıyan ODTÜ Arkeoloji
Müzesi, 1960'lı yıllarda Üniversitenin kuruluş sürecinde dönemin rektörü Prof.
Dr. Kemal Kurdaş'ın öngörüleri ile hayat buldu.
Müze fikrinin ortaya çıkmasına yol açan gelişme, kampüs içinde bulunan
arkeolojik alanlarda kazıların başlaması oldu. Kurdaş'ın kampüs inşaatlarını
denetlemek için yaptığı keşif çalışmaları sırasında, kamulaştırılan Yalıncak
Köyü kalıntıları arasında fark ettiği arkeolojik buluntulardan yola çıkarak
Üniversite'nin girişimi ile kazılar başlatıldı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk kazısı olan ve Atatürk tarafından bizzat
başlatılan Ahlatlıbel arkeolojik alanı da bugünkü ODTÜ kampüs alanı içinde
bulunuyor.
1962 yılında başlatılan Yalıncak kazıları ve daha sonra Koçumbeli'de
yürütülen arkeolojik kazılardan ele geçen arkeolojik eserler ile 1967-1968
yıllarında yine ODTÜ tarafından yürütülen Ankara Frig tümülüsleri kazılarında
çıkan eserlerden oluşan bir müzenin kurulması fikri 1969 yılında hayat
buldu.
Türkiye'de son yıllarda sayıları artan özel müzeler içinde ilk örnek
olmasının yanı sıra burada sergilenen eserlerin bilimsel kazılar sonucu ele
geçmesi ve arkeolojik kontekslerden gelmiş olmaları ile de özel bir konuma sahip
olan müzenin asma katında Koçumbeli ve Yalıncak merkezlerinde yapılan kazılardan
ele geçen eserler sergileniyor.
M.Ö. 2500-2300 yıllarına tarihlenen Koçumbeli'den gelen eserler daha çok
günlük çanak çömlek örnekleri, taş ve kemik aletler, idoller, hayvan
figürinleri, ağırşaklar ve damga mühürlerden oluşuyor.
ODTÜ arazisi ile Atatürk Orman Çiftliği ve Bahçelievler arasında kalan Frig
nekropolünde yapılan kazılardan ele geçen eserler ise müzenin birinci katında
bulunuyor.
Müze'de 827 adet envanterlik arkeolojik eserin yanında 390 civarında etütlük
eser de depoda korunuyor.
Günümüzde yılda yaklaşık olarak 4 bin kişinin ziyaret ettiği müzenin
konukları arasında toplu olarak okullardan gelen öğrenciler ile Ankara'da
bulunan yabancı misyon mensupları ve akademisyenler çoğunluğu oluşturuyor.
AÜ Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi
Başkentin ilgi çeken üniversite müzelerinden bir diğeri de Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi bünyesinde faaliyet gösteren oyuncak
müzesi.
20 Nisan 1990 yılında Prof. Dr. Bekir Onur tarafından Türkiye'nin ilk oyuncak
müzesi olarak ziyarete açılan müze, Türkiye'nin hızlı değişim süreci içinde
kaybolma tehdidi altında bulunan oyuncakları korumak, oyuncak aracılığıyla
sanayi tarihi, kültür tarihi, çocukluk ve eğitim tarihi konularında araştırma
yapmak gibi amaçların yanında, çocuklara tarih bilincini kazandırmak, kuşaklar
arası iletişim kurulmasına yardımcı olmak ve oyuncağın çocuk gelişimindeki
önemini vurgulamak amacıyla kuruldu.
2000'in üzerinde nesnenin yer aldığı müze, geleneksel oyuncaklar, fabrikasyon
oyuncaklar, yabancı oyuncaklar, antik oyuncaklar ve yeni oyuncaklar olmak üzere
5 ana bölümden oluşuyor.
Tüm bu oyuncakların tarihini, toplumsal ve kültürel işlevini araştırma
görevini üstlenmiş bilimsel bir kuruluş olan müzede yer alan oyuncakların
kategorileri ise şöyle:
''Geleneksel Oyuncaklar: Uçurtma, sapan, çember, topaç, bez bebek, beşik,
yürüteç vb.
Fabrikasyon Oyuncaklar: Sanayi ürünü olan bu oyuncaklar yapıldıkları
malzemeye göre; tahta oyuncaklar (çeşitli arabalar, evler, hayvanlar, vb.İlk
fabrikasyon tahta Türk oyuncağı (1938) örnekleri de bu grupta yer alıyor),
teneke oyuncaklar (araba, tren, kamyon, çeşitli hayvanlar, mutfak eşyaları,
kurşun askerler vb. Bu grupta en eski (1933) Türk teneke oyuncaklarından
örnekler de bulunuyor), Kağıt oyuncaklar, plastik oyuncaklar, bebek ve yumuşak
oyuncaklar (kağıt hamuru, porselen, plastik gibi çeşitli malzemelerden yapılmış
bebekler, pelüş hayvan modelleri. Bu grupta Türk oyuncak bebek sanayiinin en
eski (1960) örnekleri de sergileniyor).
Yabancı Oyuncaklar: Kişisel ya da ticari amaçlarla başka ülkelerden
getirilmiş çeşitli oyuncaklar. Müzenin en eski parçaları bu grupta yer
alıyor.
Antik Oyuncaklar: Türkiye'nin birçok arkeoloji müzesinde sergilenen bazı
antik oyuncakların kopyaları.''
Müzede yer alan eserler arasında Almanya'dan ithal edilen, 1897 yılına
tarihlendirilmiş oyuncak bebek evi, 80 yıllık yerli topaç ve Türk yapımı en eski
teneke oyuncaklar dikkati çekiyor.
Müzenin koleksiyonu, satın alma ve bağış yolu ile zenginleştirilirken,müzeye
eski nesnelerin dahil edilmesine devam ediliyor. Bu nesnelerin sistemli bir
biçimde envanter kayıtları tutulup, bakım ve onarımları yapılıyor.
Atatürk'ün ödüllendirdiği örtü
1974'te Cumhuriyetin 50. yılına ithafen Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu
bünyesinde açılan Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi'ndeki el işi ve
kıyafet müzesi, fakülte öğrencileri için bir laboratuvar niteliği taşıyor.
845 çalışmanın sergilendiği müzedeki eserler arasında Nihal Akman tarafından
1927-1928 yıllarında işlenen, beyaz ipek ibrişimden iğne oyası tekniği ile
yapılmış 65x65 santimetre boyutlarındaki örtünün ayrı bir yeri bulunuyor.
36 kare formunda farklı desenlerden oluşan küçük motiflerin birbirine
tutturulması ile tek bir parça haline getirilmiş örtü, 1936'da Ankara'da yapılan
küçük el işleri sergisine katılmış ve Büyük Önder Atatürk tarafından
ödüllendirilmiş. Eser, 1980 yılında satın alma yolu ile müzeye
kazandırılmış.
Fakülte yetkilileri, Mesleki Eğitim Fakültesinin 1934 yılında Kız Teknik
Yüksek Öğretmen Okulu olarak kurulurken kadın eğitimini desteklemenin ve Türk
kültürünü yaşatmanın amaçlandığını belirtiyor.
Yetkililer, bu nedenle zaman içinde genellikle bağış yolu ile olmak üzere
toplanan ürünlerle müze oluşturulmasının uygun bulunduğunu kaydederek, müzenin,
etnografik ürünlerin toplanıp, korunmasının yanı sıra öğrencilere ürünlerden
ders kapsamlarında da yararlanma imkanı sağladığını kaydediyor.
Öğrencilerin müzede bulunan eski eserleri inceleyerek derslerde
değerlendirmelerini yaptıklarını ve yeni tasarımlarda da bu eserlerden
yararlandıklarını ifade eden yetkililer, fakülte bünyesinde bir müzenin
bulunmasının öğrenciler açısından önemli olduğunu dile getiriyor.
Hacettepe Üniversitesi Sanat Müzesi
Hacettepe Üniversitesi Sanat Müzesi de Başkent'in farklı misyonu ve sergi
konseptiyle dikkati çeken müzeleri arasında yer alıyor. Üniversitenin Sıhhiye
Yerleşkesi'nde 2005 yılının Ekim ayında açılan müze, sadece Ankara'dan değil
diğer şehirlerden de gelen konuklara sanat hizmeti sunan bir müze olma hedefiyle
kuruldu.
Envanterine kayıtlı 200'ün üzerinde çalışmanın yer aldığı müzedeki eserler,
3?4 aylık zaman süreçlerinde sergi ve depo arasındaki değişim, bir başka deyişle
müze içindeki hareketle sanatseverlerle buluşuyor.
Müzenin Yönetim ve Danışma kurullarında alınan karalarla müzeye açıldığı
günden bu yana hızla yeni eserler kazandırılıyor.
Türk resminin önemli isimleri arasında yer alan Hikmet Onat, Şeref Akdik,
Nurettin Ergüven, Feyhaman Duran, Pertev Boyar, Neşet Günal, Sabri Berkel, İhsan
Cemal Karaburçak, Turan Erol, Adnan Turani, Nuri Abaç, Kayıhan Keskinok, Tiraje
Dikmen, Naile Akıncı gibi sanatçıların eserleri müzedeki ''Sürekli Sergiler''
bünyesinde bulunuyor.
Müzede resim sanatının özgün örneklerinin yanı sıra heykel, seramik ve özgün
baskı dallarından oluşan geniş bir eser yelpazesi de ziyaretçilerin izlenimine
sunuluyor.
AÜ Ziraat Fakültesi Müzesi
Başkentin bir diğer kampüs müzesi olan, Ankara Üniversitesi (AÜ) Ziraat
Fakültesi Müzesi ise 21 Kasım 2007'de açıldı.
Halkalı Ziraat Mekteb-i Ali'sinden Ankara Ziraat Mektebi'ne (1930), daha
sonra Yüksek Ziraat Enstitüsü'ne (1933) oradan da Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi'ne (1948) uzanan tarihsel bir sürecin izlerini yansıtan müzede, ziraat
tarihi ve teknolojisi, zirai araç ve gereçler, eğitim yöntemleri, eğitim-öğretim
kadroları, eğitim süreçlerine ışık tutacak türlü alet-edevat ve efemeralık gereç
bulunuyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün
denetimindeki özel müzede envantere kayıtlı 700 eser, 1250 kitap ve 500'ü aşkın
etütlük yer alıyor.
Yüksek Ziraat Enstitüsünün ilk Rektörü Prof Dr. Friedrich Falke'nin koltuğu,
Fakültede teknik işler müdürü olarak çalışan ünlü karikatürist-ressam ve
politikacı Ratip Tahir Burak'ın çizim masası, fakülte'nin Peyzaj Mimarlığı
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadri Aran tarafından 1942'de hazırlanan
Anıtkabir'in özgün bahçe düzenleme projesi ve Tarım Makinaları Bölümü'nün 3
öğretim üyesince tasarlanarak, Türk Traktör Fabrikası'nca üretilen ilk yerli
traktör müzenin tarihsel-kültürel değerdeki eserleri arasında bulunuyor.
Ziraat eğitimi ve uygulamasına ilişkin, Yüksek Ziraat Enstitüsü döneminden
(1933-1948) cam dialar, projeksiyon, sinema, fotoğraf makineleri, değişik cam
araç-gereç ile okulun mezunları arasından seçilmiş adlara ilişkin diploma,
fotoğraf, rapor, mektup, dilekçe, telgraf gibi pek çok özgün belge de müzede
sergilenen parçalar arasında yerlerini almış durumda.
Türkiye'nin ekolojik koşullarına uygun kültür bitkilerinden daha iyi ve bol
ürün almanın ve bu amaçla izlenecek yol ve yöntemlerin örneklendiği buğday ve
çavdar melezleme panoları, ekinler, baklagiller, endüstri ve yem bitkilerine
ilişkin başak ve tohum örnekleriyle, değişik dönemlerde, değişik öğretim
üyelerince çizilmiş renkli ya da siyah-beyaz levhalar müzenin dikkat çeken
eserleri arasında yer alıyor.
Yine, Orta Anadolu'da köylünün kolayca ve güvenle yetiştirebileceği Anadolu
yoncası, kışlık adi karafiğ ve kışlık yem bezelyesi örnekleri Fakültece
yayımlanmış ilgili bilimsel yayınlarla yan yana izlenime sunuluyor. Karasaban,
kazayağı, taş-toprak örnekleri, toprak tarihi, besi hayvanı ve değişik bitki
maketleri de meraklılarının izlenimine sunuluyor.
Zanaat emeğiyle biçimlenmiş şarap-şıra üretimiyle, süt-peynir yapımında
kullanılan araç gereç, ayrıca öğrenci ve öğretmenlerin değişik yurt köşelerinden
topladıkları bitki, böcek, hayvan örnekleri özgün cam çerçeveleriyle müzede
sergileniyor.