Dünya Mimarlık Festivali’nin (WAF) açılış gününde, 3 Kasım
Çarşamba akşamı programına anaktar konuşmacı olarak katılan Barcelona Regional
CEO'su Josep Acebillo, "Yeni Kentsel Paradigmalar: Barselona Örneği" başlıklı
bir konuşma yaptı. Acebillo sunumununda kenti bir “paella”ya benzeterek şu
tanımlamayı kullandı: "İçine katılanlar basit ama ancak usta birinin doğru tadı
yakalayabileceği bir karışım..."
1992’de
yeniden doğan ve RIBA’nın Altın Madalya verdiği tek şehir olan
Barselona 1.6 milyon nüfusu ve 25 yıldır süregelen değişim ve
dönüşümüyle Jane Jacobs’da olduğu gibi önemli kentsel teoriler üreten kişilerin
gözü ve eliyle çok başarılı bir kentsel dönüşüm hikayesine sahip. Josep Acebillo
ise, Barselona şehrinin başmimarı ve 1980’lerde başlayan dönüşümün ardındaki en
önemli isimlerden birisi.
Kentin son 60 yılda ekonomik ve sosyal
gelişiminin içeriğini ayrıntılı bir biçimde aktardığı konuşmasında Acebillo,
Barselona’ya dair özellikle iki döneme değindi; Haussman ve Le
Corbusier’nin endüstriyel modern şehri (19.-20. yy – 1860-1920) ve
üçüncü devir olan Çağdaş Devir (20.-21. yy – 1980-2040). Bu
doğrultuda kentte “Finans, Sigortacılık, Gayrimenkul ve Girişimcilik”
(FSGG) kavramları üzerinden gelişen yeni tür bir kentsel gelişim
izleniyor.
Acebillo bu süreçte, şehirlerin ve en önemlisi de mimarların
gelişimi yavaşlatan tarihselcilikle, işlevselliği bozan benzetmecilikle, nesnel
kültürü artıran ikonik referanslarla ve son olarak “müşteriyi” kaybettiren
“kentsel iş yapma biçimi” ile kuşatıldıklarını ve doğru yolu
bulmakta zorluk çektiklerinden bahsetti.
“Barselona Etkisi”
nasıl yaratıldı
Kentsel dönüşümün özellikle ekonomik, teknolojik
ve sosyo-politik koşulların etkisi altında olduğunu vurgulayan Acebillo, 21.
yüzyılın ortasında dünyanın %70’inin kentlerde yasayacağının altını çizdi.
Barselona’da
kentsel dönüşüm alanında yakalanan başarı, “Barselona Etkisi”
tanımının ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu etkiyi kapsayan modelde,
1980-1986 döneminde küçük ölçeklerde çalışılarak,
“kentsel akupunktur”la yeşil bir kent yaratılmış ve meydanlar
oluşturulmuş.
Bununla birlikte 1986-1992 yılları
arasında bir altyapı programı yürütülerek, şehrin sahil bölgesi turizme uygun
hale getirilmiş ve uluslararası bir imaj kazandırılmaya çalışılmış.
Özellikle 1980-1990’larda yürütülen inşaat
faaliyetlerinde olimpiyat stadyumuna ayrılan bütçesel payın %11 olması oldukça
önemli bir gösterge. Bütçenin geri kalanı ise tamamıyla altyapıya ayrılıyor.
1992-2005 yılları arasında büyük ölçeklerle çalışılarak
kentin dönüşümü daha üstün bir konuma getiriliyor. Böylece bu 7 yıl içerisinde
toplam 140 proje tamamlanıyor ve yaşam kalitesi önemli ölçüde
gelişerek halkın güveni ve sadakati sağlanıyor. Şehir hala kentsel dönüşüm
konusunda önemli gelişmeler yaşıyor.
Acebillo sunumunu
tamamlarken kenti bir “paella”ya benzeterek şu tanımlamayı
kullandı: "İçine katılanlar basit ama ancak usta birinin doğru tadı
yakalayabileceği bir karışım..."