Barajdan Sonra Şimde de Maden Sürgünü



Birgün'den Seçil Türkkan'ın haberine göre Artvin'in tam tepesinde kalan Cerattepe-Genya bölgesine Eti Bakır İşletmeleri tarafından maden açılmak isteniyor. Oruçlu Kköyü sakinlerinin deyişiyle 'Artvin'in beyni' olan bu bölgede maden işletilmesi Artvin'in sonu demek. Bölge aynı zamanda köyünde tam tepesinde kalıyor. Arazi eğimli aynı zamanda kaygan. Artvin'in 2 büyük içme suyu kaynağı bu bölgede yer alıyor. Köyden Kamil Yalçın “Maden ararken siyanür kullanmayacağız diyorlar fakat inanmıyoruz. Bizi zehirlemenin kolay yolu bu madeni yapmaktan geçiyor” diyor.

Yola izin yok

Madene giden yolun 'kestirme' olması sebebiyle Oruçlu köyünden geçmesi planlanıyor. Fakat köy bu yola izin vermiyor. Şimdi iş makineleri köy yolunu kullanamaz, fakat şirket başka bir köy yolunu kullanmaya çalışacaktır kanısı yüksek. Madenin yapılması eski Oruçlu köyünün 2012'de Deriner Barajı'nın suları altında kalarak yok olmasından sonra, ikinci kez sürülerek yok edilmesi anlamına geliyor.

'En büyük beton', zeytine karşı

Çoruh Nehri üzerinde Muratlı, Borçka, Yusufeli ve Deriner Barajları kuruldu. Oruçlu sular altında kalan köylerden sadece biri. Su altında kalan köylerin tam sayısı bilinemiyor. Çoruh havzasına eskiden mikroklima etkisi hakimken şimdi nemli hava eşlik ediyor. İsmi mikro ama aslen hayatı makro düzeyde yaşatabiliyor insana. O varsa tarım, hayvancılık, hayat var. Mikroklima ikliminde muz hariç neredeyse herşey yetiştirilebiliyor. Zeytincilik o zamanlar köyün önemli geçim kaynakları arasında yer alıyor. Şimdi nostaljik bir 'market' bitkisi Oruçlular için.

İsmini 1965 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı müsteşarlığı yapmış İbrahim Deriner'den alan 249 metrelik baraj, dünyanın en yüksek beton barajları arasında 4. sırada yer alıyor.

Baraj çekirgeye de karşı

Bu kadar büyük baraj yapmak, kültür, cağrafya, hayat, insan ve havayı değiştirmek anlamına geliyor. Köyün yeni sakinleri taşındıklarından bu yana geçen 5 senede bile havanın değiştiğini anlatıyor. İlk geldiklerinde buldukarı büyük çekirgeler şimdilerde yok. Barajın yapımında 500 bin konut kadar beton kullanılmış.

Yok et, sonra yok say!

Deriner'in suları altında kalan Oruçlu köyü sakinleri için sürgünün başlangıç tarihi 2009. Köylülere baraj geleceği için taşınmaları gerektiği haberi veriliyor. İstimlak yapılacak. Kamulaştırma bedelleri oldukça düşük tutuluyor. Osman Oktay “Her hanenin eline yeni bir ev yapması için azıcık para tutuşturuldu ve gönderildi” diyor. İnsanlar sahiden “gönderiliyor” Zira köylülere taşınmaları için yeni bir alan gösterilmiyor. Oruçlular yeni köylerine taşınırken devlet bir 'nakliye' aracı dahi göndermiyor. “Yok et, yok say” politikasının ilk işaretleri burada ortaya çıkıyor.

'Kalkınmaya' ramak kala

Köylünün bir kısmı baraj yapımına “Devlet kalkınsın” diye itiraz etmemiş. Kamil Abi ise “Ne olduğunu hepimiz sonradan anladık” diyor. “Anılarımız, mezarlarımız, hayatımız barajın altında kaldıktan hemen sonra”

Nerede o eski 70 hane?

Eski Oruçlu'da toplamda 121 hane yaşar ve çoğunluğu geçimini çiftçilik ve hayvancılık ile sağlarmış. Zeytin, incir, kiraz, nar, mandalina ve pek çok sebze meyve için “Şimdi hiçbiri yok” diyor Meral Abla. “Bu 'hiçbirine' insanlar, anılar, ağaçlar, orman da dahil.” Şimdi köyde toplamda 51 hane var. “Geri kalanlar nereye gitti?” sorusunun cevabı “etrafa dağıldılar” cevabında saklı. Geri kalanlar şehre sürülmüş.

Dördüncü mücadeleye hazırız

51 hane sahibinin çoğunu emekliler oluşturuyor. Yeşil Artvin Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Çelik: “Eski köyümüzde geçinerek babalarımız bizleri bu seviyeye getirmiş. Öncemiz burasıydı. Bir parça toprağın var. Dayanışma var. Herşeyi geç şehirlerde kültür yok.” diyor. “2 mücadele kazandık. Bunu da kazanacağız, ömrümüz vefa ederse dördüncüye de hazırız. Yaşayacak yerimiz yok.” diyor.

Oyalama taktiği işe yararken...

Eski köyde istimlak süreçleri başladığı zaman köylüler resmi makamlara yaptıkları başvurularla 'bir arada kalmak' istediklerini belirtiyorlar. Önce “Projenizi hazırlayın” yanıtını alıyorlar. O proje 30 bin lira harcanarak hazırlanıyor fakat hiçbir yetkili ilgilenmiyor. Köylü 2 sene boyunca 'yer göstereceğiz' vaadiyle oyalanıyor fakat sonra 'ev' korkusu kapıya dayanıp, barajın su tutma zamanı yaklaşınca herkes başka yerlere dağılmak zorunda kalıyor.

Eskinin yaylası yeni köy

Yeni Oruçlu Köyü ise bir nevi eski köyün yaylası görevini görüyormuş. Meral Yalçın: “Gençliğimizde buraya gelirdik. Ama bir gün buraya taşınacağımız aklımıza gelmemişti” diyor. Oruçlular, bölgede barajdan sonra dağılmayan tek köy örneği.

“Maden için uyarılmadık”

Yeni köye taşındıktan sonra da maden süreci başlamış. Devletin taşınma konusunda yardım etmemesinin yanında maden yapılması ile ilgili herhangi bilgi verilmediğine de özellikle vurgu yapılıyor. Genel kanı “Bilsek buraya gelmezdik” yönünde. Kamil Abi: “Taşındıktan sonra ne kanalizasyonumuza, ne suyumuza el uzattılar. 24 bin lira para aldım. 3 yıl sonra maden meselesini gündeme getirecekse, en azından bizi uyarabilirdi. Devletin maden yapacağı 3 yıl öncesinde belli olmaz mı?” diyor.

'Bizi uğraştırmasınlar'

Şimdi Oruçlu köyünden maden için yollarını istiyorlar. Fakat yol için izin verilmedi, mahkeme kararıyla durduruldu. Osman Abi: “Bütün Artvin için madene karşı çıkıyoruz. Köylerden sürülenler paranın bir şey elde etmediğini gördü. Lütfen bizi de, kendilerini de uğraştırmasınlar”. Son olarak ise soruyorlar: “Bu saatten sonra nereye gedah, göğe mi çıkah?