Dünyadaki enerji tüketiminin yaklaşık %75’inin şehirler tarafından gerçekleştirilmesi ve iklim değişikliğine neden olan küresel sera gazı emisyonlarının da %80’inindende şehirlerin sorumlu olması nedeniyle tüm dünyada iklim değişikliği ile mücadele çalışmaları şehirler üzerine yoğunlaştırıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da bu çalışmalar kapsamında Turkuaz Şehirler projesini başlattı.
Projenin detaylarını anlatan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği Dairesi Başkanlığı Politika ve Strateji Geliştirme Şube Müdürü Gürcan Seçgel, bakanlık olarak çevreci şehir konseptiyle ilgili çok önemli bir atılım yaptıklarını belirterek, projenin ilk olarak 14 ilde başlayacağını söyledi.
-“Turkuaz Şehirler” konseptinden bahseder misiniz?
Dünya genelinde şehircilik kavramı, insan doğasına çok da uygun olmayan metropol yaşantısının aksine, hayatın akışına daha uyumlu, fazladan stres yükü oluşturmayan, huzurlu ve yeşil bir şehircilik anlayışına doğru yönelmektir. Dünyada gelişen bu yeni şehircilik anlayışının esasında modernite ile birlikte çevrenin entegrasyonu benimsenmektedir. Yani şehirleşmeyi, sürdürülebilir çevre ile birlikte yürütebilme marifetinin adı. İnsanı yaşatmak çevreyi yaşatmaktan geçiyor. Çünkü insan ruhu, hayvanat, nebatat, zaman ve mekân ile iç içe yaşayan unsurlardır. İnsan şehrin, şehir de insanın aynasıdır. İnsan, şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Bizler tarih boyunca, ruhu olan şehirler inşa etmiş; bu şehirlerden de dünyaya istikamet çizen medeniyetler oluşturmuşuz. İşte bu bağlamda şehirleşme olgumuzu yenilemek ve vizyoner bir bakış açısı kazandırmak için “Çevreci Şehir” olgusu üzerinde çalışmaya başladık. Bir Akdeniz ülkesi olan ve tüm dünyada Türk rengi olarak bilinen “Turkuaz” kelimesini de şehirleşme markamızın ismi olarak belirledik.
“Turkuaz Şehirler” ifadesi ile aslında yaşanabilir, huzurlu, çevreci sosyo-ekonomik olarak kalkınmış şehirleri kastediyoruz. Bu açıdan Turkuaz Şehirler mekanizması, şehirlerimiz için marka değeri meydana getirecek ve prestij kazandırarak ülkemiz şartlarına ve değerlerine uyarlanmış bir sertifikalandırma sistemi olarak çalışarak yaşanabilir şehirler oluşturma hedeflerimize hizmet etmesi açısından önemli görülmektedir.
Bu çalışmalar sonucunda elde edilmesi hedeflenen iklim duyarlı yerleşimler yaşam kalitesi yüksek, doğal, tarihi ve kültürel dokusu korunan, doğal afetlere hazırlıklı, ekonomik kalkınmanın ve sosyal gelişmenin birbiriyle uyumlu bir biçimde yönetildiği yerleşimler olacaktır. Zira bir kentin iklim duyarlı kent statüsünde olabilmesi için; iklim değişikliği ile mücadele ve iklim değişikliğine uyum göz önünde bulundurularak, etkin bir çevre yönetiminin yani etkin atık, su, toprak, hava yönetimi ile deniz ve kıyı yönetiminin sağlandığı şehirler olarak inşa edilmesi esas olmaktadır. Pencereden baktığında tabiatla ve insanla uyum içindeki evleri, o evlerin avlularını, çiçekle bezenmiş küpeştelerini, insan ruhuna huzur veren sokaklarını gören ve bununla büyüyen çocuklar, medeniyet mirasımızı omuzlamış, kadim bir tarihten aldıkları ilhamla daha aydınlık bir geleceğin hayalini kuracaklardır.
-Böyle bir projenin gerekliliği nasıl doğdu?
Bildiğiniz gibi dünya nüfusu günümüzde 7 milyar kişiye ulaşmıştır. Bu nüfusun %50’si şehirlerde yaşamaktadır. 2025 yılında bu oranın %65’e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Şehirlerin hızla genişlemesi doğal ortama olan baskıyı arttırmakta ve çevrenin taşıma kapasitesini zorlamaktadır. Şehirler dünyadaki enerji tüketiminin yaklaşık %75’inden ve iklim değişikliğine neden olan küresel sera gazı emisyonlarının da %80’ininden sorumludur. Dolayısıyla iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarını şehirlerin üzerine yoğunlaştırmak elzem hale gelmiştir. 2014-2018 dönemini kapsayan 10. Beş Yıllık Kalkınma Planımızda da bu doğrultuda çevre konusunda yerel yönetimlerin rolünün arttırılması, sürdürülebilir şehirler yaklaşımının geliştirilmesi esas alınmıştır.
Bizim de Bakanlık olarak gerçekleştirdiğimiz tüm çalışmalarımızda temel hedefimiz şehirlerimizde enerji, ulaşım, konut, arazi planlaması, atık yönetimi ile halk sağlığı gibi konuların iklim değişikliği ile mücadele ve çevre koruma kapsamında ele alınarak, daha temiz şehirler oluşturulmasını ve daha az doğal kaynak tüketen “marka şehirler” imar edilmesini sağlamaktır.
Şehirlerde atık ve emisyon azaltma, enerji, su ve kaynak verimliliği, geri kazanım, gürültü ve görüntü kirliliğinin önlenmesi, çevre dostu malzeme kullanımı gibi uygulamalarla çevre ve iklim duyarlılığını arttırmak hedeflenmektedir. Bunun için yenilenebilir enerji, eko-verimlilik, temiz üretim teknolojileri gibi çevre dostu uygulamalar desteklenmektedir. Zira bir ülkedeki yönetimin kalitesini, toplumun gelişmişlik düzeyini ve medeniyete yaptığı katkıyı ortaya koyan en önemli göstergelerden birinin o ülkedeki şehirler olduğunun bilincindeyiz. Bugün üst standartlarda şehirleşme artık bir zenginlik ve gelişmişlik göstergesi haline gelmiştir.
Philadelphia
Türkiye'yi temsil eden bir şehircilik anlayışı...
-Proje fikri nasıl oluştu ve gelişti?
Proje fikri bize ait olan, Türkiye’yi temsil eden bir şehircilik anlayışını oluşturma isteğinden doğmuştur. Turkuaz, mavi ve yeşili ayrıca ülkemizi temsil ettiği için bu isimden yola çıkarak, daha güzel, daha temiz, stresten daha uzak ve çevreye önem veren, iklim duyarlı şehircilik anlayışını ülkemizle buluşturmayı hedefleyerek ortaya çıkmış ve geliştirilmiştir. Dünya örneklerinden bazıları olan, ICLEI, European Green Capital, C40, Citta Slow gibi çevreci ve marka şehir konseptleri incelenerek kendi milli şehir markamız olacak ‘Turkuaz Şehirler” fikrini hayata geçirmek için yola çıktık.
Yerel yönetimlerce “çevre dostu şehircilik” anlayışı doğrultusunda hazırlanacak eylem planları ile imar planlarının iklime duyarlı hazırlanması, atıkların ayrı toplanması ve güvenilir şeklide bertaraf edilmesi, atıklardan enerji elde edilmesine yönelik çalışmalar yapılması, kentin tamamında akıllı ve sürdürülebilir ulaşım seçeneklerinin sunulması, bisiklet yollarının yapılması, araç filolarında düşük karbon emisyonuna sahip araçlara yer verilmesi, yeşil alan miktarının arttırılması gibi iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik hedeflere yer verilmelidir.
Yerel ölçekte belirlenecek politikaların, hazırlanacak eylem planlarının ana amacı, kent ölçeğinde sera gazı emisyonlarının hesaplanması ve azaltılması, iklim değişikliği kaynaklı riskleri minimize etmek olmalıdır. Böylece iklim değişikliğinin kısa ve uzun vadeli etkileri ile mücadele edebilen, risk yönetimi güçlü, enerji, ulaşım, konut ve arazi planlaması ve atık yönetimi gibi konuları birlikte ele alan bütüncül bir şehir yönetimi ile marka şehirler oluşturulacaktır. Çünkü şehircilik anlayışımızı, sadece toplumun sosyal ve ekonomik ihtiyaçları göz önüne alarak değil, iklim ve çevre duyarlılığını göz önünde bulunduracak şekilde şehirlerimizin şekillenmesine esas teşkil edecek enerji ve doğal kaynak tasarruflu, çevre dostu teknolojilerle imar edilen, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını önemseyen, yeni nesil projelerle bir inşa sanatı olarak ortaya koymak durumundayız.
"Çalışmalar her ilde gerçekleştirilecek"
-14 il neye göre belirlendi? İllerin artması mümkün mü?
Öncelikle şunu belirteyim ki; bu projede belirlenen il sayısı önümüzdeki yıllarda tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde arttırılacak. Bu sadece ilk etapta belirlediğimiz ilk 14 il. Burada büyükşehir belediyelerine öncelik verdik. Ayrıca çevre ile yaptığı başarılı çalışmaları olan şehirleri de bu projeye dâhil ettik. 14 ili İstanbul, Sakarya, Bursa, Çanakkale, Ankara, Konya, Kayseri, Samsun, Trabzon, Adana, Hatay, Lefkoşa, Kocaeli ve Antalya olarak belirledik. Nihai amacımız Edirne’den Karsa, Artvin’den Antalya’ya kadar uzanan bir ölçüde ülkemizin her köşesinde bu çalışmaları başarıyla yürütebilmek.
-Proje kapsamında ne tür çalışmalar yapılacak?
Bu çalışmalar kapsamında;
-İllerde bakanlıkların taşra teşkilatları ile il belediyelerinin iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik idari ve teknik kapasitesinin belirlenmesi ile üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarının belirlenmesi amacıyla iki farklı anket hazırlanması,
-Turkuaz Şehir marka logosu/sertifikası ve Turkuaz Şehir Sembolü hazırlanması
-Belediye ve sivil toplum kuruluşlarının ulusal ve uluslararası finansman kaynaklarına erişimini kolaylaştırmak amacıyla rehber dokümanlar hazırlanması,
-İl bazında sera gazı emisyon envanterinin hazırlanması amacıyla rehber dokümanlar hazırlanması. (İçeriğinde genel hatlarıyla sera gazı oluşumu, sebepleri, hesaplanması vb. olacaktır.)
-Üniversite ve STK‘larla (Sivil Toplum Kuruluşları) işbirliği yapılması,
-İllerde bakanlıkların taşra teşkilatı, belediyeler, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, Türkiye Belediyeler Birliği ve Marmara Belediyeler Birliği temsilcilerinin katılımıyla iklim değişikliği ile mücadeleye yönelik aşağıdaki konuları içeren seminerler tarafların katılımıyla düzenlenmesi,
-İl düzeyinde sera gazı emisyonlarının ve yutak alan kapasitesinin hesaplanması için yöntem belirlenecek ve bir komisyon aracılığı ile sayısal veriler hazırlanması
-Belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının ulusal ve uluslararası finans kaynaklarına erişiminin sağlanması
-İklim değişikliğinin azaltılmasına yönelik yerel stratejik ilkeleri ve hedefleri içeren şehirlerimizin Yerel İklim Değişikliği Eylem Planı Hazırlama Kılavuzu oluşturulması,
-Çevre ve iklim dostu kent kriterlerinin imar mevzuatına tam olarak aktarıldığı hukuki yasal bir yapı oluşturulması ve bu çerçevede şehircilik uygulamalarının gerçekleştirilmesinin desteklenmesi amaçlanmaktadır.
-Ayrıca proje kapanış toplantısında dereceye giren belediyelere ödül olarak “Güneş Ağacı ve Atık Toplama Cihazı” verilecek ve “İklim-2023 Hatıra Ormanı” oluşturulacak.
-En az üç günlük teknik gezi programı hazırlanarak ödül alan belediye/sivil toplum kuruluşundan birer temsilcinin, yurtdışında belirlenecek ve iklim değişikliği ile mücadelede örnek çalışmalar yapan bir belediyeyi ziyaret etmesi sağlanacak ve ikili işbirliğinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.