Bakan Günay'dan 2010 Yılı Kültür ve Sanat Değerlendirmesi



Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Ankara Cer Modern'de açılan ''Türkiye'nin Estetik Birikimi ve Renkleri'' adlı kitap sergisi ve Bakanlığın 2010 yılı yayınlarının tanıtımını içeren sunumdan önce düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'de 2010 yılında yaşanan kültür sanat gelişmelerine değindi. Günay, siyasal açıdan yoğun tartışmaların ve ekonomik krizin etkilerinin bir nebze de olsa sürmesine rağmen Türkiye'nin başarılı bir yıl geçirdiğini söyledi. Yaklaşık 5 ay sonra bir genel seçim olacağını anımsatan Günay, genel seçimden önce dönemin sonuna kadar başladıkları birçok işi tamamlamaya gayret ettiklerini bildirdi. Anadolu'da 90'lı yıllarda yapımı başlayan ancak yarım kalan çok sayıda kültür merkezi olduğunu anlatan Bakan Günay, bunların birçoğunu bitirdiklerini, seçime kadar 10 kültür merkezini açacaklarını belirtti. Tarihi mekanlarda restorasyonla ilgili pek çok çalışmaları olduğuna değinen Bakan Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:
    
''Dünya Kültür Mirası listesine ya da aday listesine girmiş ve yıllardır unutulan mekanları Türkiye'nin gündemine taşımaya çalıştık. Özellikle Divriği'ye dikkat çekmek istiyorum. Bizim topraklarımızdaki tek Türk ve Müslüman eseriydi. Ötekiler biraz karmadır. Divriği 1200'lü yılların Selçuklu ile eş zamanlı önemli bir tarih zenginliğiydi. Binanın kendisi neredeyse unutulmuş durumdaydı. Şu anda Divriği hem dünya mirası ile ilgilenenlerin gündemine girdi hem de çevresinde yoğun çalışmalar var. Buna benzer çalışmaları Ahlat'ta başlatıyoruz.''

Selimiye ve Alanya tersanelerini dünya kültür mirası kalıcı listesine sokmak için çalıştıklarını anlatan Bakan Günay, ''Eğer 2011 yılı içerisinde bunu sağlayabilirsek bu benim için çok özel bir sevinç ve övünç vesilesi olacak'' dedi. Donmuş ve unutulmuş durumdaki dünya kültür mirası listesi çalışmalarına 2008-2009'da 5 yeni alan ilave ettiklerini belirten Günay, dünya kültür mirası kalıcı listedeki 9 alanı, Selimiye, Alanya tersaneleri ve Efes ile 12'ye yükseltmeyi amaçladıklarını bildirdi. ''Türkiye'nin tarih ve kültür zenginliğinin sadece bir retorik, söylem ve söylev konusu olmaktan çıkarılmasını, dünyanın başka ülkelerinde gördüğümüz gibi bir değer bilirliğe ve gerçekliğe kavuşturulmasını çok önemsiyorum'' diyen Günay, kültür mirasına, kültür ve sanat üretimine önem ve değer vermek, koruma bilinciyle kullanma anlayışlarını geliştirmek gerektiğini vurguladı. Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Tarihsel ve doğal mekanların daha içtenlikle sahiplenilmesini çok önemsiyorum ve bunu Bakanlığımızın gündeminin birinci maddesi sayıyorum. İlk zamanlarda kültür ve turizmin birbirini 'desteklediği mi kösteklediği mi' tartışmaları vardı. Şimdi bunların birbirini desteklediği konusunda bir bilinç oluşmaya başladı. Bu 3.5 yılı dolduran, seçimlerde 4 yıla kavuşmuş olan görev sürem içerisinde benim mutluluk duyduğum bir sonuçtur. Görev sürem içerisinde içselleştirmeye çalıştığım.''
    
''Türkiye'nin sanat üretimi çoğaldı''
    
Türkiye'nin sanat üretiminin çoğalmaya başladığını, sinemada, tiyatroda desteklerin arttığını dile getiren Bakan Günay, ''Yılda üretilen film sayısı 70'e çıktı 2009'larda. Dünya çapında filmlerimiz ve oyunlarımız ödül almaya başladı. İzleyici ve seyirci sayısı arttı. Fazla popüler ve alt kültür gruplarının gururlarını okşayan filmler yerine daha sanat niteliği yüksek filmler gişe başarıları elde etmeye başladılar. Ben bu alanda çalışan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum'' dedi. Sinema emekçilerinin sosyal güvenlik açısından hala çözülmeyen sorunları olduğunu ifade eden Bakan Günay, konuyla ilgili İstanbul'da bir değerlendirme toplantısı yapacaklarını bildirdi. Özel tiyatrolara desteklerin de arttığını kaydeden Günay, ''Yeterli mi? Elbette değil, on katını verdiğimizde belki Türkiye bir sahneye dönüşebilir'' diye konuştu.
    
''Sanatı Anadolu'ya yaymaya çalışıyoruz''
    
Tiyatroyu, sanatı halka götürmeye Anadolu'ya yaymaya çalıştıklarını belirten Günay, şöyle konuştu:
    
''Madem ki biz kamu olarak sanata, güzel sanatlara bir kaynak ayırıyoruz. Bir bütçemiz ve personelimiz var. O zaman bu alanlara ulaşması zor olan kesimlere, bu hizmetleri götürmeliyiz. Kamu olarak benim sanata kadro ve bütçe ayırmamın temel gerekçesi, güzel sanatlara ulaşmakta zorluk çeken kesimlere bu ürünleri götürmeye çalışmak olmalıdır. Bu aynı zamanda sosyal devlet ve halka saygı anlayışının, sanatla halkı buluşturma anlayışının kaçınılmaz bir gereğidir. Sevinçle söylüyorum Malatya'dan Çorum'dan, Denizli'den Zonguldak'a kadar Türkiye'nin birçok iline DT sahnesi götürdük.''