EKODesign 2011'in, "Sosyal Kent Tasarımı" başlıklı ilk anahtar konuşması, Madridli mimarlık ve planlama pratiği [ecosistema urbano]'nun kurucu ortakları Jose Luis Vallejo ve Belinda Tato'nun renkli sunumu ile gerçekleşti.
İmza attıkları işleri
"sosyal kentsel tasarım" (social urban design) olarak
adlandıran İspanyol kent plancıları, geride bıraktığımız dönemde fiziksel odaklı
gerçekleştirilen planlama çalışmalarının kentlileri göz ardı ettiğine dikkat
çekerek; güncel konjonktürde sosyal ilişkilerin güçlendirilmesini hedefleyen
projelerin önemine değindi.
21. yüzyılda, "gerçek" ve "sanal"
arakesitinde bir kamusal alandan söz edilebileceğinden yola çıkan
Vallejo ve Tato, kamusal alanın her iki türüyle de ilgilendiklerini not düşerek,
dünya çapında gerçekleştirdikleri kentsel projelerden ve kentlilerde
çevreye ilişkin farkındalık yaratma amacıyla geliştirdikleri sanal
yayınlardan bahsettiler.
İnovasyon, yaratıcılık ve geniş kapsamlı eylemsellik bileşenleri ile ilişkilendirdikleri "yaratıcı kentsel sürdürülebilirlik" çerçevesinde "eko-tasarım"a odaklandıklarını dile getiren ikili, kentten öğrendikleri düsturları 10 maddede sıraladılar:
1- Kamusal alana önem vermek
2- Yapıcı
eleştiriler geliştirmek
3- Düşük maliyetli malzemelere
güvenmek
4- Kentsel müdahaleler ile hızlı değişim
sağlamak
5- Kentlileri sürece dahil
etmek
6- Açık sistemler yaratmak (mimarlığın sürekli değişen
bir uygulama alanı olduğunu göz önünde bulundurarak)
7-
Bilgi birikimini ve deneyimleri paylaşmak
8- Mevcuttakini
yeniden etkin hale getirmek
9- Manevi değerleri dikkate
almak
10- Pozitif olmayı sürdürmek
Geliştirdiği ekolojik projlerde geri dönüşüm, yenilenebilir enerji, pasif bina çözümlerinden faydalanan [ecosistema urbano], sürdürülebilirliğe hem ekonomi hem de fizibilite çerçevesinde yaklaşıyor. Yaşam kalitesi ile kamusal alan kalitesinin doğru orantılı olduğunu savunan pratik, klimatik konforu ön planda tutan ve farklı kullanımlara olanak sağlayan kentsel projeler üretiyor.
Projelerini "düşük teknolojili" (low-tech) olarak niteleyen Luis Vallejo ve Belinda Tato, yaratıcılığa dayalı bir meslek olan mimarlığın, her şeyi sıfırdan yaratmak anlamına gelmediğinin altını çizerek; düşük maliyetli, geri dönüşümlü malzemeler ile de iyi sonuçlar elde edilebileceğini, Şanghay'dan Norveç'e uzanan geniş bir coğrafyada hayata geçirdikleri projeler üzerinden dinleyicilerle paylaştı.