‘Ayhavar’ Menim Kars’ıma Anıtıma...



Başbakan’ın Kars’ı ziyaretinde, kentin “çağdaş” simgesi olmaya aday “İnsanlık Anıtı” için “ucube” diyerek “yıkın” emri vermesine söylenmedik söz kalmadı. Anıtı 2006’da yaptırmaya başlayan dönemin “AKP”li Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ile sanatçı Mehmet Aksoy’un serzenişlerinin yanı sıra, kültür ve sanat dünyamızdan yükselen tepkileri de şöyle özetlemek mümkün: “İnsanlık Anıtı, barış duygusunu güçlendiren tasarımıyla çağdaş sanatımızın yüz akı örneği olarak Kars’ta yükselmektedir. Ülkede onca ‘ucube’lik varken, Başbakan’ın dünyayı insanlığa çağıran bir anıtı aşağılayıcı sözlerle yıktırmak istemesi, Türkiye adına inanılmaz bir talihsizliktir.”

Nitekim ben de “ucube”yi duyunca, inanın önce inanamadım. Başbakan bir yana, herhangi bir siyasetçinin böylesine “tanımlanamaz” söylemle sanata yükleneceğini aklım ve havsalam nasıl alsın? Dışişleri Bakanı’nın da -herhalde anıtın “Ermeni taraftarı” olduğu yönündeki zırcahil yorumların etkisiyle- tutup “Kars’a yakışmamış” demesine ise şaşırdım... Çünkü bir anıt hem anlamı, hem de estetiği ile, üniversitesinin adı bile “Kafkas” olan ve mimari açıdan da “anıtsal yapılar”la bezeli bir kentimize ancak bu kadar yakışabilirdi...

‘Ayhavar’ yaşasaydı

Günlerdir tartışmaları medyadan izlerken, aklıma rahmetli Cengiz Ekinci’nin 50’lerin başlarında Kars’ta yayımladığı “Ayhavar” (imdat, yetişin) adlı mizah gazetesi geldi. Anlaşılır bir “Azeri” diliyle yayımlanan gazetede tam da böylesi “densiz”liklere karşı neler yazılmamıştı ki? Ayhavar eğer bugün de yaşasaydı, eminim ki manşetini şöyle atardı: “Heykelden de Anlayan Bir Başbakanımız Olduğunu Bilmirdik!”

Bunları düşünürken karar verdim, Ayhavar’ın eksikliğini acaba “men” tamamlayabilir miyim? Duygularımı “anadilim” olan Azericeyle dile getirebilir miyim? Öyle ya, Başbakan ve arkadaşları, ülkemizdeki farklı dillerin özgürce konuşulup yazılmasından yana olduklarına göre... Şimdi eminim ki onları da memnun edecek Azerice bir denemeyi, Karslılara ve İnsanlık Anıtı’nın tüm emektarlarına armağan ediyorum.

‘Heykallı’ galamızla...

Gözel, göğçek (muhteşem) şêherimiz Kars’ın uca (yüksek) Galası, bizde yeke (iri yarı) kişiler üçün deyilen “heykallı” (heykelsi) bir Galadı... Garşısındaki tepeye, tarihte hep savaşan gêhramanların (kahramanların) galasıyla “gabah gabaha” (karşı karşıya) duracak “heykallı” bir insanlık abidesinin tikilmesi ne de yaman bir fikirdi?

Evvelki Belediye Reisi Naif Bey bu fikrini dillendirende, Türkiye’nin hörmetli ilim adamlarından Prof. Metin Sözen ve usta heykalcılarından Mehmet Aksoy ile Kars’a gedip abidenin yerini terifledik (belirledik). Kars Çayı’nın bir yanında gêhramanların Galası, öbür yanında hem on gêhramanların uğruna savaştıkları insanlığın abidesi, şêherin her küçesinden (sokağından) görülesi şekilde yükselende, seherden akşama bunlara bahıp göğüsleri gabaracah Karslılar gadar hoş baht kimler olabilerdi?

İsmine “İnsanlık Abidesi” denilen uca heykal iki kişi görünse de eslen (aslen) tek bir insandı. Arasına ne menem ayrılıhlar giripse, tek bir insan ikiye ayrışıp. Mehmet Aksoy esrin (asrın) bu insanlık dışı gerçeğini ele gözel heykala vurup ki o iki yarım insan ellerini, gollarını birbirlerine uzadanda, tezeden (yeniden) olurlar tek insan; yani sulh, yani insanlık...

Alibeyoğlu heykalın hele (henüz) tamamlanmadığını deyir. Bölünen insanın gözyaşları, ellerin tezeden (yeniden) tutuşması ve anıtın çevresinin düzenlenmesi hele gayırılmıyıp (bitirilemedi). Onlar da tamam olanda, Kars’ımız sulh şehri olacak...

Mehmet Aksoy da heykalı yıhmanın, barışı ve insanlığı yıhmak olacağını, dünyaya bıyabır (rezil) olacağımızı söylüyür.

“Goysunlar (bıraksınlar) men bu heykeli tamamlayım. Onlar ise Kars’ın esas dertlerine bahsınlar; hayvancılık ne alemdedi; arıcılar ne haldedi; pulsuzluk (yoksulluk, parasızlık) için çare nedi; bunları iş edinsinler, heykalları sanatçılara bırahsınlar” deyir.

İndi, günledir öz özüme fikreyliyrem (kendi kendime düşünüyorum). Bu abidenin harası (neresi) Kars’a yahışmır; harası başka milletlerin methini yapır; harası bizim min (bin) yıllardan gelen gardaşlık duygularımızı incitir; hele ki ay dostlar, bir deyin görüm harası ucubedi...

Ele görünür ki Başbakan Kars’a getmeden önce, bu asil abidenin başka manalar taşıdığını deyipler… O da Kars’taki heykaldan hoşu gelmeyen partizanlarına, heykalla arası olmayan teze (yeni) Belediye Reisine “men de sizinleyem” demek için tutup sözü abideye getirip; ucube deyip...

Meşhur halk şairimiz Mirze Alekber Sabir’in (1862-1911) “Gorhmuram” şiiri yâdıma gelir. Canavarlardan, en vahşi heyvanlardan gorhmayan Sabir, sonunda bilirsiz, tek mollalardan gorhur. Ne yalan deyim dostlar, men de gorhuram… Sabir’in demesiyle vallahi de billahi de mollalardan gorhuram.

Buna sebep deyirem ki Karslılar gereh abidelerine sahap çıhalar. Reylerini Başbakan’a verenler de “ahı (ama) ay böyüğümüz; bu şêher bizimdi; insanlık abidemiz de hamımızındı (hepimizindir)” deyip Aksoy’un eserini bağırlarına basalar...