Son aylarda Avrupa'da (Paris, Venedik, Madrid) katıldığım çeşitli sempozyumlarda genel olarak sanat ve kültür eleştirisinin durumu mercek altına alındı. Eleştirinin gücünün / etkisinin zayıfladığı dile getirildi; ama yine de topluma eleştirel düşünceyi çekici kılacak yöntemler önerildi. Sanat uzmanlarına göre, küresel kapitalizm eleştirinin, eleştirel düşüncenin ya da görsel düşüncenin önüne kalın perdeler çekiyor, ama eleştiri de sürekli bu perdeleri ardına kadar açmaya çalışıyor. Küresel ve yerel kültür sektörü, kültür turizmi, reklam ve medya sektörü, eleştirinin ortaya sürdüğü her kuramı, uyarıyı, tartışmayı hortumluyor ve kendi süzgecinden geçirdikten sonra dışarıya yansıtıyor.
Bu işlemde, sanatçılar, galericiler, koleksiyoncular, 'sanat/kültür uzmanları/yazarları ve tuhaftır bizzat eleştirmenler bile rol alıyor. Sürecin temelinde devlet ve yerel yönetimlerin kültür sanayii alanındaki gücünün azalması ve alanı özel sektöre bırakması yatıyor. Sanat ve kültür söylemleri, küresel kapitalizm içinde belirleyen olarak değil, belirlenmiş gündemi yansıtan araçlardan birisi olarak yer alabiliyor. Özel sektörün bu alana yatırımı, desteği, kâr etme bağlamında kabul ediliyor ve durumu kimsenin bozmasına da izin verilmiyor.
Umut yaratıcı gençlerde
Sanat ve kültür aktörlerinin hiçbir zaman iyimserliği ve umudu yitirmediği, en zor dönemlerde bile kendilerine bir çıkış yolu buldukları çok açık, bilinen bir durum. Bu da, ortadan kalkan / kaldırılan düşünsel bir eylemin bıraktığı boşluğun başka biçimlerde doldurulması; bu bir bakıma yok olmanın karşılığında yeniden var olma durumu olarak açıklanabilir. Bu geçiş döneminde (nihilistler karşı çıkacaktır ama) yeni umutlar da beslenmekte. Umut, bir yandan pazar mantığı içinde, yeni teknolojik olanakların düşünce açılımları için kullanılmasında. Çünkü sanal ortamda kurulan iletişim ağları, sürekli eleştirel düşünceyi yayabiliyor. Pazar ise küratörler ve eleştirmenlerden bilgi satın almaya açık. Bu alışverişte küratör ve eleştirmenin tutumu üstünde spekülasyonlar sürüyor.
Umut, diğer yandan da yaratıcı üretimi kendisine yaşam biçimi olarak seçmiş genç kuşaklarda. Küresel kapitalizmin denetlediği sanat/kültür alanının çeperinden sistemi kurcalayıp, üretimleriyle eleştirel düşüncenin oluşmasına yardımcı oluyorlar. Bir başka eleştirel ortam müzelerde ve sanat merkezlerinde oluşturuluyor. Düzenlenen etkinlikler/sergiler, bunların sunuş biçimleri ve bilgilendirme yöntemleri eleştirel bir arkayapı ile sunulduğunda, eleştirinin işlevi ve etkisi güçleniyor.
Eleştirel arkayapısı olmayan bir sanat/kültür üretimi ve tüketimi küresel ortama ancak dışı hoş, içi boş bir gösteri ihraç etmiş oluyor. Küresel kapitalizmin rekabet ortamında iddialı bir ülke, bu ortamın gösteriş malı olan kültür/sanat üretimini küresel tüketime sunarken düşe kalka ilerlemeye razı olmamalı; oyunun kuralı bu! Bu bağlamda da Türkiye, her alanda olduğu gibi bir model oluşturma çabasında. Oysa kültür/sanat modeline uzaktan bakıldığında, düşe kalka ilerleme ya da geleneksel bir ileri, iki geri yürüyüşü göze batıyor.
Sanat altyapılarının özel sektör ve yerel yönetimler tarafından küresel rekabete ayak uydurma bağlamında beklenmedik bir iştiyak ve ihtirasla benimsendiği şu dönemde, gelişi güzel bir araya getirilen model parçalarının uyumsuzluğu da iyice göze batmaya başladı. Özgün modelde, politikanın bütçesini sağlamaktan öte, örneğin sanatçıyı ve etkinliğin içeriklerini belirlemek gibi bir iş üstlenme yok. Kurulan yapının içeriği ve bu içeriğin sahneye koyma biçimlerini uzmanlara bırakma var. Bu model, kültür/sanat kadrolarının gelişmesine, eleştirel düşüncenin bağımsızlaşmasına olanak veriyor; kültür ihracının hammaddesi olan eleştirel düşünce, ancak bu model içinde işlevini yerine getirebilir.
İster kurarım, ister kaparım!
Yapıyı kurdum, işletme parasını verdim (model buraya kadar doğru), öyleyse içerik ve etkinlik de benim istediğim gibi olmalı (modelin yapısı bozuldu) üstüne kurulan model, toplumun kendi kültürü konusunda yanlış bilgilenmesine ve sakat belleğin oluşmasına saplanan ve geriye dönüşü olmayan bir model. Buna hizmet eden uzmanları da zaman içinde silip süpüren bir model.
Oysa beklenen, modelin, AB'de işleyen modellere uyması, eleştriel düşüncenin yaygınlaşması, sanatçının ve sanat uzmanının desteklenmesi, kitlenin bilgilenmesi ve eleştirel süreçlere katılımının sağlanması gibi ilkeleri içeren sanat ve kültür politikalarının yerleşmesi...