İyi bir meslek eğitimi. Adil ücret ve makul çalışma saatleri. Gençler ve
hamileler için özel koruma. Çocuk işçiliğin yasaklanması. Zor durumda olan
herkes için sosyal güvenlik. Sosyal ve ekonomik çıkarlar etrafında örgütlenme ve
toplu iş sözleşmesi yapma hakkı…
Tüm bunlar, Avrupa Sosyal
Şartı’nda yer alan temel hususlar. Türkiye’nin de
aralarında bulunduğu Avrupa Konseyi’ne üye 43 ülke asgarî
sosyal hakları sıralayan bu sözleşmeyi, belli maddelere çekinceler koymakla
birlikte imzalamış durumda. Ancak uygulamada bu hakların ne kadar hayata geçtiği
tartışma konusu. Avrupa Sosyal Haklar Komitesi, imzacı
ülkelerin Sosyal Şart'a bağlı kalıp kalmadıklarını
izliyor.
Deutsche Welle Türkçe'de Daphne
Grathwohl imzasıyla (çeviri, Ercan Coşkun) yer alan habere
göre, Komite'nin Başkan Yardımcısı Monika Schlachter sosyal
hakları ihlal eden devletlerin hangileri olduğunu belirtmeksizin şu yorumu
yapıyor:
“Bilerek kötü
tutum alan devletler olduğunu söyleyemeyiz. Bu doğru olmaz. Ana elbette genel
anlayışa göre özellikle belirgin bir sosyal devlet anlayışına sahip olan
devletler var. Örneğin Kuzey Avrupa ülkeleri gibi. Onların bize oldukça yararı
oluyor. Bu ülkeler hakkındaki önkabul oldukça isabetli."
Yaptırım
gücü yok
Avrupa Sosyal Haklar Komitesi imzacı ülkelerden sosyal
haklar konusundaki uygulamalar hakkında raporlar alıyor ve bunların Avrupa
Sosyal Şartı’yla uyumlu olup olmadıklarını gözden geçiriyor. O nedenle komitenin
yaptığı değerlendirmeler, devletlerin sunduğu raporların gerçeğe uygun olmasına
bağlı. Komite ayrıca Avrupa İstatistik Enstitüsü (Eurostat) gibi çeşitli
kurumlardan da veriler topluyor. Yaptığı değerlendirmelerin sonuçlarıyla ilgili
olarak uluslararası çalışma örgütlerini bilgilendiriyor. Ancak komitenin
devletler üzerinde herhangi bir yaptırım gücü bulunmuyor.
Schlachter,
“Yaptığımız çalışmaların sonucunda devletlerin şu ya da bu tedbirinin, sosyal
hakların ihlali anlamına gelip gelmediğine karar veriyoruz. Ancak yaptırım
gücümüz bulunmuyor. Yani konuyla ilgili sadece bir tartışma başlatabiliyoruz.
Böylece devletlere şunu söylemiş oluyoruz: “Samimi olmayan ifadelerle kabul
ettiğiniz haklardan uzaklaşıyorsunuz. Devletinizin temelleri ne kadar ciddiyet
arz ediyor?” şeklinde konuşuyor.
"Kriz
Sosyal Şart'ı daha önemli kıldı"
Burada sorunlu olan nokta,
uzmanların ve hükümetlerin Sosyal Şart’a bir Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne
verdikleri önemi vermemesi. Ancak Monika Schlachter, devletlerin Avrupa Sosyal
Haklar Komitesi’nin yaptığı değerlendirmeleri giderek daha fazla dikkate aldığı
görüşünde. Bunun bir nedeni de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı
kararlarda komitenin değerlendirmelerine daha fazla başvurması.
Avrupa'da
Euro krizi nedeniyle tasarruf tedbirleri nedeniyle çalışanların hakları her
geçen gün daha da zayıflıyor. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland
ise Avrupa'daki krizin Sosyal Şartı daha da önemli hale getirdiği kanısında:
"Kriz beraberinde daha fazla yoksulluk, daha fazla ayrımcılık ve daha fazla
yabancı düşmanlığı getirdi. Beklemek yerine daha fazla etkin olmamız lazım.
Sosyal adalet ve özgürlüğün birbirine bağlı olduğunu, istikrarlı toplumların ön
şartı olduğunu unutmamamız gerek."