Ankara’ya, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi
(AKPM) tarafından “Avrupa Ödülü” verildi.
Anakent Belediyesi, ödülün kendi hizmetlerinin bir sonucu
olduğunu savunurken, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi, “Bu
ödüller, kent yönetimi ve kentsel yaşam kalitesinin bir göstergesi değildir”
açıklamasını yaptı.
Melih Gökçek’in 15 yıldır belediye başkanı olduğu Ankara’da
pek çok kentsel sorun çözüm bekliyor. Ankara’da her geçen gün artan trafik
yoğunluğuna karşın, yeni metro hatları bir türlü tamamlanamıyor. Kent içi
ulaşımı sağlayan otobüsler var olan yolcu yoğunluğunu kaldıramıyor. Başkentin
kentsel sorunları ödül konusunda tartışma yaratıyor. Kentin çözüm bekleyen temel
sorunları şöyle sıralanıyor:
Trafik her geçen gün artıyor
Başkentin en temel sorunlarının başında ulaşım ve buna bağlı olarak trafik
geliyor. Ulaşımda kara yoluna öncelik veren Gökçek yönetimindeki Anakent
Belediyesi’nin 2001, 2004 ve 2005 yıllarında yapımına başladığı yeni metro
hatlarını tamamlayamıyor. Kara yoluna ağırlık verilmesi nedeniyle sabah ve akşam
saatlerinde trafik sıkışıyor, yoğunluk artıyor. Köprülü kavşaklarla hızlanan
trafik, kent merkezinde yoğunlaşıyor.
Metro inşaatları ilerlemiyor
Kentteki raylı sistem çalışmaları finansman olmadığı gerekçesiyle
ilerlemiyor. 2001 yılında yapımına başlanan Batıkent-Törekent-Sincan hattının
inşaatında kullanılan demirler çürürken, hattın 2 yıl önce 2007 yılında hizmete
girmesi gerekiyordu. AŞTİ-Çayyolu hattının yapımına ise 2002 yılında
başlanmasına ve hattın açılış tarihinin 18 Mayıs 2006 olarak belirlenmesine
karşın, bu hat da hâlâ kullanıma sunulamadı. Tandoğan-Keçiören hattı da 2003
yılında yapılmaya başlandı, ancak aradan 6 yıl geçmesine karşın hat şantiye
görünümünden kurtulamadı. Hattın 2007 yılında hizmete girmesi gerekiyordu. 2005
yılında inşaatına başlanan Kızılay Çayyolu hattının da geçen yıl açılması
gerekiyordu.
Kullanılmayan üstgeçitler!
Özellikle Kızılay ve civarında sayıları 20’ye yaklaşan üstgeçitlerin
standartlardan yoksun olması kentin merkezinde art arda demir yığınlarının
bulunduğu bir manzara ortaya çıkarıyor. Her gün binlerce yurttaşın gelip geçtiği
Kızılay ve yakın çevresine yapılan üstgeçitlerin kullanışsızlığı yayaları araç
trafiğinin hızla aktığı yolları kullanmaya mecbur bırakıyor. Ayrıca
üstgeçitlerin birçoğu kaldırımları da işgal ediyor.
Otobüse binmek işkence
Başkentteki ulaşım sorununun bir diğer boyutu da kent içindeki otobüslerin
yolcu yoğunluğunu kaldıramaması. Hafta içi her gün sabah ve akşam saatlerinde
kuyruklar duraklara sığmayarak yollara taşıyor. Özellikle Çankaya, Ege
Mahallesi, Eryaman, Elvankent ve Dikmen duraklarında otobüs bekleyen yurttaşlar
uzun sıralar oluştuyor. Atatürk Bulvarı, Meşrutiyet Caddesi, Ziya Gökalp Caddesi
ve Güvenpark duraklarında sabah ve akşam saatlerinde büyük bir yoğunluk ve
karmaşa yaşanıyor. Başkentliler yolculuk sırasında kapasitelerinin üzerinde
yolcu taşımak zorunda kalan otobüslerde üst üste ve balık istifi yolculuk
yapıyor. İşlek hatlardaki bazı otobüslerin eski olması da dikkat çekiyor.
Kentsel dönüşüm sıkıntısı
Ankara’da yürütülen kentsel dönüşüm projeleri de eleştiriliyor. Meslek
örgütleri uygulamalara tepki gösteriyor. Dikmen, Mamak ve Altındağ’da yurttaşlar
projelerin yarattığı sorunlarla uğraşıyor.
Sudaki kalite eleştiriliyor
İçme suyu konusunda başkentte sıkıntı yaşanacağının 2004 yılında meslek
odaları tarafından belirtilmesine karşın uyarıların önemsenmemesi Ankara’nın
2007 yazında susuz kalmasına neden oldu. 4.5 milyon insanın yaşadığı Ankara’da
su kesintileriyle birlikte kentin altyapısının da iflas ettiği patlayan su
borularıyla ortaya çıktı. Kimi semtlerde 10 gün boyunca musluklardan su akmadı.
Belediye, Işıklı-Gerede sistemi yerine, Kızılırmak’tan Ankara’ya su getirdi.
Ancak su içerdiği kimyasallar nedeniyle tartışma konusu oldu.
Hava kirliliği giderek artıyor
Başkentte hava kirliliği kış aylarıyla birlikteartıyor. Özellikle Kurtuluş,
Mamak, Abidinpaşa, Altındağ, Tuzluçayır gibi semtlerde kömür kokusu nedeniyle
yurttaşlar pencere dahi açamıyor. Trafiğin işlek olduğu noktalarda da hava
kirliliği rahatsız edici boyuta ulaşıyor. Motorlu taşıtların egzoz gazları
nedeniyle özellikle sabah ve akşam saatlerinde trafiğin yoğunlaştığı bulvar,
anayol ve kavşaklarda oluşan kirlilik gözle de görülebiliyor.
Pahalılıkta zirveyi zorluyor
Ankara aynı zamanda Türkiye’nin en pahalı kentleri arasında ilk sıralarda yer
alıyor. Ankara’daki ücretli belediye hizmetlerinin çoğu Türkiye’deki diğer
belediyelere göre daha pahalı. Başkentte metreküpü 2.7 TL’den satılan su
Türkiye’nin en pahalı suyu durumunda. Türkiye’nin en pahalı ulaşım hizmeti de
Ankara’da veriliyor. Başkentte bir tam biletin fiyatı 1.70 TL iken, diğer büyük
şehirlerde bu bedel 60 Kr ile 1.5 TL arasında değişiyor. Başkentte doğalgazın
metreküp fiyatı 0.66 TL ile Sakarya ve İstanbul’un ardından Türkiye’de en pahalı
doğalgazı sıralamasında 3. sırada geliyor.
Türkiye’nin en borçlu belediyesi
Anakent Belediyesi, aynı zamanda Türkiye’nin en borçlu belediyesi. Hazine
Müsteşarlığı’nın verilerine göre Ağustos 2009 tarihi itibariyla Ankara Anakent
Belediyesi’nin ödenmeyen vadesi geçmiş toplam borcu 4 milyar 174 milyon 995 bin
TL. Anakent Belediyesi’ne bağlı ASKİ’nin vadesi geçmiş toplum borcu 273 milyon
267 bin TL olarak hesaplanırken, EGO’nun vadesi geçmiş toplam borcu ise 1 milyar
512 milyon 253 TL olarak belirlendi. Buna göre Anakent Belediyesi’nin toplam
borcu tek başına Hazine alacaklarının yüzde 55.7’sini oluşturuyor. Türkiye’deki
tüm yerel yönetimlerin Hazine’ye ödenmeyen borçlarının toplamı 5 milyon 827
milyon 400 bin TL olarak belirlenirken, Ankara Anakent Belediyesi’nin borçları
tek başına toplam borcun yüzde 71’ini oluşturuyor.
Avrupa Ödülü nedir?
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu, “Söz konusu ödül,
asla kent yönetimi ve kentsel yaşam kalitesinin yükseldiğinin bir göstergesi
değildir. İstanbul 1959’da, Bursa 1991’de Avrupa Ödülü’nü almış kentlerimizdir”
açıklamasını yaptı. Açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
“Avrupa Ödülü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından Avrupa
kimliğine ve Avrupa’nın dünya ile ilişkilerinin gelişmesine yapılan katkılardan
dolayı verilen bir ödüldür. Avrupa Ödülü’nden önce Onur Plakası ve Onur Bayrağı
ödülleri verilmektedir. Bu ödüller, kent yönetimi ve kentsel yaşam kalitesinin
bir göstergesi değildir. Ayrıca bu ödül Avrupa’nın önde gelen kentlerine değil,
çoğunlukla Avrupa idealine hizmet çerçevesinde öne çıkması istenen, son
zamanlarda da eski Doğu bloku ülkelerine Avrupa ile bütünleşmelerini sağlamak
üzere teşvik amacıyla verilmektedir. Nitekim 1955’ten bu yana bu ödülün
verildiği kentler incelendiğinde Türkiye’den İstanbul ve Bursa’nın bu ödülü çok
daha önce aldığı, ödülü alan Avrupa kentlerinin de çoğunlukla çok önemli kentler
olmadığı görülmektedir. Peki bu ödülün hiç önemi yok mu ? Kuşkusuz bu ödül
Ankara kentinin adını duyurması konusunda önemlidir... Ancak ödülün Ankara’nın
kent yönetimindeki başarısını yansıtmakta bir propaganda aracı olarak
kullanılması yanlıştır. Bu tür uluslararası ödüller aslında uluslararası
ilişkilerin gelişmesi için teşvik amacıyla verilmektedir. Yani kentsel yaşam
kalitesi açısından anlam taşımazlar. Ancak, Birleşmiş Milletler İnsani
Gelişmişlik İndeksi gibi sınıflandırmalar gerçek anlamda kentsel yaşam
kalitesini ortaya koymaktadır. Ankara’nın ödül alması şubemizce önemsenmekte ve
desteklenmektedir. Ancak, bu tür ödüllerin, olmayan bir kentsel yaşam kalitesini
varmış gibi gösterecek bir propaganda aracına dönüştürülmesi yanlıştır. İşte bu
nedenle, 40’ tan fazla kent ile kardeş şehir olabilen, uluslararası iletişim
alanında Bursa ve İstanbul kentlerini yakalayan Ankara Büyükşehir
Belediyesi’nin; ulaşım sorununu altgeçit-üstgeçit ile değil yaya dostu kent ve
toplu taşımacılık anlayışı ile çözümleyen, başkent değerlerini tahrip etmeden
kent kimliğini geleceğe taşıyabilen, sosyal yardımları insani ölçütlerde
yapabilen, her biri bir sosyal yıkım projesi olan Kentsel Dönüşüm projelerini
yeniden ele alarak katılımcı politikalar ile çözümleyebilen, Ankara Kent
Konseyi’nde demokratik süreçleri işletebilen, şeffaf bir belediyecilik anlayışı
ile belediye gelir ve gider bilgilerini kentli ile paylaşabilen, kamu
kaynaklarını doğru kullanabilen ve birlikte yönetme anlayışını benimseyen bir
yönetim yaklaşımıyla, yerel yönetiminde ve kent yaşamında ödülleri hak
edebilecek konuma gelebileceğini hatırlatıyoruz.”