AB Konseyi, İstanbul’un 2010 yılında ‘Avrupa Kültür Başkenti’ olmasını onayladı.
2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesi kapsamında AB dışı şehirler sınıfında Ukrayna’nın başkenti Kiev ile yarışan İstanbul, geçen Nisan ayında Brüksel’de yapılan jüri toplantısında, Avrupa Parlamentosu, AB Komisyonu ve AB Konseyi’nin ikişer, Bölgeler Komitesi’nin bir temsilcisinden oluşan 7 kişilik Seçici Kurul tarafından seçilmişti. Projenin gerçekleşmesi için AB Konseyi onayı gerekiyordu. AB Konseyi, proje için gerekli onayını dün verirken, Kıbrıs Rum Kesimi’nin karara bir not koydurarak, 2010 projesine “tüm AB üyelerinin eşit katılımına” özen gösterilmesi gereği üzerinde durduğu öğrenildi.
Yerel ve Merkez Yönetimlerde STK'ların Örnek Dayanışması
Basına konuya ilişkin bilgi veren Türk yetkililer, bu projede yerel ve merkezi yönetimlerle sivil toplum kuruluşlarının somut dayanışma ve işbirliğinde bir “örnek ve model” oluşturulduğuna dikkat çekerek, Türk Devleti’nin ve Ankara Hükümeti’nin bu projeye destek iradesinin Brüksel’de anlatıldığını ifade etti.
İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmesinin, kültür turizmini olumlu etkilemesinin yanı sıra birçok tarihi eserin de restore edilerek yeniden kazanılmasına yardımcı olacağına dikkat çekiliyor.
Türk yetkililer, konuya ilişkin bilgi verirken, şunları belirtiyor:
“İstanbul, coğrafi konumuyla, binlerce yıllık kültürel mirasıyla diğer dünya metropolleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip. İstanbul, aynı zamanda Türkiye’nin de aynası niteliğinde. Kentin genç ve dinamik nüfusu yaratıcı bir enerji oluşturarak İstanbul’u, içinde yer aldığı coğrafyanın en dinamik kentlerinden biri haline getiriyor. İstanbul’da özellikle son on yıldır gelişen kültür bilinci kentin kültür yaşamına yansıyor. Böylece İstanbul yalnız İstanbullular için değil tüm dünya için bir çekim alanı, bir kültür ve sanat merkezi niteliğini kazanıyor. Dünya sanat çevrelerinin buluşma noktası haline gelen İstanbul, böylece farklı kültürler arasında esin paylaşımına olanak sağlıyor; global dünyada yerini alıyor, geleceğini şekillendiriyor. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti projesiyle hedeflerini daha çabuk yakalama olanağını buluyor.”
21. Yüzyıl, Dünyada Kentler Yüzyılı
Türk yetkililer, 21’inci yüzyılın dünyada kentler yüzyılı olarak bilindiğini belirterek, şunları anlatıyor:
“Kentler, kimliklerini, kültürlerini canlandırarak, ileriye taşıyarak ve birbirlerine anlatarak oluşturuyorlar. Birbirlerini kültür aracılığıyla daha iyi anlıyor ve daha iyi tanıyorlar. Böylece kültürün nasıl günlük yaşama katılacağı, toplumun her kesimine nasıl yayılacağı gündeme geliyor. Kentsel gelişimin, kentlilik bilincinin özlenilen düzeye ulaşması için kültürel gelişimin vazgeçilmez olduğu biliniyor. Yaygınlaşması içinse hem yönetimlerin hem de sivil toplum kuruluşlarının daha aktif olmaları gerek, bu konularda profesyonel bilgi ve deneyimden yararlanmaları gerekiyor. Böylece hem Avrupa Kültür Başkenti seçilen kentler zenginleşiyor, hem de dünya kültürüne yaptıkları katkıyla global kültür zenginleşiyor. İstanbul, 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olmasıyla Avrupa, İstanbul’da kendi kültürünün köklerini keşfedecek ve ‘birbirini anlama’ yolunda önemli bir adım atılmış olacak.”
İstanbul'un Tanıtımına ve Marka Haline Gelmesine Olumlu Katkı
Yetkililer, İstanbul’un 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olması çerçevesinde düzenlenecek etkinlikler hakkında, şu bilgileri verdi: “İstanbul’un adı, tüm dünyada kültür ve sanatla anılacak. AB adaylık sürecinde Türkiye’nin sembolü İstanbul’un aslında Avrupa kültürüyle yüzyıllardır karşılıklı etkileşim halinde olduğu projelerle ortaya konulacak. Kültürel miras, sürdürülebilir bir biçimde yönetilecek, kenti daha da bir çekim noktası haline getirecek. İstanbul; kentsel dönüşüm, şehircilik, çevresel ve sosyal anlamda kalıcı kazanımlara kavuşacak. Kültür varlıklarımızın korunacağı ve sergileneceği yeni müzeler kurulacak, tarihi binalar yenilenecek ve yeni işlev kazandırılarak halka açılacak. İstanbullular farklı sanat disiplinleriyle kucaklaşacak. Genç ve yetenekli insanlar sanatsal yaratıcılıkla daha yakın bir ilişki kurma olanağına kavuşacak. İletişimden organizasyona, eğitimden tasarıma, yönetimden yaratıcılığa pek çok kişi için istihdam yaratılacak. Kültür ve sanat projelerini izlemek için gelenler İstanbul’un kültürel zenginliğini, camilerini, kiliselerini, saraylarını, müzelerini de gezecek. Kültür turizmi hareketlenecek, gelişecek. Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerinden pek çok kültür sanat insanı, yazılı ve görsel basın mensupları İstanbul’a gelecek. Bu çerçevede İstanbul’un tanıtımına ve marka haline gelmesine olumlu katkı sağlanacak. Avrupa Kültür Başkenti seçilmek Avrupa ile kültürel ilişkilerin yanı sıra ekonomik ilişkilerin de geliştirilmesine katkıda bulunacak. Yeni yapısal çalışmalarla, yöneten ve yönetilenler hep birlikte, el ele, bilgi ve deneyimlerini paylaşırken gelecek için kalıcı ve sürdürülebilir bir modelin de oluşmasını sağlayacak. İstanbullular kentlerinin güzelliği ve sahip olduğu değerleri keşfederken böyle bir kentte yaşadıkları için gurur duyacaklar.”
‘Avrupa Kültür Başkenti’ Fikri
Avrupa Kültür Başkenti fikri, ilk kez 1985 yılında dönemin Yunanistan Kültür Bakanı Melina Merkuri tarafından ortaya atıldı. Aynı yıl AB Konseyi, projenin kapsamını belirledi ve uygulamaya koydu.
1985’ten 2000 yılına kadar AB’ye üye olan ülkelerin kentlerinden biri Avrupa Kültür Başkenti olarak seçildi.
2000 yılına gelindiğinde, yeni binyıl nedeniyle Avrupa Kültür Başkenti unvanı hem birden fazla kente, hem de AB adayı olan ülkelerin kentlerine de verilmeye başlandı.
Daha önce bu unvanı alanlar arasında, Atina (Yunanistan), Floransa (İtalya), Amsterdam (Hollanda), Berlin (Almanya), Paris (Fransa), Madrid (İspanya), Lizbon (Portekiz), Selanik (Yunanistan), Brüksel (Belçika) gibi kentler bulunuyor.