Seçim öncesinde “hayali” projeleriyle oy isteyen
Başbakan, 26 Şubat’ta temelini attığı “Avrasya Tüneli”nden neden az söz etti?
Yanıt olur mu bilmem ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki AKP’li teknik
kadroların bile karşı çıktıkları bu projeden kendisi de rahatsız olmalı... Çünkü
“sadece otomobil”lerin geçeceği tünelin Avrupa yakasındaki çıkışı Tarihi
Yarımada’ya rastlıyor!
Yani tüm imar kararlarına göre trafik yükünden arındırılması gereken
Suriçi’ne 24 saat binlerce otomobil pompalanıyor… Başbakan “çanak çömlek” dese
bile, kentin antik ve tarihi dokusu karayolu trafiğiyle çiğnenmiş oluyor.
Bu “kültür yoksunu ve plansız” projeye meslek odalarının açtıkları iptal
davasına geçmeden önce, bazı bilgilerini özetleyelim:
“İstanbul Boğazı Karayolu Geçişi” projesi, Anadolu yakasında Göztepe ile
Avrupa yakasında Kazlıçeşme arasını 15 dakikaya indirecekmiş… Bunun için
Cankurtaran semti ile Haydarpaşa arasında planlanan karayolu tüneliyle, iki
köprüdeki yoğunluk azalacakmış… Avrupa yakasındaki 6 şeritli sahil yolu 8 şeride
çıkarılarak otomobillerin tünelden çıkış ve girişleri rahatlatılacakmış...
Tünel, 1.1 milyar dolarlık yatırımla 55 ayda tamamlanacakmış… Yapımcı ATAŞ
tarafından 26 yıl işletildikten sonra DLH’ye devredilecekmiş.
Dava gerekçeleri
Peki, bu tünele hem Büyükşehir’deki mimar ve şehirciler, hem de meslek
odaları neden karşılar?
Yanıtını, Şehir Plancıları Odası’nın iptal davasıyla ilgili açıklamasından
özetleyerek aktaralım:
“Tarihi Yarımada’yı onarılamaz şekilde tahrip edecek olan karayolu tüp geçiş
projesinin hiçbir hukuki ve bilimsel dayanağı olmadan, hatta yasal olarak
zorunlu koruma amaçlı imar planı bile onaylanmadan temelinin atılması, hukuk ve
bilim tanımazlığın yeni örneğidir.
Kazancı devlet garantili olan projede, kamunun zararı pahasına yatırımcının
kâr sağlaması garantilenmiştir. İhale şartnamesine göre 25 yıl süre ile yıllık
29 milyon araç geçişi garanti edilerek yüklenici firmaların zarar olasılığını da
ortadan kaldırmıştır.”
Bu nedenlerle iptal davası açılan Avrasya Tüneli için davacı olan Mimarlar
Odası, Şehir Plancıları Odası, Çevre Mühendisleri Odası ve İnşaat Mühendisleri
Odası İstanbul şubelerinin ortak açıklamalarında ise bakın neler
vurgulanıyor:
“İstanbul’un bütüncül ulaşım ve planlama geleceği bakımından geri dönüşü
mümkün olmayacak etkileri olan ve Boğaz geçişi için kalıcı çözüm sağlamayan
proje, İstanbul’un üst ölçekli planlarında ve tarihi yarımada planında
öngörülmemiştir.
Tarihi dokuda yaratacağı olumsuz etkiler nedeniyle de ulaşım uzmanları,
ilgili meslek odaları, STK’ler, tarih ve arkeoloji çevreleri ile UNESCO
tarafından endişeyle izlenmekte, eleştirilere konu olmaktadır.
Mesleki bilgi birikimimiz ve İstanbul’un geçmiş deneyimleri dikkate
alındığında, Avrasya Tüneli Projesi’ni ve benzer başka projeleri övmek, kentimiz
ve tarihi mirasımız açısından kabul edilebilir değildir.
2023 hedefli politik programlara bilimsellikten yoksun projelerle varılmaya
çalışılan bu günlerde, İstanbul için insan odaklı ve sürdürülebilir çözümlerin
varlığını kamuoyu ile her fırsatta paylaşmak, bu ilkeye aykırı projelere karşı
haklı mücadelemizi kamu adına sürdürmek, meslek odaları olarak anayasal
görevimizdir.”
Sözün kısası hükümet “ustalık” dönemine şehirciliğin en “acemi” projeleriyle
başlıyor.
İptal davasının sonucunu merakla beklerken, meslek odalarının özerkliğini
ortadan kaldıran yeni yasaların hangi amaçla düzenlendiği de açıkça ortaya
çıkıyor… bakalım “ileri demokrasi”de İstanbul’un tarihi yapısını gözeten bilim
ve kamu yararı mı kazanacak, yoksa rant amaçlı uydurma projeler
mi?