Antalya'nın Serik ilçesi yakınlarındaki
Aspendos Antik Kenti'nde, Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji
Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Veli Köse başkanlığında Türk ve yabancı bilim
adamları ile öğrenciler jeofizik yüzey araştırması çalışması
sürdürüyor. Köse, ekip arkadaşlarıyla birlikte yaptıkları çalışmanın, jeofizik
yüzey araştırması olduğunu, bunun, arkeolojik kazı yapmadan, antik kentin
özelliklerini çeşitli bilimsel yöntemlerle belirlemek anlamına geldiğini
belirten Köse, toprak altındaki yapıların plan ve projelerini
saptayabildiklerini vurguladı.
Antalya'ya gelen yerli ve yabancı turistlerin, günümüze kadar en iyi korunmuş
amfi tiyatro olarak kabul edilen Aspendos Antik Tiyatrosu'nu gezip döndüklerini
kaydeden Doç. Dr. Veli Köse, tiyatronun yaslandığı tepede ve önündeki ovadaki
şehir kalıntılarından çoğu kişinin habersiz olduğunu kaydetti. Bu durumun en
önemli sebebinin, kalıntıların, bitki örtüsünün altında kalması olduğunu ifade
eden Köse, geçen yıl mart ayında otların biçilmesiyle birlikte şehrin agorası,
bir tarafındaki dükkanlar ile karşısında yer alan devlete ait ürünlerin
saklandığı market binasının en alt katının da ortaya çıktığını ifade etti.
Tahıl, zeytinyağı ve şarap üretmişler
Aspendos'un bir Pamfilya kenti olduğunu ve bulunan sikkelere bakarak
geçmişinin MÖ 5'inci yüzyıla kadar dayandığının anlaşıldığını söyleyen Köse,
''Bu da zenginliğin göstergesi. Tüm bulgular, kentin siyasi ve ekonomik açıdan
güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Burada Pamfilya'ya has bir giysinin yününün yanı
sıra tahıl, zeytinyağı ve şarap üretilmiş. O dönemlerde yakında bulunan bir tuz
gölünden tuz elde edilmiş. Hayvancılık ve kereste üretimi de yapılmış'' diye
konuştu.
Toros dağlarından getirilen tomrukların yine o dönemde civardaki su yolları
ile ovaya kadar ulaştırıldığını vurgulayan Köse, tomrukların, ovadaki iki
hamamın büyük olanının arkasında akan Eurymedo nehrinden de su taşıtlarıyla
denize götürüldüğünü, oradan Akdeniz ülkelerine taşındığını anlattı.
Büyük hamamın arkasındaki bölgede yapılan jeofizik araştırmalar sonucunda da,
toprak altında kalmış liman kalıntılarının belirlendiğini kaydeden Köse,
Aspendos'un bu özellikleriyle de döneminin önemli bir liman kenti olduğunu
belirtti.
Köse, kentin bir dönem Perslerin eline geçtiğini hatırlatarak, Perslerin,
donanmalarını Aspendos limanında konumlandırdığını anlattı.
Side'deki antik yazıtlara göre bölgedeki diğer antik kentler gibi Aspendos'un
da büyük depremler yaşadığını söyleyen Doç.Dr. Köse, buna rağmen antik
tiyatronun günümüze kadar korunmasında, binanın Selçuklu Sultanı Alaaddin
Keykubat tarafından saray olarak kullanılmasının önemli rolü olduğunu anlattı.
Köse, binanın bir kulesinin duvarlarında Selçuklu dönemine ait mavi çini
kalıntılarının görüldüğünü kaydetti.
20 kilometreden kemerlerle su getirilmiş
Dünyadaki en önemli arkeolojik kaynaklarda Aspendos'un ünlü su kemerlerinin
de yer aldığını hatırlatan Köse, kente yaklaşık 20 kilometre mesafedeki bugünkü
Gökçepınar mevkisinden su kemerleri vasıtasıyla su getirildiğini ifade etti.
Kemerlerin ikisinin içinde suyun yer seviyesine kadar inip sonra yavaş yavaş
yeniden yükseldiği birer sifon sistemi olduğunu bildiren Köse, ''Bunun nedeni,
suyun debisini kontrol altına almaktı. Yoksa hızla gelen su, şehre ulaştığında
önüne çıkan ne var ne yoksa süpürürdü'' dedi.