Asıl Zenginliğimiz ‘Benzerlik’lerimizdir



“Bir ‘kültürler alaşımı’ olan Anadolu’daki asıl zenginliğimiz, ‘farklı’lıklarımız değil, ‘benzerlik’lerimizdir”… Bu vurgulama, Mimarlar Odası’nın 10-13 Aralık’ta Antakya’da gerçekleştirdiği “Kültürel Çeşitlilik - Toplumsal Gelişim - Mimarlık Sempozyumu”nun “sonuç bildirgesi”nde yer alıyor. Fikir babası ise katılımcılardan mimar Bozkurt Güvenç..

Genel merkezin Antalya, Adana, Gaziantep, Hatay, Mersin ve Kayseri şubeleriyle düzenlediği etkinlik, artık “yaşamsal” gereksinmeye dönüşen “Türkiye kültür politikası”nı belirlemeye “katkı” amacını taşıyordu... Çünkü “demokratik açılım” sürecinde özellikle “kültürel çeşitlilik” söylemi gündeme egemen olurken, aynı çeşitliliğin çağlar boyu “ortak karakter”leri de oluşturduğu adeta yadsınıyor. Hele şu herkesin dilindeki “farklılıklarımız zenginliğimizdir” sözü, sadece “farklı”lıkların önemsendiği bir bakışla, adeta “ayrılıkçı eğilimler”i besliyor…

Oysa çağlar boyu “ortak yaşanmışlıklar”la yaratılan ve “mozaik” yerine “alaşım” kavramıyla tanımlanabilecek “benzerlikler”imiz, yöresel mimariden hünerli yemeklere, yanık türkülerden oyunlara ve inançların kutsal değerlerine kadar, her alanda görülebilir… Hatta bunlar arasında en belirgin farklılıklar gösteren “düğün”, “doğum” ve “ölüm” âdetlerinde bile…

Bu nedenlerle etnik ve dinsel ayrımcılığın siyasi yükselişine karşı tarihsel “Anadolu duruşu”nu anımsatarak “asıl zenginliğimiz benzerliklerimizdir” diyen mimarlarımız, kültürel çeşitliliği ırkçılıktan korumayı da hedefleyen sempozyumda özetle şu saptamaları yaptılar:

‘Yaşamsal’ anımsatmalar

1- Ulu önder Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetinin temeli Kültürdür” sözü, Anadolu’da her türlü ayrılıkçılığa karşı bugün çok daha yaşamsal değer kazanmıştır; “Biz 5000 yıldır bu topraklardayız” vurgulaması ise ırkçılık ve dinciliğin siyasal ayrımcılıklarına karşı “Cumhuriyetin yurttaşlık felsefesi”ni özetlemektedir.

2- Dünyanın imrendiği uygarlık zenginliklerine sahip bir ülkede, küreselleşmenin sömürgeciliğe hizmet eden tek tip kültür dayatmalarına karşı, ulusal kültür politikasının belirlenmesi, savunulması ve yaşama geçirilmesi; “Cumhuriyetin 85 yıllık kazanımları”na da sahip çıkılan bir sorumluluk içinde tarihsel yükümlülüktür.

3- Devlet kültür karşısında yönlendirici ve belirleyici değil, “gözetici ve geliştirici” işlev üstlenmelidir. Anadolu’nun binlerce yıllık yaşanmışlık değerlerinin tümüyle ve ayrımsız “Cumhuriyet kültürünün temeli” olarak kucaklanıp geleceğe de aynı birliktelikte aktarılması, kültür politikasının “öncelik”li amacı olmalıdır...

5- Kültürel gelişmede “eğitim”in belirleyiciliği yadsınamaz. Tarihsel kazanımlarına yabancılaşmamış kuşakların yetişebilmesi için kültür, sanat ve geleneksel değerlere ağırlık verilen bir temel eğitim hedeflenmeli; siyasal tarihle yetinilmeden, uygarlık ve toplumsal tarihe önem verilmeli; mimarlık ve şehircilikte de geçmiş değerlerin çağdaşla buluşturulması hedeflenmelidir...

6- Sempozyum; siyasal gündemde öne çıkan “kültürel farklılıklar” söylemini ve bunların “zenginlik” olduğu vurgulamalarını “ihtiyatlı bir memnuniyet”le karşılamakta; aynı söylemin “ayrılıkçı politikaların mazeretleri”ne dönüşme eğilimlerini de kaygı verici bulmaktadır. Anadolu’yu diğer kültürel ve siyasal coğrafyalardan ayıran temel niteliğin, kültürel “farklılık”ların aynı zamanda “köklü beraberlikler”le yaşanmasıdır.

Bu nedenle sempozyum, Cumhuriyetimizin temeli ve ulusal birlikteliğin kuşaktan kuşağa güvencesi olacak asıl zenginliğimizin farklılıklarda değil, “benzer”liklerde görülmesi gereğini önemle anımsatmakta; ortak esenliğimizin “beraberliklerin kültürel alaşımı”nda olduğunu yaşamsal bir uyarı olarak ilan etmektedir.

2010’un, işte bu uyarıların önemsendiği; ulusal bağımsızlığımızın ve toplumsal birlikteliğimizin binyıllardan gelen ortak uygarlık birikimlerimizle güvenceye bağlanacağı bir yıl olması dileğiyle…