Asbest, bir zamanlar mucize maden olarak görülürdü. Sıcağa
ve ateşe dayanıklı olduğu için giyim eşyasında ve yapı
malzemelerinde kullanılırdı.Ama tabii bütün bunlar asbestin insan
sağlığı üzerinde yarattığı olumsuz etkilerin ortaya çıkmasından önceydi.
Asbestin kanser ve akciğer hastalığına yol açtığının anlaşılması üzerine,
dünyanın birçok yerinde kullanımı yasaklandı.
"Eskiden Asbestos kasabasına yılın 12 ayı kar yağardı"
diyorlar. Yöre halkı, hala çocukların yakındaki asbest işletmelerinden dağılan
ince beyaz toz altında oynadığını hatırlıyor. "Asbest karı", çoktan kaybolmuş.
İşletme, 1960'larda toz kontrol önlemlerini yürürlüğe sokmuş.
Ancak asbest endüstrisi, Endonezya ve Pakistan gibi ülkelere ihracat
yapıldığı için eleştiri altında. Burada, Asbestos kasabasında, Endonezya ve
Pakistan gibi ülkeler o kadar uzakta görünüyorlar ki, hani başka bir gezegende
bile oldukları düşünülebilir. Ama buranın yerlisinin Mezotelyoma ve Asbestosis
gibi, asbestle ilişkili hastalıklardan haberdar olmaları gerekir. Bu konuda
neler düşündüklerini öğrenmek istiyorum.
Asbestos kasabasında hayat, Jeffrey Madeni çevresinde
dönüyor. Burası, çevresindeki kasaba kadar büyük görünen canavar gibi bir maden.
Burada beyaz asbest diye de bilinen krizotil çıkarılıyor. Şu sıralarda madende
üretim can çekişiyor. Ama madenin sahibi Bernard Coulombe,
madencilerin daha 50 yıl süreyle derinlerdeki krizotili çıkarabilmelerine olanak
sağlayacak yatırım olanaklarını araştırıyor büyük bir telaş içinde. Coulombe,
krizotilin kanserojen olduğunu kabul ediyor ama düşük oranda kullanılır ve
reçine, çimento ya da katranla karıştırılırsa emniyetli olduğunu savunuyor.
Bernard Coulombe, krizotilin yalnızca güvenli olduklarını kanıtlamış şirketlere
satıldığını da söylüyor.
Asbestle ilişkili hastalıkları soruyorum. Yılda ortalama 8 madenci akciğer
kanseri yüzünden şirketten tazminat istiyormuş. Ama Coulombe, bu insanların
hastalıklarının gerçekten asbestle ilişkili olduğundan kuşkulu. "Herşeyden önce,
bu insanlar, sigara tiryakisi" diyor.
Hemşirenin tepkisi
Asbestos kasabasında, hastalık sözcüğü, aslında gayet iyi bilinen ama dışa
vurulmayan, görmezden gelinen bir kavram. İnsanlar, yıllar boyunca aslında
aralarından birçoğunu alıp götürmüş olan bu maddenin aleyhinde tek bir söz bile
etmek istemiyor. Kasabada 30 yıldır çalışmakta olan bir hemşire, A harfiyle
başlayan kelimeyi söylediğimde, gözlerini deviriyor: "Buradaki asbest-ilişkili
hastalıklar, başka yerlerden yüksek değil." diyor. Başka yerler neresi diye
soruyorum. Bir kıyaslama yapamıyor.
Peki burada niçin böylesinde ateşli bir şekilde asbest savunması içinde
insanlar? Sonuçta, asbest sanayii, çok uzun yıllar madencilere, sağlık durumları
konusunda korkunç yalanlar söylemişti. Görünen o ki, insanların işleri büyük
önem taşıyor.
'Kutsal maden'
Ama bu beyaz maddeye derin bir duygusal bağlılık da sözkonusu. 1949 yılında
maden işçilerinin giriştiği grev, eyalet tarihinde dönüm noktası olmuştu.
İngiliz patronlara karşı girişilen ayaklanma, Quebec
ayrılıkçılığının da başlangıcını simgeliyordu. Bugün, asbest madenciliği ufak
çaplı ama adeta kutsal bir konuma sahip. Resmi istatistikler, asbestin insanları
hasta ettiğini gösteriyor.
Quebec Halk Sağlığı Enstitüsü, 1981-2004 yılları arasında,
asbest madenlerinin bulunduğu Estrie ve Chaudière-Appalaches bölgelerinde,
erkekler arasında Asbestosis'den ölümlerde "önemli artışlar olduğunu" saptadı.
Yakınlardaki Thetford Madeninin bulunduğu Chaudière-Appalaches bölgesinde
yaşayan kadın ve erkekler arasında, yüksek oranda habis Mezotelyoma vak'alarına
rastlanıyor.
Aşırı uçlar
Yörede yaşayan serbest gazeteci Stephen McDougall, bu
araştırmaların eksik olduğu inancında. Araştırmalara, kalıtım, çevre, yaşam
biçimi ve asbest soluma süresi gibi unsurların dahil edilmediğine işaret ediyor.
Bu ise kılı kırk yarmanın aşırı uçlarına götürüyor insanı. Başım çatlayacak gibi
oluyor. Stephen McDougall, gazetecilerin burayı nadiren ziyaret etmesinden
yakınıyor. "Korkuyorlar" diyor ve ekliyor: "Dış dünya bizi acayip bir yer olarak
görüyor. Ama bizim umurumuzda bile değil!"