Atatürk Orman Çiftliği’ndeki (AOÇ) sorunlar, bugüne değin arazisinin ya deyiş yerindeyse “kapanın elinde kalması” ve çeşitli amaçlarla yapılaşması ya da yanlış kullanılmasıyla gündeme geldi. Ne var ki, AOÇ’nin sahiplenilmesine yönelik tüm çabalara karşın bu sorunlar, günümüzde de sürüyor; dahası, öyle anlaşılıyor ki, yeni boyutlar kazanarak bundan sonra da sürecek.
Sözgelimi, AOÇ arazisinin özellikle Devlet Mezarlığı çevresindeki karaçamlar başta olmak üzere ağaçları ölüyor. Ancak, bu sorun birkaç AOÇ sevdalısının dışında ilgili ve de duyarlı çevrelerin bile ilgi alanına henüz giremedi. AOÇ yönetimi ise bu süreç karşısında, yine deyiş yerindeyse, “kılını bile kıpırdatmıyor”; üstelik de bilgilendirilmiş olmasına karşın. Sözgelimi; ölen ağaçların yersel ve türsel dökümünü çıkarmıyor; ölümlerin nedenlerini sorgulamıyor, dolayısıyla da ölümlerin olduğu yerlerde nelerin nasıl yapılması gerektiğine ilişkin hiçbir öngörüsü bulunmuyor. Dahası, AOÇ arazisinde yapılan işlemlere bakarak, konuyla ilgili hiçbir uzmanın işlendirilmediği AOÇ yönetiminin bu sürecin ayırdında olmadığı bile söylenebilir. Çünkü, AOÇ arazisindeki ağaçların ölmesi hiç de yeni bir durum değil; hem ölmeleri hem de beklenen hızla büyüyememeleri öteden beri biliniyor.
Şimdilerdeyse, ağaç ölümleri çıplak gözle de görülebilecek boyutlara ulaştı; özellikle de İç Anadolu Ormancılık Araştırma Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Çevre ve Orman Bakanlığı vb. konu uzmanı sayılabilecek ilgili kuruluşlarının hemen yanı başındaki Devlet Mezarlığı’nın çevresinde… Öyle ki, AOÇ Yönetimi, AOÇ sevdalılarının uyarılarını dikkate almadığı gibi bu kuruluşların varlığını bir şans olarak bile değerlendiremiyor. Bu nedenle, gerekli araştırmalar yapılıp, önlemler alınmadığında, başta karaçam ve sedirler olmak üzere AOÇ arazisindeki ağaçlar; akkavaklar, akasyalar, çınarlar, dışbudaklar bile tümüyle kuruyacak.
Yapılması gereken…
Çok açık: daha fazla gecikilmeden AOÇ yönetimi ile başta komşusu konumundaki İç Anadolu Ormancılık Araştırma Müdürlüğü olmak üzere AÜ Ziraat Fakültesi Peyzaj Bölümü, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası vb. konu uzmanı ilgili kuruluşlar arasında işbirliği yapılarak;
1) AOÇ arazisindeki ağaçların ölüm nedenleri tüm boyutlarıyla ortaya konulmalı,
2) Belirlenen ölüm nedenlerini ortadan kaldırabilecek önlemleri alınmalı,
3) Ortadan kaldırılamayacak nedenlerin egemen olduğu yerlerde bu nedenlere karşın hem doğal büyüme eğilimlerini sürdürebilecek hem de çekici görsellikler sergileyebilecek ağaç, ağaççık ve çalı türleri belirlenmeli ve
4) Belirlenen türlerle çok amaçlı bitkilendirme planları hazırlanarak kararlılıkla uygulanmalıdır.
Böylesi bir çalışma düzeniyle hem AOÇ arazisinde rastgele yapılagelen ağaçlandırma çalışmalarının önüne geçilerek “yeşil çirkinliklerin” yaratılması önlenebilecek hem de Ankaralılar hemen yanı başlarında çeşitli amaçlarla yararlanabilecekleri bir “yeşil alana” kavuşmuş olabilecektir. Açıktır ki, bunlar gerçekleştirilebildiğinde AOÇ’nin toplumsallaşma düzeyi de yükselecek, dolayısıyla, yapılaşma baskılarına karşı direnebilmek de büyük ölçüde kolaylaşacaktır. Bunlar da, küçümsenebilecek kazanımlar olmasa gerek. Yoksa, AOÇ arazisini yapılaştıracaklar için “iyi” bir gerekçe doğacak.
Yücel ÇAĞLAR / Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi