AOÇ’de 900 Dekar Orman Yola Gitti



Hürriyet'ten Umut Erdem'in haberine göre, Sayıştay, son yıllarda şehir imar planı uygulamaları nedeniyle yeşil alan oranında azalmaya uğrayan AOÇ arazisi ile ilgili şunları kaydetti:

“AOÇ’nin 5 Mayıs 1925 yılında yaklaşık 55 bin 540 dekar olan arazileri 2012 yılı sonu itibarıyla 33 bin 256 dekara gerilemiştir. Özel kanun çıkarılarak yapılan satışların dışında da Çiftlik arazisinden arazi kayıpları meydana gelmiştir. Bunlar mahkeme kararları ile çeşitli şahıslara verilen arazilerdir. 2011 yılı sonu itibarıyla çeşitli sebeplerle çiftlik arazilerinde meydana gelen kayıp, 22 bin 240 dekara ulaşmış bulunmaktadır. Bu miktar, toplam Çiftlik arazisinin yüzde 40’ına karşılık gelmektedir. Meydana gelen arazi kayıpları, AOÇ’nin arazi bütünlüğünü bozduğundan, halen çiftliğin elinde bulunan parçalı alanlar işletilmesi bazı sorunlar yaratan mekanlar haline dönüşmüştür.

4 bin 400 dekar kirada

AOÇ nin toplam arazi varlığının yüzde 8’ine tekabül eden 2 bin 643 dekarı kültüraltı arazi olup, bunun 1833 dekarında tarla bitkileri üretilmektedir. Geri kalan 810 dekarında fidan ve süs bitkileri üretimi yapılmaktadır. Üretim dışında kalan arazi toplamı 30 bin 613 dekardır. Bu miktarın en büyük bölümünü 22 bin 100 dekar ile orman ve park alanları oluşturmaktadır. Önceki yıla göre 900 dekar azalan orman alanının yol yapım çalışmalarına gittiği görülmüştür. Kiraya verilen araziler ise 4 bin 405 dekar ile ikinci sırayı almaktadır. Arsa, kanal, yol ve bataklık gibi kullanılmayan arazilerin miktarı ise 1865 dekardır. Önceki yılda 133 dekar arazi çeşitli şahıs ve kuruluşların işgali altında bulunmakta iken, 2012 yılında yapılan bir kısım sözleşmeler ve lehte sonuçlanan davalar ile 118 dekara indiği görülmektedir. Halen işgal altında görülen 118 dekar arazi ile ilgili hukuki sürecin devam ettiği gözlenmektedir. AOÇ arazilerindeki tüm işgallerin sonlandırılması için azami dikkat ve gayretin gösterilmesi önemli görülmektedir.”

Ekolojik denge bozuluyor

Sayıştay raporunda, plansız kentleşmeye de dikkat çekilerek şöyle denildi:

“Başkent Ankara’nın yaşanabilir bir kent olması, şehir içinde yer alacak yeşil alan ve parklar ile şehir dışında oluşacak bir yeşil kuşağın varlığına bağlıdır. Özellikle büyük metropollerde bina yapımı için ayrılan kent alanlarının, tek düze bir battaniye gibi toprağı örterek plansız bir şekilde genişlemesi ekolojik dengeyi bozmaktadır.”