"AOÇ Arazilerini Parçalayan Yol, Tarihi ve Doğal Kimliği Yok Eder"



Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Atatürk’ün şartlı bağışla halkına emanet ettiği Atatürk Orman Çiftliği’nin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için mücadelesine devam ediyor. AOÇ’nin vakıflara tahsislerle, kiralamalarla ve yollarla talan edilmesine karşı her adımı titizlikle takip eden Mimarlar Odası Ankara Şubesi, bu kapsamda Ankara İli, Yenimahalle İlçesi, Atatürk Orman Çiftliği mülkiyetindeki 61 ve 69 parseller ile 3243 ada, 15 sayılı parsele kadar uzanan alternatif yol güzergahına ilişkin ilave ve revizyon imar planı ile uygulama imar planı değişikliğinin iptali için dava açmıştı.

Davada bilirkişi raporu yayınlandı. Ankara 9. İdare Mahkemesi Başkanlığı’na sundukları raporla adeta ders veren bilirkişiler, “Geçmişten günümüze atılan adımlar ile AOÇ arazisinin erozyonunun devam ettiği ve bu durumun Atatürk'ün vasiyet mektubunda yazan kullanımlar ile örtüşmediği; dava konusu yol güzergahı ile AOÇ arazilerinin parçalanmasının, tarihi ve doğal kimliğinin, kente kattığı imgenin yok olmasının önünün açıldığı; bu bakımdan plan değişikliğinin koruma mevzuatı ve ilkeleri ile planlama esasları ve şehircilik ilkelerine uygun olmadığı görülmüştür.” dedi.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Atatürk Orman Çiftliği kırmızı çizgimiz mücadeleye devam ediyoruz
Raporu değerlendiren Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Bilirkişiler haklılığımızı ve AOÇ’nin yollarla talanını gözler önüne sermiştir. Atatürk Orman Çiftliği’nin habitatını bozan, bütünlüğünü parçalayan, kamu yararına aykırı, rant ve talan planlarının  peşini bırakmayacağız Atatürk Orman Çiftliği kırmızı çizgimiz.” dedi.

Candan, bilirkişi raporunda yer alan “Dava konusu edilen imar planı ilave+revizyonu AOÇ alanı içi ile bir bütün olduğu, dolayısı ile AOÇ alanı içindeki kısmının uygunluğunun AOÇ alanı dışı ile bir değerlendirildiği, Dava konusu imar planı değişikliği üst ölçekli plan olan 1/25000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı hükümlerine ve temel ilkelerine uygun olmadığı, Dolayısıyla kullanım kararları bakımından üst ölçek planlar ile plan hiyerarşisi sağlanmadığı, Dava konusu plan değişikliğine ait plan açıklama raporu ve meclis kararları incelendiğinde plan değişikliğine dayanak olarak sunulan gerekçelerin yetersiz olduğu, plan değişikliğini zorunlu kılacak unsurların oluşmadığı.” ifadelerine de dikkat çekti.

Dava konusu planlar ulaşım ana planı olmadan parçacıl bir yaklaşımla ele alınmış
Bilirkişilerin dava konusu planların, ulaşım ana planı olmadan parçacıl bir yaklaşımla ele alındığına işaret ettiğini bildiren Candan, sözlerine şöyle devam etti:

“Bilirkişi raporunda “Ulaşım ana planı yapımının, 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı kararları gereği zorunluluk arz ettiği, Dava konusu planların, ulaşım ana planı olmadan parçacıl bir yaklaşımla ele alındığı, bu bakımdan üst ölçekli 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı'na aykırılık oluşturduğu, Dava konusu planların, ulaşım ana planı olmadan parçacıl bir yaklaşımla ele alındığı, Ulaşım ağının bir bütün olarak değerlendirmesi gerektiği, söz konusu kararların ulaşım ana planı kapsamında bütüncül olarak değerlendirilmesi gerektiği, yol güzergâhının bölge ve kent bütünün etkilerini ortaya koyan eşik, sorunlar ve potansiyeller, güçlü, zayıf yönler ile fırsatları ve tehditleri içeren analiz yapılması, söz konusu analizler neticesinde alternatiflere göre plan kararlarının üretilmesi gerektiği; dava konusu plan açıklama raporu incelendiğinde söz konusu analizlere yer verilmediği; dolayısıyla, yapılan plan değişikliğinin sürdürülebilir bir ulaşım politikası kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu bağlamda, dava konusu planların zorunluluk arz etmediği, kamu yararına, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun yapılmadığı, 1/25000 ölçekli Başkent Ankara Nazım İmar Planı ile parça-bütün ilişkisi bozduğu, kentlerdeki sınırlı yol ağı kapasitesinin genişletilmesi ilk başvurulacak seçenek olarak değerlendirilmesi kamusal kaynakların etkin kullanımı ilkesi ile örtüşmediği gibi büyük finansal ve kentsel arazi israfına sebep olmaktadır.”