Muğla'nın Yatağan ilçesine bağlı Eskihisar Mahallesi'ndeki 3 bin yıllık Stratonikeia Antik Kenti'nde kazı ve kurtarma çalışmaları yürütülüyor. Bunun yanı sıra kentte Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletleri dönemlerine ait Selçuklu Hamamı, Şaban Ağa Camisi ve Bılla Evi'ndeki restorasyon çalışmaları sürüyor.
Kentteki çalışmalar sırasında karşılaşılan tahrip olmuş taş eserler, getirildikleri "taş hastanesi"nde aslına uygun şekilde düzenleniyor.
Stratonikeia Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, arkeolog, konservatör, restoratör gibi konusunda uzman isimlerden oluşan heyetin, yoğun mesai harcayarak çalıştığı alana "taş hastanesi" adını verdiklerini belirtti.
Helenistik dönemden bugüne kesintisiz yaşamın sürdüğü kentteki mimari taş eserleri, kazı çalışmalarının ardından taş hastanesine getirdiklerini anlatan Söğüt, burada eserin zarar gören kısımlarını sağlamlaştırdıklarını söyledi.
"Tedavi edilemeyen taş yok"
Söğüt, taş hastanesinin Stratonikeia için çok önemli bir yer olduğunu kaydederek, "Burada bir sütunun kaidesinden tutun da friz, korniş blokları, mezar stelleri ve taşları gibi aklınıza taşla ilgili ne geliyorsa tedavi edebiliyoruz. Antik döneme ait olup da kırılmış parçaların tamamı tedavi ediliyor." dedi.
Taş hastanesine getirilen eserlerin hangi döneme ait olduğu belirlendikten sonra çalışmaların başladığını ifade eden Söğüt, "Eserlerin tedavi süresi, büyüklüğüne ve gördüğü zarara göre değişiklik gösterebiliyor. Mesela yaklaşık 50 parçaya bölünmüş bir eser, 10 günlük bir tedaviyle iyileştiriliyor. Aynen insan vücudundaki kırıklar gibi düşünün. İnsan vücudunda tek bir kırık varsa tek operasyonla bu tedavi edilebiliyor ama çoklu kırıklarda bu işlem aşama aşama yapılıyor. Bu iş de biraz ona benziyor." diye konuştu.
Taşa uygulanan işlemin, burada yapılan çalışmalarla sınırlı kalmadığını bildiren Söğüt, şunları kaydetti:
"Taş hastanesindeki tedavilerinin ardından, ait oldukları yerin esere yeniden zarar verme imkanı yoksa, yeniden oraya yerleştiriyoruz. Mesela bir sütunun gövdesini tamamladığımızda, götürüp yerine koyuyoruz. Ama başlığını tamamladığımızda, doğrudan yerine koyamayacaksak sütunun tamamlanmasını bekliyoruz. Bu sayede, tedavi edilen eserin yeniden tahrip olmasının da önüne geçmiş oluyoruz."