Türkiye’nin sivil amaçlı nükleer enerji programının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından bir ay içinde açıklanması bekleniyor. Üç ayrı nükleer santral kurmak için Türk ve yabancı şirket temsilcileriyle ön temaslar yapan hükümetin, santralların yapımında kamu - özel sektör ortaklığını tercih edeceği ve teknoloji transferini şart koşacağı belirtiliyor.
“Stratejik bir karar”
Nükleer programda kiminle işbirliği yapılacağı ise, farklı unsurların göz önüne alınmasıyla ve devletin birçok biriminin katılımıyla kesinleştirilecek bir 'stratejik' karar sayılıyor. Bürokratik kaynaklar, 'yeni kuşak teknoloji' kullanımı ve adil esaslara dayalı teknoloji transferinin yanı sıra finansman paketi ve radyoaktif atığın saklanması konularının da santral seçiminde etkili olacağını kaydediyor.
Güçlü aday: Sinop
Türkiye’nin 2020 yılına dek ihtiyacı olan 54 bin megawattlık ilave enerjinin 5 bin megawattlık kısmının nükleer teknolojiyle sağlanmasına karar veren hükümet, santral için olası yerleri belirledi. Toplam 43 ayrı kriter kapsamında yapılan inceleme sonucu, bu kriterlere uyan sekiz yer saptandı. Yetkililer, genelde nükleer santralların 'su kenarında' kurulmasının tercih edildiğini ve çevre, turizm, güvenlik, ulaşım, nakliye vb. konulardaki kıstaslara uyan yerler arasında Sinop’un ön plana çıktığını belirtiyor.
Yedi yıl sürecek
Türkiye’nin ilk nükleer santralının yapımına hızla başlanması hedefleniyor. Santralın inşaatının yedi yıl süreceğini hesaplayan yetkililer, Türkiye’nin en geç 2015’te nükleer enerji üretmeye başlamasını öngörüyor. Bu hedefe ulaşılması için, kamuoyunun nükleer teknolojinin avantajları konusunda doğru bilgilendirilmesinin elzem olduğu da ifade ediliyor.
2014'e kadar üç santral
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler dün yaptığı açıklamada, Türkiye'de 2014'e kadar 3 adet 5 bin megavatlık nükleer enerji tesisi kurmayı planladıklarını söyledi. Nükleer santralin yeri konusunda da bazı tespitleri olduğunu ifade eden Güler, sonucun kısa zamanda bir paket halinde açıklanacağını belirtti.
Güler, nükleer santralin yeri konusunda özel sektörün de tercihinin söz konusu olduğunu ifade ederek, "bizim görüşümüz kamu olarak belli bir yerde aşağı yukarı şekillendi ama onlarla da görüşerek bunu netleştirelim diyoruz'' dedi. Güler'in açıklamalarına göre, nükleer enerji santralini özel sektör yapmazsa ve beklenen zaman içinde özel sektör tarafından gerçekleştirilmezse, konu özel sektör - kamu ortak yatırımı şeklinde ele alınacak.
Daha önce santral yapımı iptal edildi
25 temmuz 2000'de Mersin Akkuya'ya yapılması düşünülen nükleer santral ihalesi iptal edilmiş, nükleer enerjiye geçiş de ertelenmişti. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, nükleer enerjiye 15-20 yıl sonra geçilebileceğini söylemiş ve iptal kararını şu sözlerle açıklamıştı:
"Nükleer santral enejiye geçişi bir süre ertelememiz uygun olacaktır. TAEK (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu) raporuna göre OECD ülkelerinde yeni enerji talebi olmadığı için ve doğalgaz santralleri daha ekonomik olduğu için bu ülkelerden bazılarında nükleer santral yapımları yavaşlatılmakta, bazılarında durdurulmakta, bazılarında da santrallar sökülmektedir. Buna göre, çok sayıda doğalgaz santrallerinin ve hidrolik santralların yapımını kararlaştırmış bir ülke olarak, öteki OECD ülkeleri gibi bizim de nükleer enerjiye yönelmemiz şimdilik gereksizdir. Ekonomik açıdan da sakıncalıdır. Bu yüzden ekonomik istikrar programımız ciddi olarak aksayabilir.’’
Ecevit, doğalgaz ve hidrolik enerji projelerine yeterli iç ve dış kaynak sağlanırsa yakın gelecekte nükleer enerjiye gereksinmenin olmayacağını da vurgulayarak, ‘‘bu durumda nükleer santral maliyetlerinin yüzde 25 azaltılmasını ve reaktör ömrünün 10-20 yıl arasında uzatılmasını beklememiz uygun olur’’ demişti.
Çernobil faciası nedir?
Türkiye'de olduğu kadar dünyada da nükleer enerji konusunda kaygı yaratan en önemli gelişme, 'yüzyılın en büyük nükleer kazası' olarak tarihe geçen Çernobil faciası oldu. 26 nisan 1986'da Ukrayna'daki Çernobil santralinin dördüncü ünitesinde yapılan bir deney sırasında meydana gelen kaza sonucu, 31 kişi hayatını kaybetti.
Ancak radyoaktif maddeler uzun yıllar içinde etkisini gösterdiği için, kazadan en az 9 milyon insanın etkilendiği ve 400 bin kişinin evinden olduğu belirtiliyor. Zira Çernobil'den kaynaklanan radyoaktif serpinti 160 bin kilometrekare toprağı kirletti. Bununla beraber çocuklardaki tiroid kanserleri 100 kattan fazla arttı.
Kaza Ukrayna, Beyaz Rusya ve Rusya'ya 352 milyar dolara maloldu.
Nükleer enerji karşıtları
Sinopbizim:
2001 yılında sanal ortamda kurulan ve bağımsız sivil bir girişim olan www.sinopbizim.org : "Nükleer santral kurulması söz konusu iller arasında Sinop, Mersin, Konya ve Sakarya’nın adı geçmektedir. Bu illerin AKP milletvekilleri nükleer santralın sözünü dahi etmese de örneğin Sinop’ta, santralın tapu kadastro işleri etrafa Toplu Konut İdaresi adına yürütülüyormuş izlenimi verilerek, gizlice tamamlanmış; yabancı nükleer enerji lobileriyle teknoloji seçimi kapalı kapılar ardında yapılırken, güçlü bir anti nükleer hissiyata sahip olduğu hükümetçe gayet iyi bilinenen Türk kamuoyu bilinçli şekilde devre dışı bırakılmıştır."
Greenpeace:
Uluslararası alanda faaliyet gösteren ve nükleer enerjiye karşı çıkan çevreci Greenpeace örgütü: "Nükleer endüstri aksini iddia etmeye devam etse de gelişmiş ülkeler nükleer enerjiye açıkça 'hayır' demiştir. Örnekler:
-Avusturya'nın tek reaktörü Zwentendorf (Siemens) 1978'de (ABD'deki TMI ve eski Sovyetler Birliği'ndeki Çernobil kazalarından da önce) hiç işletilmeden kapatıldı.
-İtalya, Çernobil faciasından sonra tüm reaktörlerini 1987'deki ulusal bir referandumla kapattı.
-İspanya'da da şu ana kadar üç reaktör kapatıldı.
-İsveç ve Almanya nükleer enerjiden vazgeçme kararı aldı ve her iki ülke de birer nükleer santralini kapatarak (İsveç Barsabeck, 1999; Almanya Stade, 2003) bu kararı hayata geçirmeye başladı.
-ABD ve Kanada, 1978'den bu yana yeni sipariş vermedi.
-Avustralya, Küba, Meksika, Portekiz, Yunanistan, İskoçya, Hollanda, İsviçre, Norveç, Endenozya, Vietnam, Tayland ve daha pek çok ülke nükleer planlarını terk etti.