Antalya Kent İzleme Platformu (AKİP), Cumhurbaşkanlığı genelgesi ve ‘Temiz Deniz, Temiz Dünya’ temasıyla duyurulan 5-9 Haziran Türkiye Çevre Haftası'nda, kent hakkı ihlallerine ilişkin bir rapor yayınladı. Antalya’nın, Türkiye’de kente karşı işlenen suçların en yoğun olduğu, en fazla talan ve tehdit altında bırakılan kent olduğunun belirtildiği raporda, barınmadan ulaşıma, sağlıklı çevrede eşit yaşamdan hukuk güvenliğine, beslenme, çevre ve sağlığa birçok alanda artarak devam eden hak ihlallerine yer verildi.
Gazete Duvar’dan Ceren Deniz’in haberine göre; Korunan Alanlar Yönetmeliği, Orman Parkları Yönetmeliği, Madencilik Yönetmeliği ve Kıyı Yasası Yönetmeliği’nde gerçekleştirilen değişikliklerle, kıyıların, ormanların, korunan alanların, sulak alanların ve yaşam alanlarının kamusal zenginlik kaynağı olarak görülüp tahsis edildiğinden bahsedilen raporda, “Doğası, kültürel ve tarihsel değerleri 650 kilometrelik bir kıyı hattı boyunca denizle bütünleşmiş bir kent olarak Antalya, değerlerini hızla yitiren bir kent haline getirilmiştir. Merkezi ve yerel yöneticiler, çıkar ve sermaye çevrelerinin beklentilerine uygun olarak suyu, toprağı, havayı kirleten karar ve uygulamaların sorumluluğunu taşıyorlar.” denildi.
'Kilometrelerce sahil gasp edildi’
AKİP raporunda, kent genelinde çevre davalarına konu olan, hazırlanan imar planları ve projelerle gündeme gelen pek çok kararın yeniden incelenmesi için yapılan çağrıda, şu ifadeler yer aldı: “Konyaaltı, Lara, Kemer, Phaselis, Çıralı, Kaş, Belek, Manavgat, Alanya, Gazipaşa’da daha fazla para kazandıracağı düşünülen kilometrelerce sahil şeridi, boydan boya gasp edilmiş durumda. Herkesçe eşit ve serbestçe kullanılabilmesi zorunluluğu olan sahillerin, merkezi ve yerel yöneticilerce kıyı yasasına ve koruma statüsülerine bakılmaksızın özel işletmecilere ve işgallerine terk edilmiş durumda. Talya Oteli, Bambus Plajı, Karaalioğlu Parkı düzenlemeleriyle falezlerin, park ve bahçelerimizin doğal ve tarihi dokusu heba ediliyor. Kentin denize açılan simgesel değerleri olan doğal ve kamusal alanlar talan ediliyor.”
'Konyaaltı Sahili giderek eriyor'
Konyaaltı Sahili’nde erozyon kaynaklı daralmaya neden olduğu bilimsel olarak ortaya konulduğu halde Boğaçayı düzenlemesine çözüm getirilmemesine değinilen raporda, sahilin geçmiş dönemde başlatılıp sonra vazgeçilen bu proje nedeniyle yer yer yok olmuş olması, bir kent hakkı ihlali olarak yer aldı. Antalya’yı diğer sahil kentlerinden ayıran önemli bir özelliğin denizden dik yükselen Beydağları’nın kent panoramasına kattığı üçüncü boyut olduğunun altı çizilerek sahillerle ilgili şöyle bilgi verildi: “Özellikle Konyaaltı’nda kent siluetinden başlayarak planlamada öngörülmeyen yüklerinin olumsuz sonuçları, her geçen gün daha fazla hissediliyor. Aynı durum Lara kıyıları ve denizin üzerinde yükselen falezlerde de yaşanıyor. Yoğun yapılaşma kent silüetini olduğu gibi altyapı ve ulaşım taşıma kapasitesini de yok edecek şekilde sürüyor.”
'Şehre nefes aldıracak bir plan'
Antalya’nın tam ortasında yaklaşık 1500 hektar genişliğe sahip bir alanı kapsayan Kırcami için hazırlanan imar planlarının uzman görüşleriyle ele alınmasının önerildiği raporda, bölge planlanırken şehre nefes aldıracak rüzgar koridorları oluşturulması, su kaynaklarının korunması, ulaşım etütlerinin hazırlanması ve kanalizasyon altyapısı oluşturulması talepleri sıralandı: “Kırcami gibi tarımsal karaktere sahip bir bölgede, su arıkları, su kaynakları, anıtsal ağaçlar dikkate alınmadan hazırlanan yoğun yapılaşmalı, yoğun nüfuslu bir planla kentin 1500 hektarlık alanı altyapısız olarak imara açılmak isteniyor. Yapılaşmaya açılan sulak alanlarla ilgili yapılan planlamalarda belediyelerin rant odaklı yaklaşımdan vazgeçmesi, bilimsel yaklaşımla kentin geleceğinin öncelikli olması gerekiyor.”
Haberin tamamına linkten ulaşılabilir.