Ankara'nın Ormanları Kimlerin 'Çiftliği?'






Bilindiği gibi ülkemizde "orman" sayılan alanların tümüne yakın bir kısmı devlet mülkiyetindedir ve 1937 yılından bu yana da devlet orman işletmeleri tarafından korunmaya, yönetilmeye, iyileştirilmeye ve genişletilmeye çalışılmaktadır. Öyleki, 1982 Anayasası'nda bile bu doğrultuda yaptırımlara yer verilmiştir.

Doğal olarak Ankara'daki "orman" sayılan alanların yönetilmesi sırasında da bu yaptırımların işletilmesi gerekmektedir. Ancak, son yıllarda Orman Genel Müdürlüğü ile Çevre ve Orman Bakanlığı'nın Melih Gökçek 'e sağladığı olanaklara bakılırsa bu yaptırımlar Ankara'da pek işlemiyor. Çünkü, Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne Kızılcahamam'daki Soğuksu Milli Parkı ile Kurtboğazı yakınındaki ağaçlandırılmış alanda "Kent Ormanı Piknik Alanı" oluşturma izni verilmiş. Ankara Büyükşehir Belediyesi de, buralarda, sözcüğün tam anlamıyla "kafasına göre takılıp" Ankaralılar için (!) piknik tesisleri, yollar yapmış; özel bir güvenlik kuruluşundan da güvenlik görevlilerini tutmuş. Ek olarak, Çamkoru'da daha önce Hacettepe Üniversitesi'ne "ekoloji araştırmaları yapmak" amacıyla (!) tahsis edilen yer ve tesislerin de Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne devredileceği öne sürülmektedir.

Konuya yüzeysel olarak bakıldığında, kolaylıkla; "Ne var bunda; ne güzel işte; Ankaralılara çevrelerindeki ormanlarda piknik yapma olanağı sağlanmış" denebilecektir. Ancak, deyiş yerindeyse, "kazın ayağı öyle değil" işte: Bir kez anayasanın 169. maddesine göre "devlet ormanları kanuna göre devletçe yönetilir ve işletilir." Devlet de bu doğrultuda örgütlenmiş; aralarında, "devlet ormanı" sayılan arazilerin uygun gördüğü çok sayıda yeri yurt taşlarımızın dinlenme gereksinmesini karşılayabildikleri "orman içi dinlenme yeri" olarak ayırmış ve gerekli tesislerle de donatmıştır. Ancak, şimdi, söz konusu uygulamalarla "devlet ormanı" sayılan yerlerin bir kısmının yönetilmesi devredilmiş olmaktadır, ki, bu da söz konusu anayasal yaptırıma açıkça aykırı bir durumdur. Söz konusu uygulamanın hangi yasal düzenlemelere dayanılarak yapıldığı bilinmemektedir.

Anayasanın 169. maddesinin "devlet ormanı" sayılan yerlerdeki alanlar üzerinde ancak kamu yararının bulunması durumunda "irtifak hakkı" kurulmasına olanak veren yaptırımının temel alındığı öne sürülüyorsa eğer, bu hukuksal olarak geçerli bir gerekçe olamayacaktır. Çünkü, 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun bu anayasal yaptırımıyla ilgili 17 ve 115. maddeleri, söz konusu uygulamaya dayanak olabilecek düzenlemeler değildir.

Öte yandan; tahsis edilen yerlerin birisi "milli park" olarak ayrılmasını gerektirebilecek denli önemli ve ayırt edici özelliklere sahip bir ormanın içindedir, ötekisi ise içme suyu amaçlı bir barajın da içinde bulunduğu su havzasındaki ağaçlandırılmış alandadır. Bu gibi alanlarda her türlü etkinlik öncesinde gerektiğince ayrıntılı bir çevresel etki değerlendirmesinin yapılması; bu alanların ekolojik koşullarının, sahip olduğu yabanıl yaşamın ve biyolojik çeşitliliğin neler olduğunun ortaya konulması; nerelerinde, hangi zamanlarda, ne türden etkinliklere hangi yoğunluklarda izin verilebileceği vb. konulara açıklık getirilmesi, alanların kullanım amaç ve biçimlerinin bu bilgiler doğrultusunda planlanması gerekmektedir. Bu gerekler ne tahsisler öncesinde ne de sonrasında yerine getirilmiştir.

Bu nedenle de Ankara Büyükşehir Belediyesi, "Piknik Alanı" ya da "Kent Ormanı Piknik Alanı" olarak adlandırdığı bu alanlarda aklına esenleri aklına estiği gibi yapabilmektedir. Alanların yönetiminden sorumlu olan Orman Genel Müdürlüğü ile Doğa Koruma ve Milli Parklar genel müdürlüklerinin ise gözlerinin önünde sergilenen bu aymazlık karşısında ne yaptığı bilinmemektedir. Şimdi, bu aymazlıklar karşısında; "Ankara'nın ormanları kimin çiftliğidir" sorusunun abartılı bir yargı olduğu öne sürülebilir mi?

Büyükşehir ne gibi çalışmalar yapıyor?
1995 yılında çıkarılan ve bugüne değin gerektiği gibi uygulandığının bir örneği bile bulunmayan 4122 Sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu'nun 4. maddesinin "p" bendine göre, ülkemizdeki tüm kurum ve kuruluşların yanı sıra belediyelerin de; "...belediye sınırları içerisinde mücavir alanlarda, kendilerine ait veya tahsis edilen, izin verilen, irtifak hakkı tesis edilen yerlerde ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları yapar ve 'Belediye Ormanları' kurar. Bu sahaların bakım, koruma ve işletmesini yapar ve yaptırır." Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin bu doğrultuda ne gibi çalışmalar yaptığı da bilinmemektedir. Hiçbir çalışma yapmamış ve/veya yapmıyorsa eğer, açıktır ki, ortada, "yasal bir görevi savsaklama" suçu vardır. Böyle iken, Ankara'nın "devlet ormanı" sayılan arazilerindeki milli parklarda ve ağaçlandırılmış yerlerde kolaylıkla arazi tahsis edilebilmesi karşısında yukarıdaki sorunun yanıtı, açıktır ki; "Ankara'nın devlet ormanları Melih Gökçek'in ve Orman ile Doğa ve Milli Parklar genel müdürlüklerinin çiftliği" olacaktır. Ne diyelim; "Helal olsun!"

Doç. Dr. Yücel ÇAĞLAR / Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi