TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2009 yılı bütçe tasarısı görüşmelerinde muhalefet sözcüleri, Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in başkentlilerden “peşin” tahsil edip BOTAŞ’a ödemediği borçların yurttaşlara “zam kazığı” olarak dönmesinden yakındılar. CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin borçlarını örnekleyerek özetledi:
“Sayıları azaldı ama Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre, bu karardan önce 3 bin 228 belediye vardı Türkiye’de. Bunların borcunun toplamından fazla Büyükşehir Belediyesi’nin borcu var. Yani, yüzde 68’i belediyenin borçlarının, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan borçlardır. Bu borçlar neden takip edilmiyor, neden tahsil edilmiyor?”
Komisyonda, bir yıl içinde Ankara’ya Kızılırmak suyunu getirmekle övünen Gökçek’in başkentlilere “ne içirdiği” de tartışma konusu oldu. Baratalı, Gökçek’in Başbakan Tayyip Erdoğan’a söz verdiği halde “1 metre metro inşaatı yapmamasını” eleştirdikten sonra “can alıcı” konuya geldi:
“Şimdi, Kesikköprü Barajı’na Kızılırmak havzasından gelen su Sıvas’tan, Kayseri’den ve Kırşehir’den 2 milyon kişinin evsel atığını getiriyor Kesikköprü’ye. Yine bu havzadaki tarımsal girdilerin, ilaçların ve gübrenin atıklarını getiriyor. Bunları arıtacak bir cihaz yok Kesikköprü’de. Yani, bunları, ağır metalleri ve diğer söylediğim olumsuz girdileri arıtacak bir cihaz yok. Bu cihazın adı Terz Ozmoz cihazı. Ayrıca ICP cihazı adı altında bir cihaz var, bu da uzun süredir tamir edilmemiş. Bu nedenle Ankaralılar 2 milyon kişinin başta sülfat olmak üzere bu evsel atığını ‘afiyetle’ içiyorlar. Ayrıca, yine bu 2 milyon kişinin… Terz Ozmoz cihazı olmadığı için klorla bu arıtıldığından -klor da bir zehirdir bildiğiniz gibi- ve şebeke ucunda 0.5 olması gereken klor şebeke ucunda yüzde 1.5 olarak belirleniyor.”
AKP’li Halil Aydoğan ve Muzaffer Baştopçu, “İzmir’de durum ne?” diye itiraz edip konuyu değiştirmeye çalışsa da Baratalı, acı gerçekleri somut örneklerle anlatmayı sürdürdü:
“Diyelim ki siz Halil Bey veya Sayın Baştopçu -eski belediyeci- günde iki defa duş yaptığınızı düşünerek, en azından uygar insanlar gibi, özellikle suyun da sıcak olmasından dolayı klorla günde iki defa derinizden ve saçınızdan geçerek zehirleniyorsunuz. Bütün dünya klorla su tasfiyesinden vazgeçmiştir ama burada kullanılmaktadır... Böylelikle hem içerek, hem de duş yaparak iki defa zehirleniyorsunuz.”
Türey Köse, Ayşe Sayın, Emine Kaplan