Ankara ile İzmir’in Farkı…



Henüz yerel seçim takviminin başlamadığı, iktidar partisi ve ana muhalefet partisinin adaylarının kim olabileceği konusunda tartışmaların henüz yoğunlaşmadığı tarihlerde bile Ankara ve İzmir kentlerinde yaşanan kimi gelişmeler, sürekli iki kent arasında karşılaştırmaların yapılmasına neden oluyordu. Özellikle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek’in Ankara’da yaşanan olumsuzluklar karşısında, kamuoyunda kendisini ve yaşanan olumsuzlukları tartışılır olmaktan kurtarmak amacıyla yaptığı kimi çıkışlar, bu türden karşılaştırmaları zorunlu kılıyordu.

Kent Yazıları’nın bir bölümü de bu türden gelişmelere ayrılmış, Ankara ve İzmir kentlerine ilişkin kimi karşılaştırmalar ve değerlendirmelere burada yer verilmişti. İki kentte de suda yaşanan kirlenme ve su kesintileri, ulaşımda yaşanan karmaşa vb. konular iki kent birlikte ele alınarak değerlendirilmişti.

Melih Gökçek’in Kemal Kılıçdaroğlu ile çıktığı tartışma programında ele alınan doğal gaz sayaçları ve Ankaralıdan fahiş doğal gaz parası alınmasına ilişkin tartışmalar, iki kent arasında “gaz” üzerinden bir başka karşılaştırmayı akla getirdi. Ancak bu karşılaştırma güncel doğal gaz ücretleri ya da sayaç ücretleri konusunda değil, geçmişi doğal gazdan çok daha eski tarihlere dayanan hava gazı konusunda. Daha doğrusu, iki kentte var olan hava gazı fabrikaları konusunda…

Doğal gazın konutlarda yaygın biçimde kullanılmaya başlandığı yıllardan çok daha eski tarihlerde, İstanbul, Ankara ve İzmir kentlerinde kurulmuş olan hava gazı fabrikaları, o yıllarda bu kentlerde yaşayanları konforla buluşturmuştur. İstanbul’da ve İzmir’de Cumhuriyet öncesinde kurulmuş olan fabrikaların bir benzeri Cumhuriyet’in ilk yıllarında “Aydınlanmanın Başkenti” haline getirilmeye çalışılan Ankara’da da kurulmuştur.

Kömürün damıtılmasıyla elde edilen hava gazı ilk olarak 1800’lü yılların ilk çeyreğinde Paris ve Londra gibi kentlerin sokaklarının aydınlatılmasında kullanılmış, bu gelişme kısa sürede ülkemize de ulaşmıştır. Hava gazı, başlangıçta ısınmadan çok aydınlatma amacıyla kullanılmış olması nedeniyle “aydınlatma gazı” olarak da anılmıştır.

İstanbul’da ilk olarak 1853 yılında Sultan Abdülmecit döneminde, Dolmabahçe Sarayı’nın aydınlatılması amacıyla kullanılan gaz üretimi için Dolmabahçe Gazhanesi kurulmuş, üretim fazlası hava gazı İstiklal Caddesi, Galata ve Pera gibi semtlerin aydınlatılmasında kullanılmış, ilerleyen zaman içinde Pera’da evlerde kullanılmaya başlanmıştır. Dolmabahçe Gazhanesi’ni, 1865 yılında Anadolu yakasında Beylerbeyi Sarayı’nın aydınlatması için kurulan Kuzguncuk Gazhanesi ve 1880 yılında Yedikule’de yapılan Gaz Fabrikası izlemiş, 1891 yılında ise Anadolu yakasında Kadıköy Hasanpaşa Gazhanesi işletmeye açılmıştır.

İstanbul’da yaşanan değişimin İzmir’e ulaşması da çok zaman almamış, Cumhuriyet Dönemi öncesinde hava gazını aydınlatma amacıyla kullanan ikinci kent İzmir olmuştur. İzmir’de Fransız “Laidloux and Sons” şirketi tarafından yapımına başlanmış olan Hava gazı Fabrikası, kent sokaklarının aydınlatılmasında 1902 yılında kullanılmaya başlanmıştır. Alsancak’ta, liman ve demiryolu bağlantısı olanaklarına sahip olarak kuruluşu gerçekleştirilen hava gazı fabrikası, sokaklarda elektrikli aydınlatma başlayıncaya dek bu amaçla kullanılırken, aydınlatmada elektrik kullanımının başlaması sonrasında ise yalnızca konutlarda diğer amaçlarla kullanılır duruma gelmiştir.

Ankara Hava Gazı Fabrikası yıkılırkenAnkara’da ise hava gazı fabrikasının kuruluşu Cumhuriyet’in ilk yıllarına, 1929 yılına rastlamaktadır. Ankara’ya doğal gaz gelinceye dek hizmet veren fabrika, Maltepe semtinde ve tıpkı İzmir’deki gibi, demiryoluna yakın konumda kurulmuştur. Cumhuriyet’in ilk sanayi tesislerinden biri olarak kabul edilen Ankara hava gazı fabrikası, Ankara Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 1991 yılında, yıkımdan korumak amacıyla “endüstriyel miras” olarak koruma altına alınmıştır.

1990’lı yıllara kadar hizmet vermiş ve hizmetin sona ermesi sonrasında, 2000’li yıllara kadar kendisini korumuş ve ayakta kalmış olan Ankara ve İzmir hava gazı fabrikalarının benzeşen kaderi, iki kentte var olan yerel yönetimlerin başında görev yapan yöneticilerin farklı yaklaşımları nedeniyle bu tarih sonrasında değişmiştir.

Ankara Hava Gazı Fabrikası, 2006 yılında Melih Gökçek yönetimindeki belediyenin önerisi ve Melih Gökçek’in isteklerine karşı “saygıda kusur etmeyen” yeni koruma kurulunun işbirliği ile organize bir operasyonla ortadan kaldırıldı. 26 Mayıs 2006 tarihinde alınan Koruma Kurulu Kararı ile tescili kaldırılan Ankara Hava Gazı Fabrikası, kararın tebliğ edilmesinin hemen sonrasında, 13 Haziran 2006 tarihinde, saat 18.00’de başlayan bir operasyonla bir gecede yıkılarak ortadan kaldırıldı. Belediye tarafından “temizlenen” (!) alanda, gecekondu usulü sabit işporta pazarı oluşturuldu. İzmir’de var olan Fabrika da doğal gazın kente gelmesi sonrasında işleviz kaldı. Ancak, Ankara’dan farklı olarak bu tesisinin nasıl daha uzun yıllar yaşatılabileceği, önemli bir kültürel değer olan yapıların gelecek nesillere nasıl aktarılabileceği tartışmalarının sonucunda bu yapıların kültür merkezine dönüştürülmesi benimsendi ve yapılan restorasyon çalışması kısa süre içinde tamamlandı.

Cumhuriyet’in başkentinde yönetimde olanlar, Cumhuriyet Döneminin en önemli değerlerinden birini bir gecede ortadan kaldırırken, İzmir’de yapılan örnek uygulama, iki kent yönetimi arasında var olan anlayış farkının en güzel örneklerinden biri olarak tarihe not düşülmüş oldu.