Anıt ve Kent- Gevher Nesibe Medresesi'ni ve Çevresini Yeniden Düşünmek
Toplumsal, ekonomik ve teknolojik değişimler, yapılı çevrenin sürekli kendini yenilemesini zorunlu kılmaktadır. Sosyo-kültürel kimliğin mekansal karşılığı olan anıtlar; tarihi yapılar ise, kendini sürekli yenileyen bu düzene karşıt olarak algılansa da, aslında değişimin doğrudan yaşayan ve çevresine yaşatan merkezler konumundadır. Tarihsel sürekliliği içinde, somut olarak değişime uğramasa da, anlamsal çıkarımları, eski değerlerini yitirmeden, üst üste katmanlaşarak sürekli yenilenmektedir.
Kayseri kenti, mimarlık kültürü açısından sayısız zenginlikler barındıran bir yerleşkedir. Bu çalışmanın hedefi, kentte yaşayan tasarımcı gençleri uluslar arası akranlarıyla bir araya getirerek, kentler ve anıtlar üzerinde düşünmeye ve tartışmaya yönlendirmektir.
13. yüzyılda inşa edilen Gevher Nesibe Medresesi ise, kentlerdeki kültürel mimarın korunması ve yaşanır kılınması için yapılacak tartışmaların alan çalışma konusu olarak seçilmiştir. Medresenin içinde konumlandığı Mimar Sinan parkı ve çevresini kuşatan yüksek katlı binalar, yapının kent içinde okunmasını güçleştirmektedir. Dünyanın ilk tıp eğitimi veren hastanesi olan medrese kompleksi ve çevresi üzerinden, anıt, kimlik, değişim ve süreklilik kavramlarının tartışmaları ışığında tartışmalar yapmak ve medrese mekanlarının ve çevresinin yeniden düzenlenmesine yönelik fikir projeleri üretmek istenmiştir. Bu çalışma bu fikirler ışığında, kent, özellikle de ülke dışından gelecek katılımcılar ile ortak bir tasarım-tartışma platformu kurulma arzusu taşımaktadır.