İvme kazanan iklim değişikliği ve onunla birlikte tırmanışa geçen doğal felaketler (ve elbette doğal olmayan felaketler), etkisini daha çok hissettirmeye başlayan kuraklık ve kirlilik, öte yandan küreselleşen iş dünyasının artan mobilite ihtiyacı ve uluslararası projelerin artan maliyeti, konvansiyonel depolama çözümlerine alternatif oluşturabilecek esneklikte, operasyonel anlamda daha pratik ve daha karşılanabilir sıvı depolama çözümleri arayışını da beraberinde getiriyor. 2006 senesinde bir ‘internet’ keşfi sonucunda kurulan Ekotank, şu ana kadar 4 kıtada 35 ülkeye ulaşan ürünleriyle, bu anlamda ciddi bir alternatif sunuyor.
Esnek ve geniş ürün yelpazesi ile 5 litreden 3.000.000 litreye kadar her türlü sıvı ve su depolama sistemi üretimini tek çatı altında gerçekleştiren firma, Galaxy, Apollo, Star, Mars, Pluton ve QuickStar serileriyle doğal afet bölgelerinden şantiyelere, sulama projelerinden örneğin tekneler gibi özel uygulama alanlarına ve arıtma tesislerine kadar geniş bir yelpazeye ulaşıyor. Örneğin her biri 500 tonluk 8 deposuyla şu an Van’ın su ihtiyacını karşılayan firma, bir yandan da büyük uluslararası projelerde dünya devleriyle yarışıyor.
Ekotank Yönetim Kurulu Üyesi Mert Çambol, www.yapi.com.tr’nin sorularını yanıtladı.
Ekotank nasıl kuruldu, süreç nasıl gelişti?
Biz firma olarak suya uzak değiliz. Dedem Şevket Çambol, yuvarlak kalıpla yapılan polyester depo teknolojisini Türkiye’ye ilk getiren kişi. 1980’lerde yaşadığımız büyük bir yangından sonra bu işten tamamen çıkmışız. Kurucumuz Kamil Çambol, bazı örnekleri Avustralya’da, Güney Afrika’da ve Avrupa’da uygulanmakta olan bu teknolojiyi 2006’da internette keşfediyor. Öncelikle distribütörlüğünü almayı düşünmüştük; ancak sonrasında kendi özgün tasarımımızı yapmaya, Türkiye’de üretmeye karar verdik ve birtakım mühendislik çizimleriyle başladık. 1,5 sene kadar özellikle işi modüler hale getirmek, bir standart oluşturmak ve bir sanayi ürününe dönüştürmek için çalıştık. Sanki fiyat listemizdeki 280 değişik kapasitenin üretimini yapmış gibi analizlerini, deprem yüklerini koyarak işe başladık. Çelik depoların mühendisliği yapılırken, Türkiye’de ilk ‘bladder tank’ olarak adlandırılan yastık tip deponun üretimini de yaptık. Bunlar, boş olduğu zaman katlanabilen, içinde sıvı olduğu zaman dörtgen bir yastık formunu alan depolar. Bu yastık depolarda kullanılan özel PVC bazlı dokumalı hammadde, çelik depoların içinde de kullanılmaya başlandı. Böylece, aynı esnek malzemeden birden fazla ürün yapıyor hale geldik.
Sizin ürettiğiniz sıvı depolama tankları diğer konvansiyonel depolama çözümlerine göre ne gibi avantajlar sağlıyor?
Bütün ürünlerimiz ya modüler ya da katlanır; kendi özel kasaları içinde çeliği, cıvatası, iç membranı ayrı olarak yerleştiriliyor, yerine gittiği zaman sadece küçük bir jeneratör, iki küçük alet yardımıyla kolayca kurulabiliyor. Bunun getirdiği çok ciddi maliyet avantajı var. Bir TIR’a, tonaj maliyetini aşmadan 3000 ton kapasiteye kadar su deposu koyabiliyoruz; 6 tane 500 tonluk deponun sadece bir tır ile gittiğini düşünün. Ayrıca, zorlu topografyalara ulaştırması da çok kolay; 3000 metre rakımda bir yere bir beton mikseri götürüp, bir beton depo yapmanız çok zor.
Diğer taraftan, tabanında çelik olmadığı için temelde de çok ciddi avantajlarımız var. Biz, müşteriden sadece yuvarlak yüzük şeklinde bir beton zemin hazırlamasını istiyoruz. Bu beton zemin, 30 cm genişliğinde ve ortası boş oluyor. Suyu tutan membran-göbek, kum doldurduğumuz bu satıha basıyor. Yüzük şeklindeki betonun üstüne ise çelik panelleri monte ediyoruz. Normal bir çelik deponun altında çelik oluyor ve betonu da kare dökmeniz gerekiyor. Kare beton dökmekle o karenin sadece yüzde 9’una – 10’una denk gelen bir yuvarlak yapmak arasında da ciddi maliyet farkı var.
Ekonomik ömürleri yaklaşık yirmi beş sene olan tankların hepsine beş yıl yerinde garanti veriyoruz. Rekabet ettiğimiz konvansiyonel teknolojilerle dayanımı aynı. Ayrıca diyelim ki 2000 tonluk bir depo yaptınız, on sene sonra tamir etmek ya da temizlik için boşaltacaksınız. Bizim en büyük depomuzun bile içindeki geomembran bir günde değiştirilebiliyor.
Bu işin bir standardı var mıdır?
Standartlar konusunda bizden daha ileri olan ekonomileri örnek alıyoruz. Mesela içme suyunda dikkate aldığımız iki çok önemli standart var. Bunlardan biri, uluslar arası en üst seviyedeki içme suyu standardı olan NSF61. Diğeri de ABD’nin içme suyu standardı olan FDA. Kullandığımız hammaddelerin hepsi bakteri ve yosun üremesine karşı korunaklı ürünler. Hammaddenin kendi içindeki katkılar, membrana yosun tutunmamasını ve bakterinin üremesine müsait bir ortam oluşmamasını sağlıyor. Eğer kaynağımız temizse, tadını, kokusunu ve iç özelliklerini bozmadan depolayabiliyoruz.Ar-Ge çalışmaları bu anlamda ne ifade ediyor?
Aynı görünse de, aslında projeye göre üretim yapıyoruz. Şu anki mühendislik hesapları ve makine parkurumuzla tek parça olarak yapabildiğimiz en büyük hacimli depo 3000 tonluk. Orta Doğu’daki projelerde, özellikle petro-kimya endüstrisinde biraz daha fazla söz sahibi olabilmek için daha büyük depolar yapabilmemiz gerek. Öte yandan depolara eklenmesi gereken bir takım endüstriyel aksesuarlar var; mesela girişlerin – çıkışların ölçüleri. Bir sulama tesisi için 50 veya 100 mm’lik bir çıkış yetebiliyor, ama bir arıtma tesisi için neredeyse motosiklet büyüklünde, birden fazla boruyu depoya bağlamanız gerekiyor. Seviye gösterge sistemleri, girişler - çıkışlar, merdivenler, platform gibi yan aksesuarların tasarımı devam ederken, bir taraftan da kapasiteyle ilgili çalışmalarımız var. Ayrıca değişik coğrafyalara ve iklim koşullarına uyum için bir takım Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz.
Kullandığınız malzemeleri çeşitlendirmek için yeni arayışlarınız var mı?
Değişik likitler için değişik tip membranlar kullanmanız gerekebiliyor; bu anlamda çok çeşit var. Bizim standart olarak kullandığımız iki malzememiz var. Biri, içme suyuna uygun PVC; diğeri de poliüretan. Bazı kimyasallar, PVC ve PU ile reaksiyona girebiliyor, mesela polietilen veya HTP gibi alternatif malzemeleri depomuz içinde kullanmamız lazım. Bu anlamda çalışmalarımız devam ediyor. Mesela şu anda Singapur’a yaptığımız bir projede, Ph’ı 1 ile 12 arasında çok asidik bir ortamda ve 75 derece sıcaklıkta bir likidi depolayacağız. Aslında su, fakat arıtma için kullanılan asitler yüzünden başka bir şeye dönüşüyor. Çelik konusunda ise Türkiye’de olan, belli standartları taşıyan ürünleri tercih ediyoruz. Fakat galvaniz çeliğin içine alüminyum katılarak dış dayanımı artırılmış malzemeler var. Onların tedarik olanaklarına, kendi operasyonumuzda nasıl kullanabileceğimizi araştırıyoruz.
Müşterilerinize satın alma dışında bir opsiyon sunuyor musunuz? Örneğin kiralama yapılabiliyor mu?
Depoların en önemli özelliği sökülüp, kasalarına konularak başka bir yere nakledilebilmesi. Bazı müşterilerimiz, mesela Özbekistan’daki otoyol şantiyesinde kullandığı deposunu daha sonra söküyor ve Somali’deki projesine götürüyor. Kiralamaya dayanan bir iş modeli üzerinde çalışıyoruz. Depoların ömrü çok uzun ve envanterine katmak istemeyen müşterilere de bu hizmeti vermek istiyoruz.
Kimlerle çalışıyorsunuz?
Yastık depolarda şu anda en önemli müşterimiz Türk Silahlı Kuvvetleri. Sınır bölgelerindeki karakolların çoğunda depomuz var. Ayrıca Kızılay, Afet Koordinasyon Merkezleri, Birleşmiş Milletler, Amerikalıların gelişmemiş ülkelere yardım yapan ajansı US Aid de müşterilerimiz arasında. Yani önce en zor kurumlarla çalışmaya başladık, sonrasında yerel piyasaya bakmaya başladık. O zorlu referanslar, kalite standartlarımızı da geliştirmemizi sağladı. Bizden 40 sene evvel bu işe başlamış firmalarla rekabet edince, öncelikle onların standartlarını yakalamaya çalıştık, sonra da daha iyisini yapmaya çalıştık. Gururla söyleyebilirim ki, Türkiye’de ve bölgemizde Amerikan askeri standardında yakıt depolanan yastık tipi depo konusunda tekiz; Amerikalı firmalarla beraber Amerikan ordusunun ihalelerine giriyoruz.
Çelik depolarda da çok önemli yurtdışı referanslarımız var. Mesela Amerikan ordusunda 300 ton üstü yüz doksan iki tane depomuz var. Afganistan ve Irak’ta yeni yaptıkları üslerde bizden depo almadan üs yapmıyorlar. Yani bir standart hale geldik. İngiliz ordusu da yirminin üzerinde depomuzu kullanıyor. Birkaç ay önce Abu Dabi’de iki tane 56 tonluk depodan oluşan bir proje tamamladık İtalyan Eni petrol şirketi için. Bechtel inşaat firmasının on bir havaalanının tüm içme suyu veya yangın suyu depolarını biz kurduk. Enka için Irak’taki bir doğalgaz çevrim santralinin su depolarını yapıyoruz.
Türkiye’de yerel yönetimlerin arıtma tesisi kurma zorunluluğu var, ancak maliyetler nedeniyle pek çok belediye bunu yerine getiremiyor. Sizin ürettiğiniz tanklar bu anlamda bir alternatif olabilir mi?
Alışılan arıtma tesislerinde arıtma havuzları betondan yapılmak zorunda; çünkü içeride çok asitli operasyonlar yapılıyor. Fakat gelen suyun debisi gününe, saatine göre farklı olabiliyor. Oysa arıtma tesisinin verimli çalışabilmesi için devamlı, aynı debide operasyon yapıyor olması gerek. Dolayısıyla gerek ham suyu, gerekse de temiz suyu depolamak şart. Burada bizim sunduğumuz avantaj çok büyük. Betona karşılık çok uygun maliyetlerde depolama yaptığımız için, eminim ileriye doğru keşfedileceğiz.
Sıvı depolama tanklarında pazar büyüklüğü nedir ve siz neresindesiniz bunun?
Toplam kapasite söylemek çok zor… Biz, Ekotank olarak yılda yaklaşık 520 büyük kapasiteli depo üretiyoruz. Şu anda dünya üçüncüsüyüz diyebilirim. Şu anda yirmiden fazla ülkede distribütörümüz var.