Dünya çapında, insanların sağlık ve refahı için gürültü farkındalığını arttırmak amacıyla, ilk kez 1996 yılında başlatılan ve her yıl Nisan ayında bir Çarşamba günü gerçekleştirilen ‘Uluslararası Gürültü Farkındalık Günü’ kapsamında, Türk Akustik Derneği– TAKDER ve Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği–İZODER işbirliği ile “Gürültünün Hayatımıza Yansımaları” başlığı altında bir panel gerçekleştirildi.
Amaç farkındalık yaratmak
26 Nisan Çarşamba günü İTÜ Taşkışla’da düzenlenen etkinlik, TAKDER Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sevtap Yılmaz, İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Pelesen’in konuşmalarıyla başladı. ‘Uluslararası Gürültü Farkındalık Günü’ organizasyonu ile ana amaçlarının gürültü konusunda farkındalık yaratmak olduğuna dikkat çeken TAKDER Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sevtap Yılmaz, “İnsanları en çok etkileyen çevre faktörlerinden ilki ‘hava kirliliği’, ikincisi ‘gürültü kirliliği’ olarak uluslararası terminolojide yerini aldı. Avrupa’da gürültü konulu bir konferans düzenlendi. Avrupa çapında önemli sivil toplum ve kamu kuruluşlarının temsilcileri, öğretim üyeleri, bakanlar gibi üst düzeyde bir katılımla gerçekleşen konferans, bu konuya verilen önemi ortaya koyuyor. Avrupa Akustik Derneği üyesi Türk Akustik Derneği olarak, İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz bu organizasyon ile gürültü kirliliğine dikkat çekmeyi hedefledik. Bu amaçla, gürültüyle ilgilenen özel kuruluşlar ile bilgi alışverişinde bulunmak ve özellikle ilgili bakanlık belediye yetkilileri ile bir araya gelip, gürültü konusunda neler yapıldığı ve neler yapılacağı hakkında konuşmak istedik” dedi.
TAKDER Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sevtap Yılmaz
“İZODER’in hedefi ses yalıtımı bilinci oluşturmak”
İZODER’in öncelikli hedefinin, ısı, su, ses ve yangın yalıtımı bilincini yaygınlaştırmak, yalıtımın hayati önemini toplumun her kesimine anlatmak olduğunu vurgulayan İZODER Başkanı Levent Pelesen, “Üstlendiğimiz yalıtım konuları o kadar önemli ki, hem enerji verimliliği, çevresel etkiler ve iklim değişikliği gibi konular, hem de güvenli yapıların oluşumu, konforlu, sağlıklı yaşam alanları ile yakından ilgili olmamızı gerektiriyor. Ülkemizde ses yalıtımı konusunda bilinç oluşturmak da, İZODER olarak üstlendiğimiz bir sosyal sorumluluk hamlesidir” dedi.
“Gürültü kirliliğine karşı farkındalık seferberliği başlattık”
Gürültü kirliliği konusunu, İZODER olarak, Türkiye’de ilk kez geçtiğimiz Kasım ayında düzenlenen ‘Ses Yalıtımı Zirvesi’ ile gündeme taşıdıklarını belirten Levent Pelesen, “Yurtdışından gelen uzmanlar da dahil, alanında uzman isimlerin katılıp görüşlerini paylaştığı bu zirveyle, kontrolsüz ses ve gürültü kirliliğine karşı farkındalık seferberliği başlattık. Artık ‘başımızı sokacak ev’ kavramından, çağdaş yaşam koşullarına geçiyoruz. Sağlıklı, güvenli ve konforlu bir yaşam için de, ısı, su, yangın ve ses yalıtımına ihtiyacımız var. Çünkü gürültü, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlığımızı 35 kritik etki ile tahrip ederek, toplumsal uyum ve verimliliğimizde derin yaralar açıyor. Ayrıca çocuklarımızı hem fizyolojik, hem bilişsel, hem de duygusal açıdan olumsuz etkiliyor. Ses ve gürültü, sürekliliğine, dozuna ve kişilik özelliklerine bağlı olarak hepimizde farklı yoğunlukta etki yaratıyor. Gürültü kirliliğinin yıkıcı ve kalıcı etkileri göz ardı edilmemeli, alışma eğilimine kapılmamalı, kontrolsüz ses ve gürültü ile baş etmeyi önlemeyi başarmalıyız” diye konuştu.
İZODER Başkanı Levent Pelesen
Gün boyu süren panelde yer alan dört ayrı oturumda gürültü sorunu farklı açılardan masaya yatırıldı. “Gürültü ve İnsan” başlıklı oturumda, İstanbul Üniversitesi Odyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ataş, Yıldız Teknik Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müjgan Şerefhanoğlu Sözen ve Psikiyatrist Dr. Gönül Erdal konuşmacı olarak yer aldı.
“Gürültü insanları her yönden olumsuz etkiliyor”
Gürültüyü, “İnsanların işitme sağlığını ve duyusunu olumsuz yönde etkileyen, fizyolojik ve psikolojik dengesini bozan, iş performansını azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini azaltarak veya yok ederek niteliğini değiştiren, istenmeyen seslerden oluşan önemli bir çevre kirleticisidir” şeklinde tanımlayan Prof. Dr. Ahmet Ataş, gürültünün insanları ‘Fiziksel’, ‘Fizyolojik’, ‘Psikolojik’ ve ‘Performans’ gibi dört grupta etkilediğini söyledi. Ataş, bu dört grup altında gürültü insanlar üzerinde; geçici veya kalıcı işitme hasarları, vücut aktivitesindeki değişiklikler; kan basıncı artışı, dolaşım bozuklukları, solunumda hızlanma, kalp atışlarında ritim bozukluğu, ani refleksler, davranış bozuklukları, öfkelenme, sıkılma, genel takatsizlik duygusu, iş veriminin düşmesi, konsantrasyon bozukluğu, hareketlerin engellenmesi gibi etkiler yarattığını belirtti.
“Sadece gürültüyle sağlıksız toplumlar oluşturabiliriz “
“Gürültü, kişiye ve kültüre göre değişir. Standart eşiğe gelinceye kadarki algılar tamamen psikolojiktir” diyen Psikiyatrist Gönül Erdal, şunları söyledi: “Bilmek ve farkındalık başka şeyler. Bu bakımdan panelin isminin farkındalık olması çok anlamlı ve önemli. Her şeyden önce farkına varmalıyız. Gürültüye maruz kaldığınızda neler yaşarsınız? Beyin hücreleri sese özgü, ses sürekli bir uyaran olduğu için, beynin özellikle uykuda dinlenmeye ihtiyacı var. Uyaran geldiği sürece beyin dinlenemez. Biz sanayileştik de stresli bir toplum olduk sanıyoruz. Aslında bunun tek sebebi gürültüdür. İnsanın gürültüye maruz kalması, beyin yorgunluğuna sebep olur. Sırf gürültüyle sağlıksız toplumlar oluşturabiliriz.”
“İnsanların yaklaşımı da gürültü kirliliğinde temel etken”
Yapı dışında ve içinde meydana gelen gürültülerin, dolaylı ve dolaysız olmak üzeri birbirini etkilediğinin altını çizen YTÜ Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müjgan Şerefhanoğlu Sözen, “Özellikle kentleşme ile trafiğin artması, dış gürültüler açısından önemli bir faktör. Ayrıca insanların yaklaşımı da gürültü kirliliğinde temel etken. Yani siz evi çok sessizce süpürebilir, ses çıkarmadan da yürüyebilirsiniz. Olay sadece gürültüyü birtakım yalıtım koşullarıyla önlemenin yanında, insanların birbirine saygı göstermesi konusunda farkındalık yaratmak çok önemli” dedi.
“Gürültüyle Mücadelede Ülkemizde Mevcut Yasal Durum” başlıklı oturumda ise, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı Atila Erenler, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Müdürü Fatih Erol ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Gürültü ve Titreşim Yönetimi Şube Müdürü V. Nuray Hüsmen gibi uzman isimler konuştu.
“Öncelikle sektörde farkındalığı artırmalıyız”
Yapı sektörünün gittikçe karmaşıklaştığını ifade eden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdür Yardımcısı Atila Erenler, “Bundan 50-60 yıl önceki kerpiç binalardan, çok katlı kompleks yapılara doğru gidiyoruz. Bu süreçte hem teknoloji hem malzeme gelişiyor, çalışonların sayısı da artıyor. Yapı sektöründe gürültü farkındalığını öncelikle imalat bazında başlatmamız lazım. Yapı sektöründe, kayıtlı 350 binden fazla müteahhit var. 2 bine yakın yapı denetim kuruluşu ve buralarda çalışan 30 bin civarında denetçi ve 70 bin civarında şantiye şefi var. Yani öncelikle sektörde faaliyet gösteren kişilerin farkındalığını artırmamız lazım” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma Müdürü Fatih Erol, “Sakin bir İstanbul için gürültü seviyesinin düşürülmesi ve gürültü ile ilgili sorunları gidermek üzere İBBB’nin uzman teknik kadrosuyla İstanbul Gürültü Eylem Planı (İSGEP) çalışmalarını yürütüyoruz. Bu kapsamda ‘Karayolları’, ‘Raylı Sistem’, ‘Endüstri Tesis’, ‘Havalimanı’ gürültüsüne yönelik belirli alanlarda senaryolar üretilmiş, bu senaryolardan en uygun olanları seçilmiştir. Farklı senaryolar için maliyetler, sosyal kabul edilebilirlik, ekonomik uygulanabilirlik, politik öncelik ve zaman tablosu konularında kestirimler yapılmıştır. İSGEP, Türkiye’de ilk defa bu ölçekte hazırlanan bir çalışmadır. Öğretim üyelerinden de destek alıyoruz. Mesela TEM otoyolu kenarında inşa edilen Finanskent’in konumu kot olarak yolun üzerinde kalıyor. Bir hocamız sağolsun, dedi ki ‘Trafiği aşağı alın’, yani maliyet değil, insan esastır yaklaşımıyla eylem planımızı hazırladık” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Gürültü ve Titreşim Yönetimi Şube Müdürü V. Nuray Hüsmen, gürültü kirliliği konusunda çevresel gürültüyü azaltacak program ve politikaları belirlemek, gürültü haritaları ve eylem planları hazırlamak ve eğitim programları düzenlemenin temel görev alanları olduğunu belirtti. Türkiye’de Gürültü Haritalama Çalışmaları kapsamında, ‘Yerleşim Alanlarının Stratejik Gürültü Haritaları’, ‘Havaalanı Gürültü Haritaları’, ‘Ana Karayolu Gürültü Haritaları’nın hazırlandığını vurgulayan Nuray Hüsmen, “23 ilin gürültü haritalarının hazırlanmasından edinilen tecrübe ile gürültü haritalarını hazırlamakla sorumlu diğer 41 ilin belediye başkanlıklarına gürültü haritaları hazırlama çalışmalarında; ayrıca 64 ilin belediye başkanlıklarına da eylem planlarını hazırlama çalışmalarında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak teknik destek sağlayacağız” dedi.
Öğleden sonraki Moderatörlüğünü Prof. Dr. Ahmet Güney’in yaptığı “Ses Yalıtımı İle Sessiz Şehirler Yaratmak” başlıklı oturumda; etkinliğin de sponsorları olan Basf, Filli Boya-Capatect, İzocam, Knauf, Knaufinsulation, Ravaber ve Şişecam yetkilileri kürsüye çıkarak ses yalıtımı konusunda sunulan teknik çözümleri paylaştı.
Günün son oturumu “Binalarda Gürültü Problemleri”nde ise SİYODER (Site ve Apartman Yöneticileri Derneği) Onursal Başkanı Ozan Özen ve İZODER Ses Yalıtımı Komisyonu Başkan Yardımcısı Volkan Dikmen konuşmacı olarak yer aldı. Panel, İZODER Yönetim Kurulu Üyesi Harun Hasyüncü ve TAKDER Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Sevtap Yılmaz’ın konuşmalarıyla son buldu.