Alternatif Taksim Projesi



Taksim Yayalaştırma Projesi, son dönemde gündemi büyük oranda kaplayan konulardan biri… Taksim Meydanı’na yönelik fikir fırtınası çok eskilere dayansa da konunun hararetle tartışılmaya başlaması 17 Eylül 2011'de İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından projenin onaylanmasına dayanıyor. Geçtiğimiz haftalarda (14 Şubat 2012) askıya çıkan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı tadilatı'nda da yerini bulan proje hakkında www.yapi.com.tr için yazan Oxford Üniversitesi Ulaşım Çalışmaları Bölümü'nden (TSU) Eda Beyazıt, "Taksim projesi kentlinin ve kente dair sözü olanın bir araya gelmesinin en güncel örneklerinden biri" diyor.

Bir süredir akademik toplantılarda, medyada, sokakta ve sosyal paylaşım sitelerinde Taksim Projesi’nin uygulanması halinde nelerin değişeceği her açıdan tartışılıyor, birçok kişi bu konuda fikrini dile getiriyor. Taksim projesi kentlinin ve kente dair sözü olanın bir araya gelmesinin en güncel örneklerinden biri. Ve bence bu durum kent yöneticileriyle sürekli mücadele eden kentlilerin artık yetkililerce dinlenmesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Çünkü bu grup giderek daha da güçleniyor ve sesleri daha yüksek çıkıyor. Belki de bu nedenle Taksim ve Beyoğlu’na müdahale yetkililerce daha ivedi görünüyor. Ne de olsa Taksim politik ya da kültürel başkaldırının ve muhalif olanın yegane adresi yıllardan beri.

Taksim Projesi hakkında çok söz söylendi (ve daha da çok söylenmeli). Ben de ulaşım planlama ve kent coğrafyası üzerine çalışan bir akademisyen ve bir İstanbullu olarak, uykularımı kaçıran bu proje hakkında karşı tarafa aktaramama durumunda beni kemirecek naçizane fikirlerimi paylaşmak istedim. Önce Taksim Projesi’ni neden onaylamadığımı, ardından alternatif proje önerilerimi maddeler halinde dile getireceğim.



Alternatif bir proje

Eleştiriler detaylandırılabilir. Peki, bu eleştiriler ışığında nasıl bir alternatif sunulabilir? Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu projeye alternatif yaratmanın yolu tüm tarafların katılabileceği bir sürecin oluşturulmasından geçer. Yıllardır Türkiye’de şehir plancıları, mimarlar, toplumbilimcilerin ve de aktivist grupların dillerine pelesenk olmasına rağmen bir türlü gerçekleştiremediğimiz, daha doğrusu kurumsal düzeyde karşılığını bulamayan bir yöntem “katılım”. İstanbul’da (Haluk Gerçek’ten alıntıyla) “kente karşı işlenen suçlar”a karşı duran, Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin geliştirdiği birçok projede sesini duyurmak isteyen farklı platformlarda buluşan bir grup var, belki kentin koruyucuları belki de savunucuları olarak adlandırabileceğimiz. Bu grup azımsanamayacak büyüklükte ve her gün büyümeye de devam ediyor. Bu kişiler, kente dair konularda artık habersiz bırakılamaz, kendilerine sorulmadan kente bir müdahalede bulunulamaz. Kent yöneticilerinin bu çağrıyı dikkate alması gerekir. Çünkü kente dair geliştirilen hiçbir politika kentliye rağmen hayata geçirilemez.

Burada tartışmak istediğim ikinci konu, böyle bir oluşuma yöneticilerin kulak vermesi halinde bunun içinde fiziksel olarak bulunamazsam diye önceden fikirlerimi dile getirme arzumdan kaynaklanan birkaç fikir (gerçi söyleyeceklerim şimdiye dek birçok platformda çokça tartışıldı):

Taksim Meydanı ve Beyoğlu, benim gibi birçoğumuzun hafızasında yer eden anılarla yaşanan ve günlük yaşantımızda önemli yer tutan bir mekan. Bu anılar ve alışkanlıklar mekandan bağımsız, onun yarattığı etkilerden ayrı düşünülemez. O nedenle mekana karşı gerçekleştirilecek herhangi bir müdahale, bu anıların sahiplerine danışılmadan hayata geçirilmemelidir. Eğer demokratik bir kent ve ülke söylemini savunuyorsak... 15 milyon alternatif Taksim Projesi yaratmak mümkün. Önemli olan, bu fikirlerin demokratik bir ortamda tartışılması ve yaşam alanlarımızı ilgilendiren kararların birlikte tartışılarak uygulanması.