‘Alman Sistemi Örnek Alınmalı’



Rüzgâr enerjisi hem yenilenebilir olması hem de ithal yakıt gerektirmemesi açısından önemli bir kaynak. Üstelik ne termik santrallar gibi hava kirliliğine yol açıyor ne de büyük hidroelektrik santrallarda olduğu gibi, geniş alanların su altında kalması, balıkların zarar görmesi gibi zararlı etkilere sahip. Bunlara karşın rüzgâr türbin ve santralları, yatırım maliyetinin yüksekliği yüzünden, uzun süre akıllarda soru işareti bırakan bir alan oldu. Ülkeler yenilenebilir kaynaklara yatırımları teşvik etmek için çeşitli destekleri devreye sokmaya başladılar. Türkiye’nin hem rüzgâr enerjisi potansiyelini hem de bu alanda nasıl yatırımlar yapılabileceğini GE Energy Türkiye Ülke Müdürü Mete Maltepe ile konuştuk. Maltepe aynı zamanda GE’nin Rüzgâr Enerjisi Küresel Satış Direktörü.

- Türkiye geçen yıl rüzgârdan elektrik üretimini yüzde 195 arttırdı. 2007 yılı sonunda 147 megavatlık rüzgâr enerjisi üretimini toplamda 433 megavat kapasiteye çıkardı. Siz konunun uzmanı bir kişi olarak Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Maltepe - 3 tarafı denizlerle çevrili Türkiye, rüzgâr enerjisi üretiminde ciddi bir potansiyele sahip. Küresel haritada bu alanın kapasitesine baktığımızda Kuzey Avrupa ülkelerinde, İngiltere’de ve Akdeniz’de çok iyi rüzgâr alan yerler var. Ben özellikle İspanya’ya benzetiyorum Türkiye’nin rüzgârını. İspanya’da üretilen toplam enerjinin yüzde 10’u rüzgârdan karşılanıyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 0.5’lerde. Yaklaşık 430 megavatlık bir üretimi bulunuyor. Bu rakam çok daha yükseltilebilir.

- Rüzgâr enerjisinin avantajları var ama sanıyorum kuruluş maliyetinin yüksekliği gibi ciddi bir sorunu da var...

- Evet, bu doğru, ama hepsini birlikte değerlendirmek lazım. Birkaç boyutlu bir olay bu. Biri, arz güvenliği açısından enerji kaynaklarını çeşitlendirmek ülkeler açısından giderek önem kazanıyor, petrole ve doğalgaza bağımlılığınızı bir ölçüde azaltıyorsunuz. Diğeri ise çevreci bir enerji kaynağı olması ve ülkelerin karbon emisyonlarını azaltma çabaları. Termik santral ya da doğalgaz santralı ile kıyaslarsanız bir rüzgâr santralının kuruluşu daha pahalı ama yakıt maliyeti olmadığı için bir kere kurduktan sonra bir daha para harcamıyorsunuz... Sadece çok az bir bakım onarım masrafı var. Doğalgaz ve kömür santrallarının her sene yüklü miktarda yakıt alımları var. Burada sıfır.



Dünya genelinde teşvik var

- Peki maliyeti ne?

- Avrupa’da kombine çevrim doğalgaz santralı kilovat başına 650 Avro’ya geliyor, karada yapılan bir rüzgâr santralı ise 1450 Avro’ya mal oluyor. Yani iki katından biraz fazla. Örneğin 1 megavatlık yatırımın bedeli, yaklaşık 1.4 milyon Avro’yu aşıyor. Bu nedenle dünya genelinde, hükümetler rüzgâr türbinlerini sübvanse ediyor.

- Diğer ülkelerdeki teşvikler nedir?

- Batı Avrupa’da, Japonya’da ve ABD’de yıllardan beri rüzgâr enerjisine çeşitli teşvikler veriliyor.

Amerika’da bu teşvikler vergi indirimleri şeklinde. Avrupa’nın bazı ülkelerinde sabit fiyat teşviki var. Örneğin Almanya’da rüzgâr santralı kurma teşviki alırsanız, dağıtım şirketi de sizden elektriği belirlenen fiyattan almak durumunda. Kanunla belirlenen alım garantisi burada kilovat saat başına 9 euro cent. Ancak farklı alternatif uygulamalar da var. Örneğin İtalya’da bir normal elektrik fiyatı var bir de yeşil enerji kredi sistemi var. Yeşil enerjiye destek vermek amacıyla oluşturulan bir sistem bu.

Yenilenebilir enerji pazarının ‘parası’ konumundaki Yenilenebilir Enerji Sertifikaları (REC) çevre açısından güvenilir ve somut yararları nedeniyle yaygın biçimde kabul görüyor. Elektrik şirketlerinin, üretimin bir kısmını yenilenebilir ve temiz kaynaklardan sağlaması veya kendi üretmiyorsa başka bir üreticiden bu miktarı karşılayacak kadar ‘Yeşil Elektrik Sertifikası’ satın alması gerekiyor.

Biraz karmaşık bir sistem görünse de zaman içinde yaygınlaşacak. Ben şu an için rüzgâr enerjisi üretimini en fazla teşvik eden sistemin Almanya’nın uyguladığı gibi sabit fiyat sistemi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta Avrupa’da teşvikler kilovat saat başına 8.5 euro cent ile 16 euro cent kilovat arasında değişiyor. Şu anda Bulgaristan ve Romanya’da ciddi yatırımlar söz konusu ve bu doğrultuda önemli teşvikler veriliyor.

Avrupa Birliği’nin bir hedefi var. 2020 yılında toplam enerjinin yüzde 20’si yenilenebilir kaynaklardan sağlanacak. Şu anda bu oran yüzde 4’lerde...

- Peki ya Türkiye’deki durum hangi aşamada?

- Türkiye’deki ilk yatırımlar, yap-işlet-devret modeline göre yapıldığı için, şirketler daha az zorluk çekiyordu. Ancak 2003’te bu modelin ortadan kalkmasıyla birlikte, şirketler yatırım maliyetlerini karşılayamamaya başladı.

Elektriğe zam yapılmaması da yatırımın cazibesini iyice ortadan kaldırdı ve yeni santral kurulmadı. 2005’te çıkan ‘Yenilenebilir Enerji Kanunu’ ile birlikte, üretilen elektriğe alım garantisi gelince, sektör hareketlenmeye başladı. Şu anda devletin alım desteği olarak verdiği taban fiyat 5.5 euro cent.

Türkiye’de rüzgâr kuvvetli olduğu için çok büyük bir teşvike gerek yok ama en azından Avrupa’nın asgari rakamı olan kilovat saat başına 8.5 euro cent’e getirilmesi gerek.

Türkiye’deki 5.5 euro cent yatırımların çekilmesi açısından çok yeterli değil.

- Teknoloji giderek gelişiyor, bunun rüzgâr santrallarının maliyetini düşürmesi açısından bir yararı olmuyor mu?

- Bu konuda sürekli çalışmalar yapılıyor. Örneğin bir rüzgâr türbininde kanatların çapları uzadıkça türbinin üretebildiği elekrik miktarı da artıyor.

Bu çap daha önce 88 metre idi, şimdi 100 metreye ulaştı, ayrıca kanatların tasarımları da değiştiriliyor, kulede kullanılan malzemeler de değişime uğruyor, örneğin ağırlık azaltılıp hafif malzeme kullanılıyor böylece maliyet azaltılıyor. Bu ve benzeri gelişmeler daima var.

Sonuçta genel olarak baktığımızda kilovat saat başına maliyetlerin de bir miktar düştüğünü görüyoruz.



Kredi bulmak açısından kolay bir dönem değil

‘Tüm dünyada yatırımların azaldığı bir gerçek. Enerji de bundan nasibini alıyor. Ekonomi canlanmaya başladığında eski döneme geri geleceğiz ve yeniden elektrik sıkıntısı baş gösterecek. Olaya yeniden rüzgâr enerjisi yatırımı gözüyle bakarsak, yatırımcının kredi bulması açısından kolay bir dönemde olmadığımızı söyleyebilirim.’

- GE olarak sizin Türkiye’deki rüzgâr türbini faaliyetleriniz nedir?

- Bizim Türkiyede rüzgâr türbini üretimi yapabilmemiz, bu alanda pazarın büyüklüğü ile doğru orantılı gelişecek. Bu da 1000-2000 megavatlık bir üretim anlamına geliyor. Şimdilik gelişmelere bakıyoruz.

Bandırmada 30 megavatlık bir santralımız var. Kimi yatırımlarda bazı malzemeleri Türkiye’deki üreticilerden almayı tercih ediyoruz. Türkiye’de rüzgâr türbini kulesi üreten firmalar var. Hangisinde kalite iyi, maliyet düşükse onu tercih ediyoruz...

- Nükleer enerji konusu...

- Nükleer enerji santralı konusunda GE’nin kaynar su reaktör teknolojisi alanında çalışmaları var. Hitachi ile ortaklığımız var. Sabancı Grubu’nun yatırımcı şirketinin de teknoloji sağlayıcısıyız.

Sonuçta Türkiye nükleer enerji konusuna kendi karar verecek. Biz tabii ki teknolojimize güveniyoruzz ve satmak isteriz. Süre açısından çekincemiz vardı. Şartlar değiştirilirse yeniden değerlendirebiliriz.

- Kriz sektörü nasıl etkiledi sizce?

- Tüm dünyada yatırımların azaldığı bir gerçek. Enerji de bundan nasibini alıyor. Enerji konusuna genelde garantili yatırım gözüyle bakılır, ama fiyatlar çok oynaksa bu karar değişebilir. Bankaların verdikleri finansman kredilerinde bu tedirginliğin ortaya çıktığını gözlemliyoruz.

Ekonomi canlanmaya başladığında eski döneme geri geleceğiz ve yeniden elektrik sıkıntısı baş gösterecek.

Olaya yeniden rüzgâr enerjisi yatırımı gözüyle bakarsak, yatırımcının kredi bulması açısından kolay bir dönemde olmadığımızı söyleyebilirim.



Türkiye bir üs gibi

Türkiye'de 120 kişilik bir ekip var. Hem Türkiye'ye hem de bölge ülkelere destek veriyorlar.’

- GE Enerji Türkiye pazarına buhar türbini ile girdi. Bu konuda ne tür gelişmeler oldu?

- GE Enerji’nin Türkiye’deki faaliyetleri 1960’larda buhar türbini satışı ile başlamış. Ama burada bir yapılanma oluşturması 1990’ların başını bulmuş. Ben de şirket kurulduktan bir iki sene sonra buraya geçtim. Gaz türbini ağırlıklı bir ekipman satışımız var.

Türkiye’deki ekipmanlarımızın toplamı 7 bin megavat civarında.

Türkiye’de toplam 42 bin megavat kurulu gücünde buhar türbini bulunuyor. Bu da bizim bu alandaki payımızın yüzde 17 olduğunu gösteriyor.

Her elektriğin üçte biri GE türbinleri tarafından üretiliyor.

Türkiye’de 120 kişilik bir ekibimiz var; bunların 40’ı mühendis, 80’i teknisyen. Hem Türkiye’ye hem de bölge ülkelere destek veriyorlar.

Türkiye’ye bir anlamda üs diyebiliriz, Ortadoğu ve Doğu Avrupa’daki projelere de gerektiğinde Türkiye’den eleman aktarabiliyoruz.



Mete Maltepe

Virginia Üniversitesi’nden sistem mühendisi olarak mezun olduktan sonra Stanford Üniversitesi’nde mühendislik ve ekonomi yüksek ihtisasını tamamlayan Mete Maltepe çalışma hayatına 1991 yılında Chicago Commonwealth Edison şirketinde stratejik analist olarak başladı. Mete Maltepe Türkiye’deki ilk görevini 1993 yılında transfer olduğu SİMKO’da aldı. General Electric bünyesindeki kariyerine 1994 yılında General Electric Enerji Üretim Sistemleri Bölümü’nde İstanbul’da başladı. 1998’de Doğu Avrupa, Orta Asya, Rusya ve Türkiye’den sorumlu satış lideri pozisyonuna getirildi. 2002’de GE Energy Atlanta ve 2004’te GE Energy Hollanda’da rüzgâr enerjisi alanında iş geliştirme, satış ve kalite departmanlarında değişik pozisyonlarda görev aldi. Fransa’da GE Energy Rüzgâr Enerjisi Küresel Satış Lideri olduğu 2004 - 2007 yılları arasında firmanın rüzgâr türbini satış rakamlarını 2.5 milyon dolardan 5.5 milyon dolara yükseltti. Mete Maltepe Mayıs 2008 itibarıyla GE Energy Türkiye Ülke Müdürlüğü’ne atandı.