Allianz Arena ve Herzog & de Meuron'un Tavanları



Eleştirmen Hugh Pearman 15 Mayıs tarihli The Sunday Times'ta da yayınlanan yazısında, Herzog ve de Meuron'un mimarisinin izlerini, son dönemlerde gerçekleştirdikleri projelerdeki çarpıcı mekanlar ve tavanları üzerinden sürdü.

Pearman yazısına, kendisi de bir futbol fanatiği olan Jacques Herzog'un kurucu ortağı olduğu Herzog & de Meuron tarafından tasarlanan ve gelecek sene Almanya'da düzenlenecek olan Futbol Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak 12 stadyum arasında yer alan Münih Allianz Arena'yla ilgili izlenimleriyle başlıyor. Allianz Arena, Herzog ve de Meuron tarafından son yıllarda tasarlanan üç stadyumdan biri. Bunların ilki İsviçre Basel'de inşa edilen, sonuncusu ise 2008'deki Pekin Olimpiyat Oyunları'na ev sahipliği yapacak olan "kuş yuvası" formundaki olimpiyat stadyumu.


Allianz Arena, 64 bin m²'lik, 2874 adet hava yastığıyla kaplı cephe-çatı konstrüksiyonuyla henüz proje aşamasındayken sansasyon yaratmıştı.10 sene önce yarışma sonucu kazandıkları Londra'daki Tate Modern projesini gerçekleştiren Herzog ve de Meuron ofisi geçen on yılda, şarap deposundan sanat galerisine, Barcelona'daki büyük sergi binasından Tokyo'daki Prada mağazasına kadar daha çok yüzey dekorasyonlarıyla ayırt edilebilen saf modernist olarak nitelendirilebilecek farklı türden yapılar tasarladı. Ofis, bu süreç içinde 2001 yılında Amerikan Mimarlar Enstitüsü (AIA) tarafından Amerika'da verilen en prestijli ödül olan Pritzker Ödülü'nün sahibi olurken 2003 yılında da güneydoğu Londra'da tasarladıkları Laban Dans Merkezi'yle İngiliz Kraliyet Mimarlar Enstitüsü (RIBA) tarafından Stirling Ödülü'ne layık görüldü.

Pritzker Ödülü'nün anonsunda Herzog ve de Meuron'un işleriyle ilgili şu değerlendirme yapılmıştı: " Herzog ve de Meuron; işleri, mimarinin orijinal temelini geri kazanması yönünde bir çaba olarak yorumlanabilecek ender mimarlar arasındadır. Orijinalliğe yapılan vurguyla karakterize edilebilen ve aynı nesildeki diğer mimarların işlerinden kendilerini ayıran bu çalışmalar, mimarinin yapısalcı özüyle bağlantı kurmak amacıyla sürdürülen ilksellik araştırmalarıdır"


Pearman'ın Allianz Arena gezisinde, en az stadyumun kendisi kadar ilgisini çeken bir başka şey de sahaya bakan birinci sınıf dev restoranın tavan dekorasyonu olmuş. Pearman, birbirine tutturulmuş altın renginde silindirlerle oluşturulmuş olan ve birbirine kaynatılmış yüzlerce farklı boyutta kadeh izlenimi veren sıradışı görünümüyle restoran tavanının, aynı Allianz Arena'nın cephesinin yastıklar içine yerleştirilmiş neonlarla mavi ya da kırmızı renklere bürünmesinde olduğu gibi, Herzog ve de Meuron'un dokunsal olana tutkunluğunun yansımaları olduğunu düşünüyor. Bu karakterin, Tate Modern'deki sert meşe döşemelerde ve endüstriyel görünümlü ısıtma ızgaralarında da görülebildiğini belirtiyor. Bu kapsamda, Minneapolis'te yeni tamamlanan Walker Sanat Merkezi'nin cephesini oluşturan yüzeyin buruşturulmuş kağıdın metalik karşılığı olduğunu düşünüyor. Herzog'un tavanlarında sürülen izlerden bir diğerini, Tate Modern'de gerçekleştirdikleri "zig-zag" mağazada görmek mümkün. Burada Allianz Arena'daki barok restoran tavanından farklı olarak dekonstrüktivistik bir dokunuş hakim. Halihazırda Tate Modern'in güneydeki salonlarının genişleme çalışmasını da yürüten Herzog, Londra'nın Avrupa'daki şehirler içinde en radikal değişim sürecinden geçtiğini ve bunda Tate Modern'in katkısının büyük olduğunu düşünüyor.

Pearman'ın analizine göre, Herzog uluslararasıcılığa sıkı sıkıya bağlı. Dolayısıyla homojen bir "Herzog ve de Meuron" stilinden bahsetmek olası değil. Herzog'un deyişiyle "günümüzde bilgi değişimi çok hızlı ve dünyanın öteki ucunda olan birşeyden etkilenmemek mümkün değil". Herzog, Pearman'ın iddia ettiği gibi son 10 yılda stillerinde ve yaklaşımlarında bir değişiklik olduğunu kabul etmezken, bu sürede tecrübelerinin arttığını, eskiye oranla daha büyük bir ofise sahip olduklarını ve artık aynı anda birden fazla projeyi bir arada yürütmek zorunda kaldıklarını ifade ediyor.

Jacques Herzog'un değişik stadyumların değişik atmosfere sahip olduklarını göstermeyi hedefleyen yeni metaforunun izlerini Herzog ve de Meuron'un şaşırtıcı derecede birbirinden farklı tüm işlerinde görmek mümkün. Herzog; bir şarabı farklı bardaklara koyduğunuzda her birinin tadının birbirinden farklı olduğunu ve farkın insanın hislerinden kaynaklandığını söylüyor. Pearman, Herzog'un stadyumları aracılığıyla seyircilerin hislerini pişirmeye çalıştığını düşünüyor. Minneapolis'te bunun farklı bir uygulaması olarak şehir ve sanat merkezini biraraya getiren Herzog, aslında amaçlarının, insanların hislerden uzak tutulması için araçlar geliştirildiği günümüz dünyasında onları daha enerjik olmaya teşvik etmek olduğunu ifade ediyor.

Herzog ve de Meuron'un eserleri bu yıl içinde Rotterdam'daki Hollanda Mimarlık Enstitüsü'nde sergilenmişti. Serginin bir sonraki durağı ise kendi tasarladıkları Tate Modern'in "Tribune Hall"u olacak.

Allianz Arena ile ilgili daha detaylı bilgi almak için tıklayınız


Derleyen: Sena Özfiliz