Antikçağın sağlık ve termal kenti Allianoi'u 1. derece arkeolojik sit alanı ilan eden İzmir II No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 29 Mart 2001 tarihli kararı, yasalara göre özetle şu anlama geliyordu: ''Bu alanı olumsuz etkileyecek hiçbir uygulama yapılamaz. Devletin tüm kurumlarıyla birlikte herkes bu karara uymak zorundadır...''
Ne var ki aynı kenti Yortanlı Barajı projesiyle sulara gömmeye hazırlanan DSİ, sanki Türk yasaları kendisini bağlamazmış gibi, inşaatı durduracağı yerde ''hızlandırarak'' tamamladı.
Aynı süreçte, yine Koruma Kurulu 13 Ekim 2005 tarihinde de ''Allianoi dünya mirası literatürüne girebilecek nitelikte kültür varlığıdır; korunmasına yönelik önlemlerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çözümlenmesine; çözüm üretilene kadar barajda su tutulmamasına'' karar verdi...
Şimdi DSİ Genel Müdürlüğü, 29 Mart 2001'den bu yana inşaatı ''yasalara aykırı'' olarak yaptığına aldırmadan; dahası kamu paralarını da ''usulsüz'' harcadığını unutarak; antik zenginliğimizi ''baraj'' dan korumayı amaçlayan Koruma Kurulu kararına ''yasalara aykırı'' olduğu gerekçesiyle dava açmış durumda...
Atalarımızın ''hem zorlu, hem güçlü'' dediği türden bir davranış içindeki DSİ yöneticileri hakkında, ''kanunsuz inşaat'' ve hatta harcamalarından ötürü herhangi bir soruşturma açılmamış olması ise işlenen suçun ''siyasi himaye'' altında gerçekleştiğini kanıtlamıyor mu?
DSİ 'tarih'ten davacı
İşte böylesine ''tersi'' ne açılmış bir davada, tarihimizin geçici bir sulamaya kurban edilmemesini isteyen Koruma Kurulu'nun bağlı olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığı ''davalı'' olurken yasaları hiçe sayan tutumuyla asıl mahkemeye verilerek yargılanması gereken DSİ ise ''davacı'' !..
Gelişmeleri başından beri ''uygarlık değerlerimizi sahiplenme'' içinde izleyen ''Allianoi Girişim Grubu'' , mahkeme sürecine gerçekleri taşımak ve ''kültürel mirasın korunması'' nda herkesi sorumlu kılan ''anayasal görev'' i yerine getirmek üzere, DSİ'nin açtığı davaya ''Koruma Kurulu'nun ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yanında'' katılmaya karar verdi.
Bunun için İzmir 1. İdare Mahkemesi'ne Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, GÜMÇED-Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği, İzmir Turist Rehberleri Odası ile 74 yurttaş tarafından 24 Temmuz 2006 günü verilen ''davaya müdahil olma'' dilekçesinde, çok sayıda avukatın da hem ''vekil'' hem de ''katılım talepçisi'' olarak imzaları bulunuyor.
Allianoi'a ''arkeolojik olarak önemsiz'' diyen DSİ'ye karşı, bu antik değerin ulusal ve uluslararası kültürel miras hukukundaki yerini ve önemini kanıtlama amacındaki ''müdahiller'' in dilekçeleri, tüm yönleriyle bir ''hukuk ve bilim dersi'' gibi...
Dilekçede, antik yerleşimin 1800 yıllık geçmişine kimlik veren termal ve sağlık kenti özellikleriyle; Helenistik, Roma, Bizans, Osmanlı ve hatta Cumhuriyet devrinde bile 47 derece sıcak su kaynaklarıyla ünlü Allianoi'un işlevinin sergilenmesinin yanı sıra ömrü en çok 50 yıl olan bir barajdan beklenen ekonomik kazancın bile gerçekleşebilecek ''tarih içinde termal turizmi'' projesinin sürekli gelirleri yanında ''hiç'' kalacağı da kanıtlanıyor.
Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ''konuyu irdelemek'' üzere görevlendirdiği uzmanlar heyetine ait 18 Temmuz 2005 tarihli rapordaki şu vurgulamalara da yer veriliyor:
''Allianoi arkeolojik sit alanının, kültür tarihimize katkıları nedeniyle korunmasının tartışmasıdır. On binlerce yıllık süreçten geçerek bize ulaşan bir kültür varlığını yok etme hakkına sahip olmadığımız gibi, bunları gelecek nesillere aktarma yükümlülüğümüzün olduğunun da kesinlikle unutulmaması gerekir. Bu nedenle anlık çözümler aramak yerine, alanın bütüncül ve kalıcı olarak korunması ve sergilenmesi için daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçilmesi, bu konuda ulusal ve uluslararası sorumluluğumuzun bir gereğidir...''
DSİ, işte bu sözleri de ''dava'' etmiş oluyor.
Evet İzmir'de tarihe geçecek bir dava başlıyor. İdare mahkemesinde sadece Allianoi değil, tüm Anadolu savunulacak...