Aliağa'da Cürufların Ortasına Atık Yakma Tesisi



Evrensel'den Özer Akdemir'in haberine göre, Aliağa Foça arasındaki vadilere depolanan cürufların olduğu bölgeye yapımı planlanan atık yakma tesisi yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Milyonlarca tonu bulan cürufların ortasına tehlikeli atıkların getirilip gömüldüğü yönündeki iddialar bu tesisle birlikte tekrar gündeme gelecek gibi görülüyor.

Bölgedeki o kadar yoğun sanayi kirliliğine yeni bir kirlilik türü katacak olan atık yakma tesisi İzmir’in kuzey aksında, kuzey ormanlarının olduğu bir bölgede, yer altı su havzasının üzerine yapılacak.

Proje tanıtım dosyasına göre işletme Egedemir fabrikasının atıklarının yakıldığı bir tesis olarak kurulacak. Yıllardır bölgedeki çevre sorunlarına karşı mücadele eden Foça Çevre ve Kültür Platformu (FOÇEP) Yürütme Kurulu Üyesi Bahadır Doğutürk, tesislerin Egedemir Şirketinin sahibi olduğu araziye kurulacağını belirterek, yörede yaşayan vatandaşların ortaya attığı bir iddiaya dikkat çekti; “Cüruf alanlarına komşu Horozgediği Köyünün Eski Muhtarı Özcan Bora yıllardır Viking kağıt fabrikasından geceleri gizlice atıkların getirildiğini ve bu cüruf alanlarına döküldüğünü söylüyordu. Bunun tespitini yapamadık ama hep ‘Atıklar tehlikesiz ise neden gizli getiriliyor’ soruları kafamıza takılıyordu” dedi.

Hem atık yakma tesisi hem termik santral

Tesisin proje tanıtım dosyasındaki iş akım şemasına bakıldığında atıkların yakılmasından elektrik enerjisi elde edileceği bilgisinin yer aldığını ifade eden Doğutürk, “Bu, tesislere aynı zamanda bir termik santral özelliği de veriyor. Yakılacak atıklar arasında elyaf, kağıt ve karton atıkları, mürekkep çamuru vs. olması bölgedeki en önemli kağıt fabrikasının atıklarının buraya getirileceği, (ya da getirildiği) iddialarını güçlendiriyor. Ayrıca bunların dışında bir atık gelmesi durumunda gerekli izinlerin alınacağı belirtilmiş. Atıkların türü nasıl kontrol edilecek, kim denetleyecek? Bu sorular belirsiz” dedi.

Tehlikeli işlerin habercisi mi?

Fabrikanın yer seçimi ile ilgili bilgilerin kuşku uyandırdığını belirten Doğutürk, “Viking kağıtın hemen arkasında AKOSBİ ye değil de Gölyüzü’ne bu tesis yapılmak istenmesi, gözden kaçırılarak tehlikeli işler döneceğinin habercisi gibi geliyor bize” diye konuştu. Tesiste kullanılacak suyun, yakıtın hep tartışmalı olduğunu belirten Doğutürk’ün dikkat çektiği bir diğer konu ise yakma işlemi sonrası çıkacak olan küller. Günde 9 ton külün, tehlikelilik analizleri sonrası kül depolama alanlarına gönderileceğinin yazdığını aktaran Doğutürk, “Biliyoruz ki bölgedeki hiçbir yatırımcı çevreyi kirleteceğiz diye izin almadı ama gelinen nokta herkesin malumu” dedi.

Mahkeme kararları var

Yöredeki belediye, meslek örgütü ve çevre derneklerinin buradaki santraller ve kül alanları ile ilgili açılan davaları olduğunu, bu davalardan birisinde mahkemenin bölgenin kömür santrali atığı ve külü gibi endüstriyel atıkların atılması için uygun olmadığını açıkça belirttiğini kaydeden Doğutürk, “Ayrıca, mahkeme kararı, kül havuzuna 3 kilometreden daha yakın mesafede 25 hektardan daha büyük zeytin ağaçlarının olduğunu kaydetmektedir” dedi.

Tehlikeli çarpıtmanın sonucu

Aliağa-Foça arasındaki demir-çelik fabrikaları, termik santraller, haddehaneler, petrokimya tesisleri, gübre ve kağıt fabrikalarının cüruf ve atıkları yıllardır Horozgediği ve Ilıpınar köyleri arasındaki vadilere depolanıyor. Kaç ton olduğu bile belli olmayan bu cüruf dağlarının her geçen gün büyümesi üzerine, geçtiğimiz yıllarda İzmir Büyüşehir Belediyesi (İBB) ve bölgedeki fabrika sahipleri “akıllara ziyan” bir projeyle imza attılar; Bu cürufların yol yapımı için dolgu malzemesi, bordür ve parke taşı yapımı ile eritilmesi! İBB’nin “Cüruf sorununa çevreci çözüm” diye övünerek sahiplendiği ve bölge patronlarından övgüler aldığı bu uygulamada en önemli sorun ise cürufların “Tehlikeli atık” olması idi. Cüruflarla ilgili açılan davada TÜBİTAK tarafından yapılan araştırma sonucuna göre bu cüruflar “Tehlikeli atık”tı ve suyla temas etmeyecek bir şekilde depolanması gerekiyordu. Bu önemli sorun, bilirkişi sıfatı taşıyan üç ‘bilim insanı’nın TÜBİTAK’ın bu raporunu tahrif edip, “Tehlikeli atık” cümlesini “Tehlikesiz atık” diye yazması ile son buldu! Mahkeme bu rapora dayanarak açılan davayı reddetti, bu bilimsel çarpıtmaya dair EGEÇEP’in açtığı dava ise “O ifade sehven yazılmıştır” geçiştirmesi ile sonuçsuz kaldı.