Kar altındaki İstanbul yine Türkiye'nin gündemi... Ulusumuz kendi derdini bırakmış, İstanbul'u izliyor...
Yakın yıllara kadar ''kış haberleri''nin başında kapanan köy yolları; hastanelere yetiştirilemeyen hastalar; kızaklarda taşınan hamileler; yani ''Anadolu'nun çilesi'' gelirdi...
İstanbul ise, birinci sayfalardaki yerini ''romantik kış manzaraları'' ile alırdı...
Yurdun birçok bölgesi, bugün de benzer çileyi çekmekte... Kim bilir kaç kentimizde, kaç köyümüzde karakış ''kapkara'' geçmekte...
Örneğin Orhan Pamuk yazınca herkesin pek sevdiği Kars, sıfırın altındaki 30'lu derecelerini kış boyunca ''yakacak sıkıntısı'' içinde yaşamasına rağmen hâlâ ''doğalgaza'' bile kavuşamadıysa, kimin umurunda?
Bakanların özlemi 3. köprü
Nitekim, son yılların en önemli ''ulaşım zirvesi'' de geçen hafta (21 Ocak 2006) İstanbul için yapıldı. Ne var ki ''iki bakan'' katıldığı için ''umutla'' beklenen bu ''üst düzey'' buluşmadan yine ''3. köprü'' çıktı... Köprü geçişlerinin ise ''bedava'' değil, sadece ''nakit ödemesiz'' olacağı açıklandı...
Yani, ne onca sözlere rağmen ''köprü gelirleri'' nden vazgeçildi, ne de kentin kuzeyindeki son kalan yeşil alanlara göz koyan ''3. köprü rantı'' ndan...
''Çağrılmadığımız'' için ancak ''sonuçları'' nı öğrenebildiğimiz zirvede, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'a örneğin şu ''temel soru'' yu kimse yöneltmemiş: ''Ülkemizdeki ulaşımın yüzde 95'i olan karayolları neden sizin bakanlığınıza bağlı değil?...''
Ulaştırma Bakanımız da ulaşımdaki bu ''yüzde 95 yetkisiz'' liğini sorgulamak yerine, 3. köprüyü savunarak ''TIR'ları geçireceğiz'' demiş...
Anlaşılan hiç kimse de ''Hani, Marmaray'daki 3. demiryolu hattından da kıtalar arası yük taşımacılığı sağlanacak, böylece TIR geçişi azalarak 3. köprü ihtiyacı kalmayacaktı?'' dememiş...
Marmaray'ın Bakanı ''kendi projesi'' ni bile umursamazken, zirvenin diğer Bakanı Faruk Nafiz Özak da öncelikle bir ''Karadenizli'' olduğunu çoktan unutmuş görünüyor... Kültür ve çevre düşmanı ''kıyı dolgu yolu'' na müdahale bile edemeyen ''Trabzonlu'' Bayındırlık ve İskân Bakanımız, ulaşım adına neler söyleyebilirdi ki!..
Sorun değil 'kriz' var
Evet... İstanbul'da artık ulaşım sorunu değil, ''kriz'' i yaşanıyor...
''Eskort''luların dışında hiç kimsenin ''ulaşamadığı'' bir metropolde, milyonlarca insan sadece ''zaman'' larını değil, dengelerini, sinirlerini, akıllarını yitirmek üzereler...
Peki, bunu kim önleyecek?... İstanbul'u ''demir ağlar'' la kim örecek?...
Yanıtı ''belediye'' olunca, olmuyor; olamıyor... Çünkü dünyadaki hemen tüm metroları belediyeler değil ''devlet'' yaptı ve yapıyor. Bizde ise devleti yönetenler, 50 yıldır ''karayolu'' diyorlar. ''Zirve'' lerinde bile ''İstanbul'un metrosunu devlet tamamlayacak'' diyemiyorlar...
Dahası, ''yap-işlet-devret'' le planlanan 3. köprünün o meçhul ''yatırımcı adayı'' her kimse, Marmaray'ın hizmete girip trafiği rahatlatmasından önce en az 25 yıllık geçiş parasına bir an önce kavuşmayı adeta ''hükümet kararı'' na dönüştürebiliyor...
Sakın mevcut köprülerde de ''paralı geçişe devam'' edilmesi belki ''O'' nun yüzünden olmasın?... Yap-işlet- devret köprüsünden ''parasız'' geçilemeyeceğine göre...
'Sürdürülemez' politika
''Zirve''de ne denirse densin, ''bilim'' şunu söylüyor. İstanbul'da nüfus 2 kat artarken araç sayısı 8 kat çoğalmış. Bu fark yıldan yıla daha da artarken, sadece araçları ulaştırmayı hedeflemek ''sürdürülemez'' bir politika...
Tek çözüm olan ''özel araçlara gereksinimi azaltacak'' toplu taşım sistemi içinse, yıllardır siyaseti etkileyen iki ''güç'' ten kurtulmak gerekiyor: Birincisi; partilerle içli dışlı olan ''yol ve kavşak müteahhitleri'' ... İkincisi de uluslararası destekli ''karayolu lobisi'' ...
Bunu kim başarabilir derseniz; ''kriz''i aşmayı da düşünmeye başlamışsınız demektir...