Sulukule, Tarlabaşı’ndan sonra 'Kentsel Dönüşüm' bu kez
Balat’ı vuruyor. Fatih Belediyesi projenin
tarihi dokuyu koruyacağını savunurken, mahalleli Balat’ın yok olacağından
endişeli.
8 bin 500 yıllık tarihe sahip Fener-Balat-Ayvansaray
Bölgesi’nde bir zamanlar Rumlar, Yahudiler, Ermeniler yaşıyordu. 6–7
Eylül olaylarıyla ilk göçü vermeye başlayan bölge, ikinci göçü 1974’te Kıbrıs
harekâtı sırasında verdi. Gidenlerin yerini Anadolu’nun dört bir yanından göç
eden insanlar aldı. Zaman içerisinde Tarihi Yarımada farklı dinlerin buluştuğu
bir özellik kazandı. Bölge ayrıca mahalle kültürünün her yönüyle yaşandığı nadir
yerlerden biri. Ancak şu günlerde mahalleli tedirgin. Çünkü Fatih Belediyesi
‘yenileme’ projesi geçtiğimiz çarşamba günü 24 AKP’li Meclis Üyesi’nin ‘evet’
oyuyla kabul edildi.
Mahalle sakinlerinin yaşam mücadelelerinden ve dayanışma ruhundan söz eden
Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahiplerinin ve Kiracıların Haklarını Koruma ve
Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı Çiğdem Şahin, göç edenlerin
farklı bölgelerden olsalar bile temelde her birinin Anadolu halkı olduğunun
altını çizdi. Şahin, “Buranın insanı misafirperverlik, insanlık, dostluk,
dayanışma gibi ortak bir hamura sahip. Küçücük bir sıkıntıda hemen bir araya
geliyorlar. Mücadeleleri ekmek kavgası, hak mücadelesi. En temel yaşam
haklarını, barınma haklarını savunmaya yönelik bir mücadele veriyorlar.
İnsanların gerçekten canı yanıyor; panik içindeler. Buradaki insanların çoğu
evlerini dişiyle, tırnağıyla elde etmişler. Binaların çoğunda birkaç aile bir
arada yaşıyor. Kazandıkları geliri birlikte paylaşıyorlar; altlarında bir dükkân
varsa birkaç aile o dükkân geliriyle geçiniyor. Siz onların elinden o binayı
elinden alıp küçücük bir daire verdiğinizde, üç-dört aile bir arada aynı binada
yaşayan bu aileyi nereye sığdıracaksınız; ayrı ayrı evlerde ise masrafları daha
da arttığı için, üstelik iyice yoksulluğa ve sefalete sürüklenmiş olacaklar.
Zaten işsizlik var; kahveler genç ve işsiz insanlarla dolu; bileşik kaplar
misali bu insanı buradan sürdüğünüzde bu insanlar yok olmuyor ki, şehrin dışına
sürüldükleri yerde daha büyük problemlerle yeniden karşımıza çıkıyorlar.
Sulukule örneğinde gördük; oradan çıkarılan insanlar gittikleri yere ya
alışamadı ya da verilen dairelerin aidatlarını ödeyemedikleri için evlerini
bırakıp yine Fener-Balat gibi semtlerde, bu kez çadırlarda yaşamaya başladı.
İstanbul gibi yaşam koşullarının acımasız olduğu bir şehirde insanların hayatla
güven ilişkileri, sigortaları evleri. Evlerini de yitirdiklerinde yaşamla olan
en önemli güven bağları zedeleniyor; bir gece birileri oturup karar alabilir,
evinizi sizin haberiniz olmadan kamulaştırabilir ve sizi evinizi terk etmeye
zorlayabilir; artık hepimiz her an göçe zorlanabiliriz; yerimizden edilebiliriz”
dedi.
‘Proje acımasızca uygulanıyor’
‘Kentsel Dönüşüm’ ile esas amacın bölgenin soylulaştırılması olduğunun altını
çizen Şahin, doğal bir süreçle kendiliğinden ve devlet gücüyle olmak üzere iki
tür soylulaştırmanın söz konusu olduğunu söyledi. Türkiye’de devlet zoruyla
soylulaştırmanın yapıldığını belirten Şahin şunları söyledi: “Proje, çok
acımasızca, insanlar adeta tehcir edilerek, sürülerek, barınma ve mülkiyet
hakları elinden alınarak gerçekleştiriliyor. Devlet eliyle insanlar tapulu
evlerinden ediliyor. Kentin dışına itiliyor. Böylece buraya yeni bir nüfus,
soylu bir nüfus getirilecek.”
Fener-Balat-Ayvansaray bölgesinin son zamanlarda çok cazip hale geldiğini
belirten Şahin, insanların ve büyük firmaların burada yatırım yapmaya
başladıklarına işaret etti. “İleride otel, pastane, alışveriş merkezi gibi
yatırımlar için şimdiden yer ve binalar almış olan büyük şirketler ve
yatırımcılar olduğunu söyleyen Şahin, lüks bir pastane ya da kafeterya açmak
için yatırım yapmış bir yatırımcının, bu profile uygun bir müşteri kitlesinin
bölgede hâkim olmasını beklediğinin altını çizdi.
‘Dönüşüm ile yeni muhalif sınıf doğdu’
Bu anlamda bölge halkının çıkarlarıyla bu yatırımcıların çıkarlarının
çatıştığını vurgulayan Şahin, “Bu savaşı ya sermaye kazanacak ve buraları
soylulaştırarak, kendi müşteri profilini oluşturacaktı; ya da halk kendi
direnişi ve mücadelesiyle yaşam alanını onlara terk etmeyerek burada yaşamaya
devam edecekti” dedi. ‘Kentsel Dönüşüm’ nedeniyle yeni bir muhalif hareketin
doğduğuna dikkat çeken Şahin, “Daha önce fabrikalarda örgütlenen toplumsal
muhalefetin şimdi kent varoşlarında ve sermayenin kentten sürmeye,
yoksullaştırmaya çalıştığı, yaşam alanlarını ve barınma haklarını kaybeden
insanlar arasında gerçekleşmeye başladığına işaret etti. Muhalif örgütlenmelerin
bu potansiyeli çok iyi değerlendirmesi gerektiğini dile getiren Şahin,
“Toplumsal muhalefet, sınıf temelli örgütlenmeden mahalle dernekleri ve hemşeri
derneklerine ve kent hakkı mücadelesi veren platformlara kayıyor. Şimdi kentin
farklı yerlerinde dönüşüm nedeniyle mağdur olan insanların bir araya getirilmesi
ve ortak bir mücadele oluşturulması çabası var” dedi.
‘Zaten bir Ataköy, Bahçeşehir var’
Projede önemli çelişkilerin bulunduğuna dikkat çeken Şahin şunları kaydetti;
“Örneğin otel yapılacak binalar için Fatih Belediyesi Başkanı Mustafa Demir’e,
‘eğer siz bazı binaları otel yapmak üzere kamulaştırırsanız sonra bu
kamulaştırdığınız oteli kamuya mı devredeceksiniz yoksa özel bir firmaya mı
vereceksiniz? sorusunu sorduk. Özel bir firmaya’ cevabını aldığımızda da bunun
yasaya aykırı olduğunu söyledik. Çünkü gerçekten de kamu çıkarına
kamulaştırılmış bir mülkü siz yine bir kamu kuruluşuna devredebilirsiniz, özel
bir firmaya devredemezsiniz. Bunun yanında hala projenin sosyal içeriği ve
kiracıların durumu belirsiz. Ayrıca tarihi ve mimari dokuyla ilgili sorunlar
sadece tarihi binalar açısından değil sokak dokuları ve mahallenin kimliğinin
tamamen değiştirilmesi açısından da sorunlu. Düşünün oradaki mahalle yapısı,
sokaklar, küçük esnaf yerle bir edilecek, lüks binalar, alışveriş merkezleri ve
otellerden oluşan yeni bir Ataşehir, Bahçeşehir, Ataköy yaratılacak. İstanbul’da
böyle semtler zaten fazlasıyla var; olmayan, her geçen gün sayısı azalan
Fener-Balat-Ayvansaray gibi tarihi yerler, mahalle dokusu, sosyo-kültürel yapısı
hala orijinalliğini koruyabilen yerler; bunları koruma altına almak lazım.”
‘En büyük davamız Çalık ile’
AKP’nin tarihe bakış açısını eleştiren Şahin, “Hükümet tarihe bir dekor gibi
bakıyor. Oysa tarih bir ruhtur, atmosferdir, yaşanmışlıktır, anıdır, hafızadır.
Tarihi binaları yıktığınız zaman toplumun hafızasını da silmiş olusunuz. Bu
yaklaşımla İstanbul’u bir market haline getiriyorlar; dekorlaşmış bir İstanbul
yaratmak istiyorlar. AKP bunu bilinçli yapıyor. Çünkü yerine başka bir şey
koymayı planlıyor. Ayrıca yüklenici firmanın Çalık Grubu olması olayı şaibeli
hale getiriyor. En büyük davamız da bu zaten. Restorasyon konusunda deneyimli
bile değil. Çalık Grubu’na güvenmiyoruz” dedi.
Mahallelinin talepleri...
» Fener-Balat-Ayvansaray halkının yerinde, kendi
mahallesinde, aynı sosyo-kültürel yapı ve doku içinde yaşamaya devam
etmeli, » Bölgedeki küçük esnaf korunmalı ve ekmek
tekneleri ellerinden alınmamalı, » Fener-Balat Tarihi
Çarşısı korunmalı, » Yenileme projesi yerine binalar
restore edilmeli ve bu da bina bazında ve ev sahiplerine olanak sunularak
kendileri tarafından yapılmalı, » Restorasyonlar sırasında
insanlar topyekûn olarak mahalleden dışlanmamalı.