Yapı-Endüstri Merkezi (YEM) tarafından 2008’den beri her yıl düzenlen EKODesign Konferansı, “yapılaşmanın ekolojik gerekliliği” odağında, konusunda uzman dünyaca ünlü konuşmacıları, sektörle ilgili sivil toplum kuruluşları ve kamu/yerel yönetimlerin yerli – yabancı liderlerini biraraya getirmeye devam ediyor.
Bu yıl 9’uncusu düzenlenen EKODesign Konferansı’nın teması ‘Tasarım 4.0: Yeni Nesil Yeşil’ olarak belirlendi. Jonas Lundberg, Luca Molinari, Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, Prof. Dr. Pınar Mengüç, Emre Gürsoy, Alper Derinboğaz gibi ‘yeşil tasarım’la ilgili önemli isimlerin katıldığı konferans, Poncebloc sponsorluğunda ve YAPI Dergisi’nin bilgi sponsorluğunda YEM’in Fulya’daki merkezinde düzenlendi.
Bilge Kobaş
"Aklın Yolu Bir(0) Değil" başlıklı sunumuyla konferansta yer alan Super Eight Kurucu Ortağı Mimar Bilge Kobaş, konuşmasına "Akıllı Binayı Nasıl Tanımlarız?" sorusuyla başladı. "Bir binanın akıllı olup olmaması hangi araçları kullandığıyla ilgili değildir" diyen Kobaş; yeni dünyanın akıllı bina algısından bahsetti. Farklı organizmalardan örneklerle ilkel aklı açıklayan Kobaş; "Sonuçta bütün binaların insan beyni gibi akıllı olması gerekmiyor. Bazıları ilkel akıllı da olabilir. Aradaki skala daha iyi değerlendirilmeli" dedi.
Akıllı binaların Endüstri 4.0 tarafından fetiş objesine dönüşmemesi gerektiğini ifade eden Kobaş; "Daha az akıllı binaları da düşünmeli ve değerlendirmeliyiz. Binaların çoğu zeki ama çalışmıyor" diye konuştu.
Erhan Vural
"Marx'ın "Doğa insanın inorganik bedenidir" sözü reddediliyor"
Konferansa "Doğal-Yapılı Çevre Sürekliliği" başlıklı sunumuyla katılan Aboutblank Kurucu Ortağı Mimar Erhan Vural ise, sunumunda ekolojiye yönelik farklı bakış açılarını dile getirdi. Vural; "Nostaljik ekolojide doğanın modertine ile kaybedildiğine inanılıyor. Bunun temel nedeni ise teknoloji ve doğayı tahrip eden insan olarak vurgulanıyor. Bu görüşe göre doğa gizemli kalmalı ve müdahale edilmemeli. Kozmetik ekolojide ise doğanın tahribatının özellikle sömürü ve neoliberal politikalarla ortaya çıktığı belirtiliyor. Burada temel etken kapitalizm olarak ortaya konuyor. Analitik ekolojide de dünya nüfusunun ihtiyaçlarını karşılama amaçlı olan ekonomik nedenler ve sonuçları dikkate alınıyor. Küresel ısınma, karbon salınımını düşürme gibi çalışmalar yapılıyor" dedi.
Bu perspektiflerden farklı olarak melez ekolojiden bahseden Vural; "Burada artık klasik doğa ana kavramından uzaklaşıyoruz. İnsanın doğayı katlettiği algısı yok. Bu ekoloji, Marx'ın ünlü sözü "doğa insanın inorganik bedenidir" fikrini reddediyor. Buna göre, doğanın da yapay olduğu kabul edilmeli. Burada doğa insan karşıtlığı yok oluyor. İnsanın ve doğanın yapay olduğu ve ikisinin de üreten ürün olması gerektiği vurgulanıyor. Yani üretim kabiliyetleri önemli" diye konuştu. Ekolojik bağlar kopalarılmadan melezlenmek gerektiğini anlatan Vural; felsefi temellerini Spinoza'dan alan melez ekoloji fikrinde, herşeyin aynı tözden ürediği fikrinden yola çıkılarak, sentezlenme anlayışının oluştuğunu söyledi.