Ahmetler Köyü HES Direnişini Sürdürüyor



Cumhuriyet Gazetesi Pazar Dergi ekinden Filiz Yavuz'un haberine göre; Antalya'nın Ahmetler köyü sakinleri HES direnişini sürdürüyor ve projenin iptaline kadar nöbette kararlılar.

Önce Karadeniz'in derelerine göz diktiler. Sonrasında tüm Anadolu'nun nehir ve derelerine. Anadolu'nun dört bir yanında nerede şırıl şırıl akan bir ırmak ve dere varsa oraya bir HES kondumak için kolları sıvadılar. Derelerin gerçek sahiplerine ne soran oldu ne bilgi veren. Onlar, ancak grayderler ve dozerler toprağı alt üst ederken, ormanları kesilirken haberdar oldu. Derelerini HES'lere feda etmemek kadınlı erkekli bedenlerini siper ettiler iş makinalarına. Bu direnişin son örneği Antalya'nın Ahmetler köyünde yaşanıyor şimdi.

"Ağalar, beyler meydana gelmiş. Paşalar, padişahlar ferman eylemiş. Bunlar köylülerin yurduna el atsaydı huzur mu olurdu guzum? Biz ormana ateş çalmadık, ağaçları kestirmedik, bu yurdu koruduk. Herkesin köyü de kendinin, suyu da kendinin.”

Bu sözler Antalya'nın Manavgat ilçesinin Ahmetler köyünden Şerife Çalı'ya ait. 75 yaşındaki Şerife teyze, "yurt" dediği Toroslar’daki Güğlen Dağı’yla köylüler arasındaki bağı anlatıyor Ahmetler'in meydanında. Sonra da sitem ediyor, sularına “göz koyanlara” ve buna göz yumanlara. Şerife teyzenin siteminin sebebi, Karpuz Çayı'nın Ahmetler kolunda yapılması planlanan 9.966 MW’lık hidroelektrik santrali (HES). Dağ içinden geçecek 3.5 kilometrelik tünelle suyun kaynağından aşağıya indirilmesi ve burada elektrik üretilmesi esasına dayalı proje. Bu proje sadece Şerife teyzeyi değil tüm köylüleri kızdırdı. 2013’ün temmuzundan beri sokakta olan köylüler, defalarca jandarmayla ve taşeron firma Tatoğlu İnşaat’ın elemanlarıyla karşı karşıya geldiler. Biber gazını tattılar. Silah seslerini duyup korktular. Ancak baktılar ki şirket kanyona günden güne yerleşiyor, çareyi buraya çadır kurmakta buldular. 5 Kasım’dan beri Güçlüköy ve diğer köylerin de desteğiyle kanyonda nöbet tutuyorlar. Köylülerin mücadelesi şirkete geri adım attırdı; şirket araçlarını kanyondan çekti. Ancak köylüler proje iptal edilene kadar nöbeti sürdürmeye kararlı.

“Akmayan dereye HES”

Ahmetlerli Mehmet Kocaakça, projeyi “Akmayan dereye HES” diye tanımlıyor. Köylülerin itiraz nedenlerinden biri bu zaten. Derenin suyu, civardaki 14 köye ancak yetiyor. Ahmetler, Gençler ve Güçlüköy’ün musluklarından akan su dereden geliyor. Köylüler hayvanlarını bu koldan besliyor, 8 bin kişinin ekmek yediği bağlarını, bahçelerini ve seralarını bu koldan suluyor. Bölge insanının ikinci itiraz noktası ise kanyonla ilgili. 400 metreyi bulan derinliğiyle Türkiye’nin en derin üçüncü kanyonu olan 12 kilometrelik Ahmetler Kanyonu bölgedeki yaban hayatın da motoru. Kanyonun kuruması, köylülerin susuz kalmasının yanı sıra burada yaşayan yaban keçisi, oklu kirpi, sansar gibi memelilerin; şahin, ardıç bozlağı gibi kuşların; kuzu kulağı, yaban kekiği ve defne gibi bitkilerin yok olması anlamına geliyor. Kanyon aynı zamanda “rafting” ve “canyoning” için de ideal bir mekan. Ancak proje, kanyonun turizm potansiyelini de gölgeliyor.

En az 9 bin ağaç kesilecek

Ahmetlerli inşaat mühendisi Yalçın Zor, itirazlara yenisini ekliyor; kesilecek ağaçlar. Enerjinin üretileceği yerde en az 3 bin, 16 kilometrelik enerji nakil hattı boyunca da en az 6 bin ağacın kesileceğini söyleyen Zor, “Biz sadece aşağıdaki bağ, yukarıdaki dağ, oradaki keçi için mücadele etmiyoruz. Biz aynı zamanda ekosistemi savunuyoruz” diyor. Kaya mezarlarının hemen altından geçecek olan iletim tünelini açmak için dinamit patlatılacak olmasına da Zor’un itirazı var. Zor, değil dinamit patlatmak ya da HES yapmak, bölgenin doğal ve tarihi sit alanı ilan edilmesi gerektiğini söylüyor.

ÇED raporu yok

ÇED raporuna ise Antalya Valiliği gerek görmemiş. Üstelik hem şirket hem de Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, proje tanıtım dosyasında “bölgenin topografik şartlarından dolayı 3.5 kilometrelik tünel güzergahını inceleyemediğini” yazmış olmasına rağmen. Ahmetler’in sözcüsü emekli öğretmen Mustafa Koç duruma “Proje hukuka değil kitabına uygun” diye tepki gösteriyor ve soruyor: “Bölgeyi görmeden nasıl ‘ÇED gerekli değildir’ kararı veriyorsunuz?”

Karar, Akseki ilçesine duyurulmamış

Antalya Valiliği tarafından Manavgat Kaymakamlığına gönderilen “ÇED gerekli değildir” kararı  2009’da “köylülerin göremeyeceği” bir yere asıldığından köylü projeden de karardan da 2012’de taşeron firma köye geldiğinde haberdar oluyor. Ahmetlerli avukat Ramazan Ecevitoğlu kararı duyar duymaz itiraz ediyor, ancak sadece 60 gün olan itiraz süresi dolduğundan dava reddediliyor. Dava şimdi temyizde.

Proje, Manavgat ve Akseki sınırları içinde olduğu için kararın iki ilçenin kaymakamlığına gönderilmesi gerekirken Akseki’ye bu karar gönderilmediği gerekçesiyle bir de Güçlüköylüler adına dava açıyor Ecevitoğu. Yürütmenin durdurulmasını ve “ÇED gerekli değildir”  kararının iptalini istiyor. Ecevitoğlu’na göre ÇED süreci başlarsa zaten projeye onay çıkmayacak. Tatoğlu inşaatın sahibi Hakkı Tatoğlu projenin halka zarar vermeyeceğini savunurken DSİ ile yapılan anlaşmayla suyun kullanım hakkını 49 yıllığına satın alan Seçenek Enerji’nin bağlı olduğu Delta Holding Enerji Grup Başkanı Gürsel Özkan ise iş yoğunluğunu gerekçe göstererek sorularımızı yanıtsız bırakıyor.

2002’den beri 286 tane 10 MW’ın altında HES projesi işletmeye alındı, 179’unun inşaatı sürüyor. Dava açılan 120 projenin 106’sı iptal edildi ya da yürütmesi durduruldu. 10 MW altı HES projelerinin elektrik üretimine pek katkısı yok; tüm bu santraller devreye alındığında, ülkenin elektrik ihtiyacının sadece yüzde 3.5’ini üretecekler.

Köylüler ne diyor?

Ümmü Yıldız: Biz bu suyla, buraların kekiğiyle, çayıyla, ormanıyla geçiniriz. Bağımızla, zeytin bahçelerimizle geçiniriz. Bizi susuz bırakacak HES’i yaptırmayacağız.

Huriye Çalı: Antalya’dan, Manavgat’tan köylülerimiz desteğe geldi nöbet için. Minibüsle akşam gelip sabah işe gittiler. Hep beraber mücadele ettik biz, edeceğiz de.

Ayse Kocaakça: Başbakan bizim sesimizi duysun. Biz vatandaşız. Başbakan kimin sayesinde başbakan oldu? Ne bilir oyumu ona atmadığımı?
 
Hasan Vural: HES adı altında suyumuzu gasp etme projesidir bu. Üstümüze ateş bile açtılar.  Ama Ahmetler köylüsü kararlıdır. Bir kişi kalana kadar bu savaşın arkasındadır. Çünkü Ahmetler köyü b suyun doğal bekçisidir.

Hasan Varol: Babam değirmenciydi, değirmeni suyun kıyısındaydı. 6 ay hiç açmazdı değirmeni, çünkü su olmazdı. Sonra olan su da değirmeni çevirmemeye başladı. Değirmeni çevirmeyen su HES’i nasıl çevirsin?

Reklam Goruntulenme Bolumu