Kültepe Kazısı Başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, yaptığı açıklamada, ekip olarak Kayseri'de 2008 yılından bu yana yüzey araştırmaları gerçekleştirdiklerini ve geçen yıl Erciyes Dağı'nın eteklerindeki Hisarcık ilçesinde yaptıkları çalışmalarda Anadolu'da çok az bulunan kalay madeni ile karşılaştıklarını söyledi.
Anadolu tarihini aydınlatmak yaptıkları çalışmalar kapsamında kalay madenini ilk olarak Hisarcık ilçesi Sinir Sırtı olarak adlandırılan bölgede bulduklarını belirten Kulakoğlu, 5 bin yıllık maden ocaklarının ve galerilerin günümüzde bölge insanı tarafından ahır olarak kullanıldığını kaydetti.
Kulak, köylülerin ahır olarak kullandıkları galerilerin maden ocağı olduğunu bilmediklerini ifade etti.
Anadolu'da bulunan ikinci büyük kalay yatakları
Dışarıdan bakan birisinin galerileri fark edemeyeceğini anlatan Kulakloğlu, şunları kaydetti:
"Ahır sahiplerinden izin alarak yaptığımız araştırmalarda eski Tunç Çağı'nda yani günümüzden 5 bin yıl öncesinden itibaren kullanılan kalay madeni ocaklarıyla karşılaştık. Bunların bazıları kapatılmış, bazıları ahır olarak kullanılıyor ama en az 6 ayrı büyük galeri gördük. MTA'nın yaptığı rezerv araştırmasına bunlar Anadolu'da bugüne kadar bulunmuş ikinci büyük kalay yataklarını oluşturuyor. Erciyes'in hemen dibindeki bu sırtlarda, hep dışarıdan geldiğini sandığımız bir olguyu ortaya çıkardık. Meğerse Anadolu'da günümüzden 5 bin yıl öncesinde bu maden biliniyor işletiliyor ve kullanılıyormuş."
Kalay bugünün uranyumu değerinde
Kalayın bugünkü olgularla karşılaştırıldığında uranyum değerinde bir maden olduğuna dikkati çeken Kulakloğlu, "Bakır çok eski çağlardan itibaren kullanılıyor ama yumuşak bir maden olduğu için silah yapımına uygun değil, kılıç yapılamıyor, yapılsa dahi hemen kırılır. Ama kalayın bakır ile birlikte eritilmesiyle sert, kuvvetli bir alaşım olan tunç elde edilmiş. Böylelikle rakiplerinizde olmayan bir silaha kavuşmuş oluyorsunuz ve bir otorite, güç sağlıyorsunuz. Kalay bu anlamda bugünün nükleer silahı uranyum gibi o dönemde önem kazanıyor" şeklinde konuştu.
Kalayın günümüzde çok fazla değeri olmadığını belirten Kulakoğlu, Koloni Çağı olarak adlandırılan 5 bin yıl öncesinde Asurlu tüccarlardan kalma yazılı belgeleri de incelediklerinde kalayın o dönemde değerli bir maden olduğunu anlayabildiklerini vurguladı.