Ormancılık Politikası Uzmanı, Bartın Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, 11 Kasım’da gerçekleştirilecek fidan dikim seferberliği ile ilgili görüşlerini BirGün’e yazdı:
Bugün 11 Kasım. Saat 11.11’den başlayarak 11 milyon fidanın toprakla buluşmasını sağlayacak bir “seferberlik” kampanyası yapılacak. Değil 11 milyon, tek bir adet fidanın toprakla buluşmasını sağlayacak emeğin kutsal olduğuna inanıyorum. Fakat bu ‘seferberlik’ ve benzer kampanyaların neyi perdelediğini bilmek herkesin hakkı. Bu nedenle bütün iyi niyetiyle elinde kazma-kürekle fidan dikmeye giden duyarlı insanlarımızın o fidanları diktikten ve can suyunu verdikten sonra biraz da burada yazılanlara kulak vermesinin ve ağaç-orman-ekosistem konusunda bir daha düşünmesinin yararlı olacağına inanıyorum.
Ormanı sadece ağaç olarak algılarsak, ağaca bakmaktan ormanı göremeyiz. Sırf bundan dolayı orman şu veya bu nedenle yok olduğunda, hemen “yeni ağaç (!) dikelim’’ diye gösterdiğimiz çabaların nereye varabileceğini sorgulamamız gerek. Milyonlarca yılda oluşan bir ekosistemi yok edip, yerine başka bir yerde, ne olduğu, nereden geldiği belli olmayan fidanları dikerek “Biz yeni bir orman kurduk” demek basit bir aldatmacadan öteye gitmiyor. Kesilen her ağacın yerine isterse ‘10 ağaç (!)’ dikilsin, hemen bir orman ekosistemi oluşmayacağı gibi, ağaçlandırma yapılan alana orman diyebilmeniz için en azından elli yıl geçmesi gerekir.
Çeşitliliği yeniden sağlamak zor
Orman sadece ağaç değildir. Orman; hayvanlar, bitkiler, çalılar, toprak, bütün canlı ve cansız varlıklardan oluşan bir ekosistemdir. Bu ekosistem bulunduğu yerde rastgele bir araya gelmez. Binlerce yılda bir araya gelmiş olan canlı ve cansız varlıklar, farklı türlerle bir arada yaşamayı öğrenir ve o ortama en uygun olan birliktelikler ve türler ayakta kalır. Bu birlikteliği bir kez ortadan kaldırınca yerine yenisini koymak kolay olmaz. Bu nedenle bütün ağaçlandırmaların başarısız olması riskini göz önünde tutmalıyız. Orman kaybını sadece bir alan kaybı olarak değil bir ekosistem kaybı olarak da değerlendirmeli ve ekosistemdeki ekolojik ilişkileri bilmeliyiz. Oradaki gen ve tür çeşitliliğinden haberimiz olmalı ki ona göre yönetelim. Ülkemizdeki bitki türlerinin sayısı günümüzde 12 bin 500’ü buldu. Bunların 4 bin’e yakını endemik bitkiler. Yani doğal olarak sadece Türkiye’de yetişiyorlar. Ormanlarımızı yok edersek barındırdığı bu çeşitliliği yeniden sağlamamız çok zor.
Ağaçlandırmanın payı düşük
2005-2015 yılları arasındaki Orman Genel Müdürlüğü’nün resmi verileri üzerinden yaptığımız 81 il düzeyinde orman değişimini gösteren çalışmaya göre; Türkiye’de alansal anlamda bir orman artışı var. Fakat illere ayrı ayrı baktığımız zaman, 60 ilde ormanlarımız artarken, 19 ilde azalıyor, iki ilde de değişmiyor. Orman alanları artan iller göç veren, kırsal nüfusu oldukça azalmış olan iller. Bu illerde tarım alanları ve meralar terk edildiği için buralar ormana dönüşüyor ve ormanlar alansal olarak artıyor. Fakat göç alan illere baktığınızda; nüfusu artan, sanayileşmiş illerde (Örneğin; Marmara Bölgesi üç ilin dışında hepsi) ormanlar hem alan olarak, hem de biyoçeşitlilik olarak azalıyor. Orman alanı artan illerde bu artışın nedenini sorguladığımızda; aynı dönemde yapılan ağaçlandırma çalışmalarının bu artışın ancak yüzde 35’ini karşıladığı görülüyor. Yani zaman zaman büyük seferberlik ve kampanyalarla yapılan ağaçlandırma çalışmaları orman artışının çok azını karşılıyor.
Haberin tamamına linkten ulaşılabilir.