'Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun' için 'Ortak Deklarasyon'
Foto: bianet.org
Ortak bir deklarasyon hazırlayan sivil toplum kuruluşları ve meslek
örgütleri, 16 Mayıs Çarşamba günü
TBMM tarafından kabul edilerek yasalaşan 'Afet Riski
Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun' tasarısının toplumun
ilgili kesimlerinin onayı ve görüşü alınmadan onaylandığını savunarak, söz
konusu yasayla toplumsal adalet ve kamu vicdanının göz ardı edildiğini açıkladı.
İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü binası önünde yapılan basın
açıklamasıyla duyurulan deklarasyonda, önemli bir bölümü afet riski altındaki
yerleşim bölgelerinden oluşan Türkiye'de acil bir önlem ve düzenleme
gerekliliğinin kaçınılmaz olduğu, ancak yasanın kamuoyuna yansıtıldığı gibi
ülkemizin gerçek ihtiyacı olan kentlerin afetlere karşı duyarlı sakınım içerikli
planlanmasını, denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış yapılaşmanın
engellenmesini sağlayacak bir düzenleme olmaktan uzak olduğu kaydediliyor.
Deklarasyonun tam metni şöyle:
Yaklaşık 10 yıldır Türkiye`de, özellikle büyük kentlerin gündeminde olan
"kentsel dönüşüm"; "afet ve deprem riski" adı altında meşrulaştırılarak, son
derece anti-demokratik, merkeziyetçi, bilimsel temelden yoksun, Anayasa ve
uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı bir yasa ile uygulamaya konulmuştur.
Nitekim bu kadar hayati bir konuda, toplumun ilgili kesimlerinin görüşü ve onayı
dahi alınmadan Meclis`ten geçirilen bu yasa ile ilgili toplumsal meşruiyet,
görsel medya ve radyolarda, "depreme karşı seferberlik" şeklinde yayınlanan
tanıtım ve reklam kampanyalarıyla sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu süreçte,
toplumsal adalet ve kamu vicdanı göz ardı edilirken, insanlar özellikle deprem
gerçeği ile korkutulmaktadır.
Karşımızdaki yasa artık bir yol ayrımıdır. Ülkemizde kentleşme konusunda
izlenen "ikiyüzlü" politikalar, bir yandan riskli yapı ilan edilen yapıların
yıkıldığı, diğer yandan yeni riskli yapıların üretiminin sürdüğü, afet riski
gerekçe gösterilerek tüm kentlerimizin bir getirim aktarım alanı haline
dönüştürüldüğü bir gerçekliğe doğru yol almaktadır. Biz aşağıda imzası bulunan
kurum, Kuruluş, Dernek ve Platformlar, birlikte oluşturduğumuz ve ortak
kullanıcısı olduğumuz şehirlerimizde bizlere "insanca yaşama hakkı" tanımayacak
boyutlarda, özellikle inşaat sektörünün gelişmesini amaç edinerek hazırlanan bu
yasa ve uygulamalarına karşı çıkıyor ve meşruiyetini sorguluyoruz. Görünen odur
ki, bugüne kadar afet ve kentsel dönüşüm konusunda yapılmış olan bütün bilimsel
çalışmalar, depremle ilgili alınması gereken gerçek tedbirler ve ilgili
alanlarda yaşayan nüfusların talepleri rant hırsı ve açgözlülükle göz ardı
edilmiştir. Yasa ile birlikte, kamunun elinde kalan son araziler, orman, tarım,
mera, kıyı ve koruma alanlarının dahi elden çıkarılması söz konusudur. Çıkarılan
yasada şehirlerimizin son derece önemli bir sorunu olan "afet"e yönelik
neredeyse hiçbir şey yer almaz iken; keyfi uygulamaların önünü açan, insanların
hak arama yönündeki hukuki kanallarını tamamen ortadan kaldıran birtakım
hükümler de yer almıştır.
Bugüne kadar "kentsel dönüşüm" adı altında yapılan tüm uygulamalar;
Dikmen`de, Sulukule`de, Ayazma`da, Tarlabaşı`nda? ve daha birçok yerde, bölge
halkının yıllardır yaşadıkları yerlerden zorla tahliye edilmelerine, işlerini
kaybetmelerine, borçlandırılmalarına, sosyal, ekonomik ve kültürel hak
ihlallerine maruz kalmalarına ve insan hakları mağduriyetlerine yol açarak,
yıllarca kurdukları ilişkilerinin yok olmasına yol açmıştır. Boşaltılan tüm bu
yerlerin rantı, lüks konut ve alışveriş merkezleri yapılarak; inşaat şirketleri,
yerel ve merkezi idareler tarafından paylaşılmıştır. Diğer taraftan, bugün afet
riski adına seferberlik ilan edilen yasayı çıkarmadan önce deprem adı altında
yıllarca toplanan vergilerin duble yollara harcandığı görülmüştür. İşin özüne
gelinirse bugüne kadar görülen "kentsel dönüşüm" projelerinin toplumun çok küçük
bir kısmının aşırı derecede zenginleşmesine yol açarken toplumun büyük
çoğunluğunun yoksullaşmasına, evsizleşmesine, kent çeperlerine sürgün edilmesine
neden olduğu gözlemlenmektedir.
Yasa ile planlama kararlarına yönelik "özel" standart belirleme yetkisi,
sosyal ve teknik altyapı standartlarının düşürülmesinin önünü açan, yenilenen
alanların yaşanabilir alanlar olmaktan uzaklaşmasına neden olabilecek bir
düzenlemedir. Ayrıca kentsel, arkeolojik ve tarihi sit alanlarında yapılacak
tespitlerde hangi bilimsel kriterler çerçevesinde değerlendirme yapılacağı ile
ilgili açıklayıcı ifadelerin yer almadığı bu tasarı; kültürel ve tarihi
varlıkların korunmasını amaçlayan bütün kanun, yönetmelik, ilke kararları ile
çelişmektedir. Tasarı, yeraltı ve yerüstü kültür varlıklarını göz ardı
etmekte, sahip olunan kültürel birikimin yok olmasına yardımcı olmaktadır.
Yeterli tanımlamalar yapılmadan; koruma kavramı ve korumacı yasalar devreden
çıkarılarak hazırlanan bu tasarı, arkeolojik ve kültürel mirasın yitip
gitmesine sebep olacaktır. Yine tasarıda öne çıkan deprem riski gerekçesiyle
yapılacak yıkımlarla şehirlerin tarih içinde oluşan mekansal dokularının ortadan
kaldırılması söz konusudur. TOKİnin yıkılan binaların yerine inşa edeceği tek
tip ve kimliksiz apartmanları bu şehirlerin kimliklerini de tek
tipleştirecektir.
"Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun" ile birlikte,
devletin üzerinde şekillenmesi gereken "toplumsal adalet ve eşitlik zemini"
afete maruz kalmıştır. Anayasa`nın 56. maddesinde yer verilen "Konut Hakkı"nı
göz ardı eden yasa, yerinde dönüşüm, kiracıların durumu, geçici barınma
sorunu, kaynak temini, toplumsal adalet ve eşitliğe uygun finansman modelleri ve
tüm paydaşların dâhil olduğu uygulama ortaklıklarının kurulmasına yönelik
ülkemizin gerçek ihtiyacı olan yasal boşluğu doldurmaktan, bu anlamda kentlerin
afetlere dirençli hale getirilmesi hedefinden oldukça uzaktır.
Tekrar belirtiyoruz, bu bir yol ayrımıdır! Bizler evlerimizi,
mahallelerimizi, ormanlarımızı, suyumuzu kısaca yaşamımızı, rayiç bedeller
üzerinden satışa sunmayacağımızı deklere ediyor, bundan sonraki süreçte de;
gerek Anayasa, gerekse imzacısı olduğumuz Uluslararası Sözleşmeler ile garanti
altına alınmış olan haklarımızın takipçisi olacağımızı açıklıyoruz. Tüm bu
risklerin, mevcut imar ve yapılaşma düzeninin yaratıcısı olan siyasi idarenin
işlediği suçun vebalini çekmeyeceğiz.
Bizler, "insanca, güvenilir, sağlıklı, kimlikli alanlarda barınma hakkımızı"
sonuna kadar savunmaya devam edeceğimizi kamuoyu ile paylaşıyor, bu mücadelede
rant hırsına karşı "yaşamdan, adaletten, dayanışmadan ve eşitlikten" yana olan
herkesi bir arada durmaya çağırıyoruz.
İmzacılar
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Elektrik Mühendisleri
Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Kimya
Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Mimarları Odası İstanbul Şubesi, TMMOB
Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul
Şubesi, 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu, ADANA Barınma Hakkı Meclisi, Ankara
Dikmen-Mamak-Altındağ Barınma Hakkı Meclisleri, Arkeologlar Derneği İstanbul
Şubesi, Arnavutköy Derneği, Ataşehir Mahalle Derneği, Ayazma Mağdurları,
Bakırköy Çevre Dostları Derneği, Bebekliler Derneği, Beylerbeyililer Derneği,
Beyoğlu Bedrettin Mahallesi Derneği, Boğaziçi Arnavutköylüler Derneği,
Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi, Devrimci Sendikal Birlik, Doğal ve
Kültürel Çevre İçin Yaşam Girişimi, Ekoloji Kolektifi, Emirganı Sevenler
Derneği, Engelli Hakları Atölyesi, Eşitlik İzleme Grubu (EŞİTİZ),
Fener-Balat-Ayvansaray Mülk Sahiplerinin ve Kiracıların Haklarını Koruma ve
Sosyal Dayanışma Derneği, Halkevleri Barınma Hakkı Meclisi, İMECE-Toplumun
Şehircilik Hareketi, İstanbul ODTÜ Mezunları Derneği, İstanbul S.O.S, İzmir
Kuruçeşme Halk Girişimi, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kandilli Derneği, Kamusal
Sanat Laboratuarı, Kartal Hürriyet Mahallesi Güzelleştirme ve Koruma Derneği,
Maltepe Başıbüyük Doğayı ve Çevreyi Koruma ve Güzelleştirme Derneği, Kent
Hareketleri, Konut Hakkı Koordinasyonu, Kuzguncuklular Derneği, Küçükçekmece
İç-Dış Kumsalı Koruma Ve Yaşatma Sivil Toplumu Destekleme Derneği, Küçükçekmece
Kanarya Derneği, Maltepe Gülsuyu-Gülensu Yaşam ve Dayanışma Merkezi, Mayısta
Yaşam Kooperatifi, Mersin Akdeniz Belediyesi, Mersin Çay Mahallesi Muhtarlığı,
Mersin Çilek Mahallesi Muhtarlığı, Mersin Özgürlük Mahallesi Muhtarlığı, ODTÜ
Mezunları Derneği, Örnektepe Dayanışma ve Kültür Evi, Okmeydanı Çevre
Güzelleştirme Derneği, Pendik Sağanbağları, Yeşilbağlar ve Yenimahalle Çevre
Koruma Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği, Politeknik, Sarıyer Derbent
Mahallesi Derneği, Sarıyer Büyükdere Çevre, Kültür ve Güzelleştirme Derneği,
Sarıyer Kazım Karabekir Mahallesi Yaşam Savunucuları, Sarıyer Maden Mahallesi
Çevre Kor. Güzelleştirme Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği, Sarıyer Pınar
Mahallesini Koruma, Yaşatma ve Sosyal dayanışma Derneği, Sarıyer Reşitpaşa
Koruma ve Dayanışma Derneği, Sarıyer Rumeli Hisarı Güzelleştirme Derneği,
Sarıyer Yaşam Platformu, Sosyal Haklar Derneği, Sulukule Platformu, Tarlabaşı
Mülk Sahiplerinin ve Kiracıların Haklarını Koruma ve Sosyal Yardımlaşma Derneği,
Tozkoparan Derneği (Toz-Der), Tüm Restoratörler ve Konservatörler Derneği,
Türkiye Kas Hastalıkları Derneği, Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi,
Türkiye Sakatlar Derneği, Validebağ Gönüllüleri Derneği, Yalı Mahallesi
Derneği