TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi'nin basın açıklaması şu şekilde;
"Adalet Sarayı’nın yıkım kararını ve yerine Ulaşım Transfer Merkezinin tasarlanmasını içeren, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14.02.2017 tarih ve 360 sayılı kararı ile onaylanan; “Altındağ İlçesi 7559 ada 6 parsele ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişiklikleri”ne açtığımız dava sonucunda Bölge İdare Mahkemesi tarafından iptal kararı verilmiştir. Adalet Sarayı’nın yıkımını içeren bu plan değişikliği Ankara’nın karşı karşıya kaldığı birçok planlama sorununun düğümlendiği bir örneğe karşılık gelmektedir.
Adalet Sarayı gibi önemli bir kamu kurumunun yer seçimi hem kentsel hem de toplumsal açıdan önem taşımaktadır. Adliye binaları, hukuk tarihine olduğu kadar ülkenin sosyal, kültürel ve siyaset tarihine de tanıklık ederler. Binanın yapılışı, kent içerisindeki konumu ve ulaşılabilirliği, ilişkili olduğu diğer kullanımlarla mekânsal ilişkisi ve mimarisi insana verilen değeri ortaya koymaktadır. Başkent Ankara’da, Cumhuriyet tarihinin ilk adliye binası, Anafartalar Caddesi'nde 1925-1926 yıllarında Tahsin Bey tarafından, üç katlı bir bina olarak tasarlanmıştır. 1960’lı yılların devamında; Ulus Postahane Caddesi’nde bulunan bazı binalar bir süreliğine adliye binalarına ev sahipliği yapmıştır. Sonrasında da sırasıyla; büyük bir yangın geçirerek yıkılan modern çarşının üst katında, Ulus semtinde bulunan Börekçiler Handa, ATO Handa, Kıraner Handa ve Rüzgarlı sokakta bulunan bir binada faaliyetini sürdürmüştür.
1969 yılında ise Metropoliten Alan Nazım Plan Bürosu’nun kuruluş aşamasında Adalet Bakanlığı’nın Adalet Sarayı’na yeni yer bulunması girişimi acil bir ihtiyaçtan doğmuş, ihtiyaç duyulan analizler ve karşılaştırmalı bir yer seçimi çalışması sonucunda bugünkü Adliye Sarayı’nın Sıhhiyedeki yer seçimi yapılmıştır. Bugün Ankara Adalet Sarayı merkezi ve çevresel kullanımları ile kent merkezinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte 2015 yılından itibaren alansal yetersizlik nedeniyle çeşitli semtlerde bulunan bazı ilave binalarda bölünmüş durumda hizmet vermektedir.
Bugün Ankara’da adliye birimleri için daha geniş bir mekana ihtiyaç olduğu açıktır. Adalet Sarayı’na ilişkin açmış olduğumuz davaya ait bilirkişi raporunda bu ihtiyaca yönelik olarak şehircilik ilkeleri ve kamusal yararlar doğrultusunda anlamlı bir cevap oluşturulmuştur. Bu raporda birçok ülkenin adliye binası incelenerek Ankara’nın ihtiyacı olan adliye mekanının, mevcut konumunda oluşturulacak yeni bir mimari program doğrultusunda başarıyla tasarlanabileceği vurgulanmıştır.
Ne var ki Ankara’da yıllardır süregelen inşaat düzeni ve aracı olarak kullanılan parçacıl planlama anlayışı doğrultusunda özellikle kamu kurumlarının mekansal ihtiyaçları kent merkezinde rant üretimine alet edildiği bilinmektedir. “Yer ihtiyacı” veya “alan ihtiyacı” gibi dayatmalar tanımlanarak kent merkezinde tarihsel niteliği ile faaliyetlerini sürdüren birçok kamu kurumunun değerli arazilerini terk etmeleri ve parçacıl olarak yer seçme süreçleri ile desantralize edilmeleri sağlanmıştır. Adalet Sarayı alanı da bu yöntemin bir parçası olarak sermayenin odak noktalarından biri olmuştur.
Adalet Sarayı’nın yıkım kararını içeren ve davalarımız sonucunda iptal edilen planlar olmasına rağmen, 2017’de hülle yoluyla yeni plan üretimi yapılmıştır. Son plan kararları doğrultusunda yıkım ardından boşalacak alanda, üst ölçek plan kararları ile çelişmesine rağmen, hiçbir analiz ve ihtiyaç altyapısı sunulmadan “ulaşım transfer merkezi” öngörülmüştür. Böylelikle yeni plana ve Adalet Sarayı’nın yıkılmasına bir “kamusallık” kılıfı giydirilmesi amaçlanmıştır.
Kent bütününde kapsamlı araştırmalar, bilimsel ve teknik kriterler irdelenerek yer seçimi yapılmış ve yıllar boyunca simgesel bir değer kazanmış Ankara Adalet Sarayı’nın yıkılarak yerine yapılması planlanan Ulaşım Transfer Merkezi, kent belleğinde yer etmiş tarihsel, simgesel ve tasarım değeri olan bir alanın alelade ve kaotik bir kullanıma dönüştürülmesini amaçlayan bir projedir. Planın temellendirildiği yıkım önerisi ile Adalet Sarayı’nın kent merkeziyle eklemlenen ve bütünleşen yapısının yanı sıra, simgesel ve nirengi olma özelliği hiçe sayılmış, toplumsal değerler ve hafızanın yok edilmesi amaçlanmıştır. Adalet Sarayı’nın yer seçimi konusu, ilişkili olduğu diğer kullanımların (hukuk büroları, diğer hizmet sektörleri) yeni yer seçim olanakları, hareketliliği, erişim ihtiyaçları, maliyeti ve ekonomik etkileri konuları ile birlikte ele alınmalıdır. Günübirlik ziyaretçi sayısının yüksek olduğu Adalet Sarayı’nın yerinin güçlü ulaşım ilişkileri, bağlantıları ile birlikte kurgulanması esastır. Yargı kararı ile Adalet Sarayı’nın gerek tarihsel ve simgesel potansiyeli gerek kent bütünüyle kurduğu ilişki itibariyle bugünkü yerinde kalması uygun bulunmuştur.
Parsel bazında parçacı bir yaklaşımla yapılan bu plan; kentin bütününü etkileyen bir kurumsal kullanımın farklı bir teknik altyapıya dönüştürülmesini öngörmekte ve yıkılacak alana niteliği, işleyişi ve çevresel etkileşimi farklı bir kullanım getirmesi amaçlamaktaydı. Ankara 2015 Ulaşım Ana Planı kararlarına dahi aykırı olan bu tür değişimlerin parsel bazında parçacı bir yaklaşımla olamayacağı Bölge İdare Mahkemelerince de karar verilmiş olup, Ulaşım Transfer Merkezi’nin Ulaşım Ana Planı’ndan ayrı düşünülmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmiştir. Bu noktada tekrar belirtmek gerekir ki Ankara’nın ulaşım ve gelişim sorunlarına çözüm sağlaması amacı ile Ulaşım Ana Planının oluşturulması; tüm ulaşım türleri ve ulaşıma dair diğer sorunların kent bütünü planlaması ile eşgüdümlü olarak irdelenmesi ihtiyacı bulunmaktadır.
Yakın dönem planlarının birçoğunda rastladığımız plan notları ile emsal harici tutulan kullanımlarla planda öngörülen yapı yoğunluğundan çok daha fazla gizli yapı yoğunluğu ve imar rantlarının amaçlandığı yöntem bu planda da kullanılmış olup, gizli inşaat alanı yaratmanın yanı sıra yapı yüksekliğinin serbest bırakılması ile mevcut kat yüksekliklerinden çok daha yüksek bir yapının ortaya çıkmasına neden olabilecek ve kent merkezinin gelişimini etkileyebilecek sorunlu planlama kararların olduğu yargı kararıyla da onaylanmıştır.
Yargı kararı sonucu iptal edilen bu plan kararı göstermektedir ki, çağdaş devleti temsil eden üç kuvvetten biri olan yargının kamusal alandaki konumu “uygun yeterli büyüklükte bir alanın varlığı” konusuna indirgenmiştir. Bununla birlikte yerine yapılmak istenen “ulaşım transfer merkezi” projesi de Başkent'te kent bütününü etkileyen kullanım değişikliği ve ulaşım karalarının nasıl parçacıl kararlarla altüst edilebildiğinin ve bitmek bilmeyen rant üretim hırsının bir örneğidir. Böylesi bir planlama anlayışının ve kamusal, mekânsal, sosyal etkileri değerlendirilmeden ısrarcı olunan bu yıkım kararının karşısında haklı mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi kamuoyu ile tekrar paylaşmak isteriz."