Adalar, İstanbul’a çok yakın ama bir o kadar da uzak kimliğiyle aslında
bugüne değil, tarihe bakan bir yapıya sahip. Sürgün adası olarak kullanıldığı da
bilinir, inziva yeri olarak tercih edildiği de. Tarihi ve yaşanmışlıklarıyla,
mimarisi ve kültürel geçmişiyle önemli bir dönemi gösteriyor Adalar. Geçmişte
olduğu gibi bugün de aslında izolasyon sorunuyla karşı karşıya. Kış aylarında
aksayan ulaşım, tesislerin yetersizliği ve hatta orada yaşayanların ihtiyaçları
da kolaylıkla karşılanamıyor. Kış aylarında sokaklar boşalıyor, ada
yalnızlaşıyor. Yazın 100 binleri bulsa da, kış aylarında 10 binin altında
kalıyor nüfus. Yaşayanların temel ihtiyaçlarından biri olan kültür sanat
etkinlikleri ise hak getire. Adalar Vakfı, dernekler ve yerel yönetim son
yıllarda bu konuya önemle eğilmiş durumda. Yapılan ve yapılacak projelerle
sadece adalara hareket gelmeyecek, böylece Adalar kültür sanat etkinlikleri için
özellikle tercih edilen bir noktaya gelecek. Hedef bu. Adalar Vakfı yönetim
kurulu üyelerinden Halim Bulutoğlu, Adalar Müzesi’yle
başlayarak devam edecek çalışmaları anlattı.
Adalar
Vakfı, Adalar’a yakışmayan kültür sanat ve eğitim yaşamının dibe vurmuş
hali ile çökmeye yüz tutmuş sağlık yaşamını çeşitli kurumlar ve yerel yönetim
işbirliğiyle yeniden canlandırmak için kolları sıvadı. Adaevi, Sait Faik evi ve
Hüseyin Rahmi Gürpınar eviyle kültür sanat yaşamında varlığını sürdürmeye
çalışan Adalar, artık başka gelişmelere de gebe.
Adalar Müzesi,
şimdilerde üzerine yoğunlaşılan en önemli çalışma. Yaşayan bir kent müzesi
olarak tasarlanıyor. 1870’lerde yapılan eski bir taş bina restore edilerek
müzeye dönüştürülüyor. Bulutoğlu, “Kentle bütünleşen ve bütünleşmesi gereken bir
müzeyi tanımlıyoruz. Çünkü anlatılan, bir kentin ve kentlilerin hikâyesi.
Onlarla sözlü tarih çalışması yapılıyor, kaynaklar, ürünler toplanıyor. Şimdiden
belki de 500-600 kişiyle beraber çalışıyoruz. Bu da müzenin karakterinden gelen
tarafı” diyor.
Adalar Müzesi, Adalar’ın nasıl oluştuğu fikrinden yola
çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyeleriyle Adalar’ın jeolojik
yapısı inceleniyor. Bunlar da sadece çizim ve fotoğraf değil, simülasyonlarla
canlandırılacak. Ayrıca kimi zaman “Gidin ve görün” levhaları bulunacak müzede.
Böylece ada da müzenin bir parçası olarak yer alacak. Adalar’ın depremselliği
ise Naci Görür başkanlığında bir ekiple yapılan araştırmalar sonucunda
aktarılacak. Tarih öncesi dönem de Adalar Müzesi’nde yer alacak başlıklardan
biri.
Asıl hikâye ise Bizans dönemiyle başlıyor. İstanbul Üniversitesi
öğretim üyeleriyle yapılan çalışmalarda Bizans, Osmanlı, Cumhuriyet dönemleri
ayrı ayrı aktarılacak. Bu noktada tarihsel anlatı üzerine yoğunlaşılıyor. Ancak
asıl ilgi çeken ise tematik bölümler. Bulutoğlu, son 100 yılda nasıl bir göç
hareketi yaşandığını, Adalar’da hangi toplulukların yaşadığını, 20. yy’da
Cumhuriyet dönemiyle beraber nasıl bir değişimin görüldüğünü aktaracaklarını
söylüyor.
Diğer yandan Adalar’ın mimari üslubu da dikkat çekenler
arasında. Farklı akımlardan etkilenen farklı tarzlar da müze sayesinde
görülebilecek. Konaklar, evler, köşkler, dini yapılar ve onların hikâyeleri
müzede yer alacak. Bulutoğlu, bir müzenin sadece geçmişe değil geleceğe de mesaj
vermesi gerektiğini dile getiriyor: “Nasıl bir geçmişi devraldık ve onu nasıl
bir geleceğe taşıyoruz düşüncesi önemli. O yüzden sadece tarihi, mimari, doğal
ve kültürel kodların yanı sıra kent ve kentlinin sorunlarına da yer veriyoruz.”
Müzede bir de geçici bir bölüm tasarlanıyor. Bu bölümde “Adalarda Günlük Yaşam”
başlığı altında son yüzyılda bölgedeki günlük yaşamın seyri anlatılıyor.
Plajlar, eğlence yerleri, gelen ve giden insanlar hatta onların giyim tarzı bile
görülebilir.
Büyük bir arşivin üzerine kurulan Adalar Müzesi, temmuz
ayında açılacak. Açıldığı anda bitmiyor çalışma, bu bir başlangıç. İkinci adım
ise müzenin hemen yanı başında planlanan sergi ve toplantıların yapılabileceği
alan olacak. Sonrasının ise birbirini tetikleyeceğini söylüyor Bulutoğlu.
Haziran ayında da Türk-Yunan dostluk festivali düzenlenecek. Defne Türk-Yunan
Dostluk Derneği ile hedef Gümülcine ve Adalar arasında bir etkileşim
sağlayabilmek. Toplantılar ve panellerle beraber müze ve Adalar’la ilgili önemli
bir gelişme yaşanacak. Kültür sanat projelerinin Adalar’a taşınmasıyla ilgili
2010 hareketli bir yıl. Asıl meyveler ise 2011’den sonra alınmaya
başlanacak.