'Açgözlülük Varlığını Koruyor'



ABD’de bundan yaklaşık beş yıl önce finans krizi baş göstermişti. O dönemden bu yana ülkedeki bankaların rolüne son derece eleştirel bir gözle bakılıyor. Çünkü o dönemki emlâk spekülasyonlarından ve banka menajerlerinin aldıkları devasa ikramiyelerden bankalar sorumluydu. Peki, bu olaydan ne gibi dersler çıkartıldı, zihinlerde bir değişim oldu mu? Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre ABD’de yapılan bir araştırma böyle bir değişimin olmadığını ortaya koyuyor.

'Her şey tepetaklak olmadan hiçbir şey değişmeyecek'

Jordan Thomas’ın avukatlık bürosu Labaton-Sucharow’un yaptırdığı araştırmada, ABD’de bankacılık branşındaki etik değerler mercek altına alınmış. Araştırmanın bilânçosu ise korkunç: “Eğer bu gidişata karşı tavır almayacak olursak, görünen o ki, her şey iyice kötüye gitmeden hiçbir şey değişmeyecek.”

'Etik kurallar sadece iyi niyetliler için geçerli'

Jordan Thomas’ın bürosu, ABD’deki 250 borsacıya, bankacıya, Hedgefon menajerine ve analistlere anonim olarak sorular yöneltmiş. Buradan çıkan tek sonuç şu: Açgözlülük varlığını koruyor – etik kurallar ise sadece iyi niyetliler için geçerli. Avukat Jordan Thomas, bankacılık branşında 10 yıldan az meslekî tecrübesi olanların neredeyse yüzde 40’ına ilişkin olarak şunları söylüyor:

“Onlar için durum çok açık; mesleklerinde 10 milyon dolarlık bir sahtekârlığı rahatça yapabileceklerini söylüyorlar. Tabii ki paçayı ele vermeme şartıyla… . Bu düşünce tarzı, yakalanmadığın sürece yasadışı işlere girebilirsin anlamı taşıyor. Tüm bunlar son derece endişe verici gelişmeler.”

Jordan Thomas önceleri Borsa Denetleme Kurumu'nda avukat olarak çalışmış. Şimdilerde ise finans sektöründeki yolsuzlukları ortaya çıkartan, “Whistleblower” olarak görev yapıyor ve de özellikle genç bankacıların açgözlülüğü karşısında hayrete düşüyor. Avukat Thomas, “Bizler, tam da işte bu genç kuşağın önceki nesillerden çok daha farklı olmak istediklerini sanıyorduk” diye de ekliyor.

Bugünkü genç bankacılardan önceki nesiller Amerika’nın finans sektörünü 2008 yılında kargaşa ortamına düşürmüşlerdi. Peki, bundan ders çıkartıldı mı? Cornell Üniversitesi'nden Ekonomi Hukuku Profesörü Lynn Stout'a göre, 'hayır': “Biz hep bir şeylerin değişeceğini umut ettik. Ama finans sektörü bugüne kadar hiçbir şeyin değişmemesi gerektiğine inandı.”

Bunun tabii çok olumsuz etkileri var. Kendilerine soru yöneltilen bankacıların yarısından fazlası rakiplerinin de yalan söylediğinden ve sahtekârlık yaptığından emin olduklarını vurguluyorlar. Üçte biri ise açıktan, sahtekârlık yapmayan ve rakamları tahrif etmeyen hiç kimsenin başarılı olamayacağını savunuyor. Ayrıca bir de bankacılara verilen devasa boyuttaki ikramiyeler konusu var. Avukat Jordan Thomas, kendilerine soru yöneltilenlerin yüzde 28'i bu ikramiyelerin insanları sahtekârlığa ve rakamları tahrif etmeye yönelttiğini itiraf ediyor.

Bankalar ise sürekli olarak bunun gerçeği yansıtmadığını öne sürüyor. Ayrıca yine bu araştırmanın sonuçlarına göre birçok bankacı ilk sırada müşteri memnuniyeti gelmesi gerektiği prensibini unutmuş görünüyor. Bunun ötesinde namuslu çalışmak isteyen bankacılar da, suistimalleri gerekli yerlere bildirdiklerinde, şeflerinin onlara arka çıkmayacağı hissini taşıyorlar.

ABD'nin finans sektörünün kalbinin attığı Wall Street, finans krizinin ardından beşinci yılını yaşıyor. Ama gözlemciler değişen hiçbir şey olmadığını vurguluyor. Finans sektörünün dinozorlarından ve piyasalara ilişkin çok sayıda kitabın da yazarı olan John Bogle bu dünyayı anlamakta zorluk çektiğini söylüyor:

John Bogle, “Eskiden, bazı şeyler vardı ki bunlar yapılmaması gereken şeylerdi. Bunun için yasaya falan da gerek duyulmazdı. Bu durum değişti. Şimdilerde ‘başkaları yapıyorsa, ben niye yapmayayım' anlayışı hâkim” diyor.