Merkezi Brüksel'de bulunan düşünce kuruluşu Avrupa Politika Merkezinde uzman Amanda Paul, Avrupa'nın Rusya'nın enerjideki gücünü görmesine rağmen önlem almayarak kendi kuyusunu kazdığını, gündemdeki alternatiflerin bölgenin ihtiyacını karşılamak için yeterli olmayacağını ileri sürdü.
Uzmanlar, Rusya ile uygulanan karşılıklı yaptırımlar sonucu Avrupa Birliğinin (AB), Norveç, İran ve Azerbaycan gibi alternatif kaynak ülkelere yönelmesini, değerlendirdi.
AB ülkelerinin enerji güvenliğini sağlamak için uzun yıllardır beklediğini savunan Paul, Rusya'nın enerji alanındaki gücünü görmelerine rağmen önlem almayarak kendi kuyularını kazdıklarını iddia etti. Vladimir Putin'in devlet başkanı seçildikten sonra doğalgaz şirketi Gazprom'u politik silah olarak kullandığını öne süren Paul, "AB'nin, Rusya'ya olan gaz bağımlılığı birçok konuda şantaj malzemesi olarak kullanıldı. Rusya, bunu son olarak Ukrayna savaşında yaptı. AB tüm bunları görmesine rağmen önlem almadı. AB, Rusya'dan gazı alımını durdurma derdinde değil; istediği şey, her ülkenin birden çok doğalgaz kaynağına, seçeneğine sahip olması" dedi.
Sıvılaştırılmış doğalgaz, yenilenebilir enerji gibi seçeneklerin AB için önemli olduğunu vurgulayan Paul, her bir AB ülkesinin altyapı çalışmalarıyla birbirine bağlanabileceğini, böylece kaynak çeşitliliğinin sağlanabileceğini ileri sürdü.
Paul, AB ülkelerinin gündeminde yer alan Norveç, Azerbaycan ve İran gibi ülkelerin önemli birer kaynak olmalarına rağmen, bölge ülkelerini kurtarmak için yeterli olmayacağını savundu. Avrupa'nın gaz ihtiyacının yüzde 30'unu Rusya'dan, yüzde 23'ünü de Norveç'ten karşıladığını kaydeden Paul, "Norveç, AB'ye sattığı gaz miktarını önemli ölçüde artıramaz, dolayısıyla Rus gazının yerini Norveç'ten gelecek gaz dolduramaz. Azerbaycan'ın Güney Gaz Koridoru'yla 2019 itibarıyla AB'ye katkıda bulunacağı da bir gerçek ama bunun da küçük bir katkı olacağını söylemek mümkün. En azından enerji güvenliği açısından dikkate değer bir katkı olacaktır" diye konuştu.
İran'ın, yaptırımların kaldırılmasıyla enerji piyasasına dönüşünün heyecan verici bir gelişme olduğuna dikkati çeken Paul, "İran'ın altyapısını ve enerji sektörünü geliştirmek için çalışmaya ihtiyacı var. Avrupa ülkelerinin İran'da yatırım yapacak olması bu süreci kolaylaştırabilir. Unutmayalım ki İran, 1979 devriminden önce ürettiği gaz ve petrolün çok büyük bir kısmını satan bir ülke iken, şu anda ürettiği enerjinin yüzde 75'ini tüketen bir ülke konumunda. Dolayısıyla İran'da sektörün gelişmesi için Avrupa'dan gelecek yatırım büyük önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Aynı düşünce kuruluşunun politika analisti Marco Giuli de AB'nin "aklının başına geldiğini ve şu anda olaylara daha gerçekçi yaklaşabildiğini" ileri sürdü.
Giuli, dev boru hattı projelerine yatırım yapmak yerine, ülkeler arasında küçük enterkonneksiyonlar kurulmasının daha hızlı sonuçlar vereceğini ifade etti. "Avrupa Rusya'dan gaz almaya devam edecek, bu gerçek değişmez" diyen Giuli, "Geçmişteki alım-satım şartları düzenlenebilir. Rusya Avrupa'daki düzenleyici kurumların koyduğu kuralları dikkate almak durumunda kalabilir. Uzun süreli anlaşmalar geçerliliğini koruyacaktır ancak fiyatlandırmada yeni bir politika benimsenebilir" ifadelerini kullandı.