Ana teması “Cumhuriyetin 100. Yılında Kent” olan Kongre'de, Cumhuriyetin 100 yıllık deneyiminin değerlendirilmesi üzerinde durulurken, aynı zamanda geleceğin kentlerine ilişkin öngörülere ve stratejilere yer verilecek.
Kongrenin davetli konuşmacıları arasında; Prof. Dr. İlhan Tekeli, Prof. Dr. H. Murat Güvenç, Han Tümertekin, Prof. Dr. Fuat Keyman, Prof. Dr. Uğur Tanyeli, Prof. Dr. Ayda Eraydın, Prof. Dr. Savaş Zafer Şahin, Faruk Malhan, Prof. Dr. Kamil Yılmaz, Prof. Dr. Şerife Geniş, Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Prof. Dr. Ali Cengizkan gibi önemli isimlerin yanı sıra kent çalışmaları alanında önde gelen 130 bilim insanı bildirilerini sunacaktır.
*
Çağrı Metni
CUMHURİYETİN 100. YILINDA KENT
“İKİNCİ YÜZYILINA GİREN CUMHURİYETİN YERLEŞMELER KONUSUNDAKİ YENİ İDDİALARI NELER OLABİLİR ?”
29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet çok yönlü iddiaların adıydı. Birey düzeyinde tebaadan özgür bir yurttaşlığa, topluluk düzeyinde hasta, çöken ve dağılan bir imparatorluktan iç dayanışması olan canlı bir ulus devlete, dünya düzeyinde paylaşılma zamanı gelmiş bir devlet olarak görülmekten saygı duyulan, sözü değer kazanmış bir devlet olmaya geçişi başarmak iddialarını taşıyordu. Cumhuriyetin iddiaları salt rejimin niteliğine ilişkin değil, aynı zamanda da yerleşme yapısındaki dönüşüme ilişkindi. Başkentini üç imparatorluğa başkentlik yapmış İstanbul’dan alıyor, Anadolu’nun ortasında Ankara’ya naklediyordu. Yol şemalarını ülkenin değişik bölgelerini limanlar aracılığıyla dış metropollere bağlayan ağaç şemasından, iç pazar bütünlüğünü sağlayan ağ şemalarına dönüştürüyor, gerek ülke içi yerleşmelerde kurduğu fabrikalarla, gerekse de Halkevleri ve Halkodalarıyla modernleşmeyi ülke sathına yaygınlaştırmaya çalışıyordu. Cumhuriyet, iddialı bir köktenci modernist uygarlık projesiydi.
Cumhuriyetin böyle bir iddiayla yola çıkmasından sonra 100 yıl kadar uzun bir süre geçti. Bu süre içinde bir dünya savaşını ve çok sayıda dünya krizini bulundurmaktadır. Çok riskli bir coğrafyada geçirilen bu yüz yıllık yaşam deneyimi sonrasında Türkiye başlangıçtaki çıkış noktasından çok farklı bir noktaya gelmiş bulunuyor. Yetişmiş insan gücü olarak, kapital olarak, fiziksel ve kültürel alt yapı olarak önemli bir birikim sağlamış bulunuyor. Bekleneceği üzere Türkiye Cumhuriyeti yeni bir yüzyıla girerken, toplumun değişik kurumları yaşanan bu yüzyıllık deneyimini bir değerlendirmeye tabi tutuyor. Yapılacak bu değerlendirmelerin en kritik noktası, bu değişimin bir öznesinin bulunup bulunmadığı olacaktır. Cumhuriyetin gelmiş olduğu noktadaki başarıların da başarısızlıkların da sorumluluğu bu özne tarafından taşınacaktır. Böyle yüzyıllık bir sürenin hepsinden sorumlu olabilecek tek olanaklı özne halk olmaktadır. Bu özne 100 yıllık yaşam deneyiminin muhasebesinde sorumluluğu kaçınılmaz bir biçimde ortak hale getirmektir. Böyle bir özne tanımlanmasının iki önemli sonucu olmaktadır. Bu bir yandan Cumhuriyetin ulus olmayı başardığının, öte yandan toplumda yaşanan değişmelerin/değişimlerin toplumun sürekli bir oluşum içinde bulunmasının sonucu olduğunun kabul edilmesi anlamına gelmektedir.
Cumhuriyet ikinci yüzyıla girmenin eşiğine geldiğinde iki seçenekle karşı karşıya kalmaktadır. Birincisi böyle bir eşiğin geçildiğini görmezden gelmektir. Bu halde süregiden oluşumun devamına razı olunmaktadır. İkincisi ise ikinci yüzyıla geçişi yeni bir atılım yapmak için bir fırsat olarak değerlendirmektir. Türkiye Cumhuriyeti 100’ncü yılını tamamlarken Cumhuriyetin değişik bileşenleri genellikle ikinci seçeneği kullanmaktadır. Bu bağlamda Kent Araştırmaları Enstitüsü, İlhan Tekeli Şehircilik Kültürü Vakfı, Tepav, TOBB Üniversitesi ve İdealKent Dergisi bir araya gelerek, Sekizinci Kent Araştırmaları Kongresini bu fırsatı kullanmak amacıyla düzenlemektedir.
100’üncü yıl aşılırken düzenlenen faaliyetlerin büyük çoğunluğu, Cumhuriyetin 100 yıllık öyküsünü değerlendiren tarih çalışmaları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu tarih çalışmaları Cumhuriyetin başarılarını ön plana almakta, başarıların onurunu paylaştırma yoluna gitmektedir. Bu çalışmalarla ikinci yüzyıla girerken, özgüven ve olabildiğince coşku üretmeye çalışıldığı söylenebilir. Ama bu yeterli değildir; geçmişe dönük kalmakta, geleceğe ilişkin yönlendirici bir katkı getirememektedir. 8. Kent Araştırmaları Kongresini düzenleyen kurumlar, bu kongrede sunulacak çalışmaların geçmişin değerlendirilmesi kadar geleceğe ilişkin öneriler getirmesi konusunda hemfikir olmuşlardır. Bu nedenle de Kongrede yapılacak sunuşların bir yandan Cumhuriyetin 100 yıllık deneyiminin değerlendirilmesi üzerinde dururken, öte yandan yapılacak sunumların önemli bir kısmının da, geleceğin yerleşmelerine ilişkin kestirimlere, stratejilere ve iddialara yönelmesi kararlaştırılmıştır. Tabii bu iki farklı türdeki sunuşların birbirlerini desteklemesi beklenmektedir. Kongrenin adı ise “İkinci Yüzyılına Giren Cumhuriyetin Yerleşmeler Konusundaki Yeni İddiaları Neler Olabilir?” diye konulmuştur. Bu yolla Kongrenin ilgi alanında geleceğe ilişkin öneriler konusunda bir odaklanma sağlanmıştır. Tabii plancıların düzenlediği bir kongrede, vurgunun gelecek üzerine konulmuş olması anlaşılabilir bir şeydir.
Bu başlıkta geleceğe yönelme konusunda “iddia” sözcüğünün kullanılmasının da özel bir önemi bulunmaktadır. Burada önerilen 100 yıllık bir fütüroloji ya da kestirim çalışması yapmak değildir. 100 yıl çok uzun bir süredir. Bu kadar uzun süre için güvenilir kestirimlerde bulunulamamaktadır. Yirminci yüz yılın tarihi içinde, insanlık belli bir tarihte oluşturduğu dünya düzenine güvenerek, dünyanın geleceği için güvenilir kestirimlerde bulunabileceği kanısına kapılarak, kestirimler yaptığında, çoğu kez, yirmi yıl geçmeden dünya da kendilerinin beklediğinden çok farklı düzenlerin gerçekleştiğine şahit olmuşlardır. Tabii ki bu tür çok sayıda deneyim sonrasında, ister bireylerr olsun, ister devletler olsun, uzun erimli gelecek kestirimlerinin yapılamayacağının farkındadırlar. Ama yine de coşkulu eylemlerde bulunabilmek için geleceğe ilişkin iddialar ortaya koymaktadırlar. İddia salt bir gelecek kestirimi değildir. İddia ilan edildiğinde, ilan edenin varlığı ile ilgili bir adanmışlığı da beraberinde getirmektedir.
100 yıl önce Cumhuriyet, yolculuğuna siyasal bir rejim olarak ve yerleşme düzeni olarak Cumhuriyet Projesini oluşturan iddialarıyla başlamıştı. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken toplanan 8. Kent Araştırmaları Kongresi Cumhuriyetin ikinci yüzyılına ilişkin iddialarının neler olabileceği üzerinde yoğunlaşacaktır. Kongrede günümüz dünyasında Türkiye’nin geleceğe ilişkin iddialarının neler olabileceği konusunda canlı ve verimli/yaratıcı tartışmaların yürütülmesi beklenmektedir. Artık bu iddialar yüz yıl öncesine göre çok geniş bir alana yayılacaktır.
Temalar
100. Yılında Cumhuriyetin Planlaması
100. Yılında Cumhuriyet Mimarlığı
– Yönetim yapıları
– Eğitim yapıları
– Endüstriyel mekanlar
– Konut mimarlığı
– Kültür mekanları
100. Yılında Cumhuriyetin Kentleşmesi ve Kentsel Toplum
100. Yılında Cumhuriyetin Yerel Yönetimleri
Gelecek: Yeni bir iddiayı ortaya koyarken
Deprem ve Afetler Özel Gündemi
– Yapılanlar ve yapılmayanlar
– Dirençli kentler nasıl mümkün olur?
Kongre Takvimi
Özet Gönderimi: 20 Temmuz 2023
Değerlendirme Sonuçlarının İlanı: 30 Ağustos 2023
Revize Edilmiş Metinlerin Teslimi:
Kongre Programının İlanı: 1 Kasım 2023
Kongre Tarihi: 22-23-24 Kasım 2023
Ayrıntılı bilgi için tıklayınız