Dayandığı imar koşulları Danıştay'ca ''hukuka aykırı'' bulunduğundan, siyasi nedenle değil ''zorunlu'' olarak durdurulan ''Galataport ihalesi'' için yeni imar planıyla da artık ''aynı projeye'' olanak sağlanamayacak...
Çünkü, yargı kararına neden olan ''yasal kurallar''a, planı hazırlayacak Özelleştirme İdaresi de uymak zorunda. Hiçbir kurum, imar yetkilerini ''şehircilik ilkelerine aykırı'' kullanamayacağından, Danıştay kararının da gözetilmesi gerekecek yeni planda bu ilkelerle çelişen ''yüksek rant tesisleri'' ne yer verilmesi olanaksız...
Kıyı Yasası'nda durum
Proje alanı 1994'te ''turizm merkezi'' ilan edildiği için Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca onaylanan Galataport İmar Planı, öncelikle Kıyı Yasası ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'na aykırıydı... Şehir Plancıları Odası, Harita Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası ile Büyükşehir Belediyesi'nce dava konusu yapılan planlar, yine aynı meslek odalarının davalarıyla geçen yıl iptal edilen ve ''limanlarda turistik tesislere olanak sağlayan'' hukuk dışı Kıyı Yönetmeliği'ne dayanıyordu.
Yönetmeliğe eklenen bu ayrıcalık, kıyı hukukumuzdaki anayasadan gelen ''topluma açık bırakılması'' kuralını gözetmediği için iptal edilince, yasaya göre mümkün olmadığı halde denizden ilk 100 m'de planlanan konaklama ve ticaret amaçlı yapılaşmalar da geçersiz kaldı... Ayrıca yine kıyının ''topluma açık'' kullanım olanaklarıyla düzenlenmesi için halkın ''engelsiz'' olarak deniz kenarına ulaşabilmesi gerekirken, Galataport planında bu temel kural bile gözetilmemişti....
Koruma Yasası'nda durum
Danıştay'ın durdurduğu Galataport Planı'ndaki yasalara aykırı diğer düzenlemeler ise bölgedeki ''anıtsal'' değer taşıyan tarihi binaların kent peyzajındaki etkilerini gözetmeyen yapı ve yerleşim kararları... Galataport alanı, İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 7.7.1993 günlü 4720 sayılı kararı ile ''kentsel sit'' alanı ilan edilen bölgede kalıyor. Aynı alanda ve yakın çevresinde tescilli eski eserler bulunuyor. Koruma hukukuna göre, imarla ilgili kısıtlamalar kültür varlıklarının sadece bulundukları parsellerde değil, ''komşu parselleri''nde de uygulanıyor.
Bu nedenle, tarihi binaların yakın çevrelerinde ''koruma alanları''nın belirlenmesiyle birlikte, kentin Boğaziçi'nden görünümüne ''kimlik'' veren görsel etkilerini de yok etmeyecek biçimde, denize kadar ''yapısız alanlar'' bırakılması gerekiyor. Öte yandan dava konusu planlarda Koruma Bölge Kurulu'nun onayının bulunmaması da, yargılama sürecinde saptanan eksiklikler arasında.
İmar Yasası'nda durum
Başta çok yıldızlı oteller, alışveriş merkezleri ve ''konut amaçlı daireler'' olmak üzere, yüksek rant beklentilerine yönelik yoğun kullanımlar için düzenlenen Galataport imar planının, bu gibi kararları ''mevzii'' olarak içermesi de İmar Yasası'na aykırı...
Şehircilikte ''planlama hiyerarşisi'' denilen temel kurala göre, kent içindeki tüm alanların parsel ölçeğinde değil, ''bölgesel bütünlük'' içinde planlanması gerekiyor. Nitekim Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun da özellikle Galataport projesine ayrılan alanın ''Beyoğlu İmar Planı''yla birlikte tasarlanarak planlanmasını öngören kararları bulunuyor...
Galataport planı buna uymadığı gibi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce hazırlanarak Meclis kararıyla Koruma Kurulu'na gönderilen 1/5000 ölçekli ''Beyoğlu Salıpazarı-Kabataş Kıyı Bandı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı''yla da çelişkiler içinde...
Yeni planın 'imar durumu'
Bütün bu nedenlerle Özelleştirme İdaresi'nce düzenleneceği belirtilen yeni Galataport imar planları ise projenin durması üzerine söylenen yeni adıyla, gerçekten ''Galatamort'' planı olabilecek.
Yeni planda öncelikle Beyoğlu İmar Planı ile Salıpazarı-Kabataş Kıyı Bandı planlamasındaki bu alan için öngörülen kararların gözetilmesi gerekiyor. Buna göre özellikle Tophane-Fındıklı arası, ancak ''rekreasyon ağırlıklı'' (dinlence-açık alanlar) olarak düzenlenebilir. Aynı kullanım içinse, Kıyı Yasası'na uygun olarak denizden itibaren ilk 50 m'de yapı yapılamayacak; Meclisi Mebusan Caddesi'nden bu alana yaya ulaşımı engelsiz olarak sağlanacak. İkinci 50 m'lik kuşakta ise yapı yoğunluğu en çok ''yüzde 1'' kadar ve kamuya açık, tek katlı, günübirlik tesisler yer alabilecek...
Alanın denizle cadde arasındaki en geniş yerinde Nusretiye Camisi ile Tophane Kasrı bulunduğundan, bu kesimdeki 100 m'den sonra kalan bölümde de yapı yapılamaz. Salıpazarı'na doğru daralan alanın yine 100 m'den sonraki kuşağında ise zaten mevcut ofis binaları var...
Bölgedeki tarihi yapıların denizden görünümlerini perdelemeyecek ''tarihi peyzaj'' sınırları içinde de yapılaşma olamayacağından, yargı kararına gerekçe oluşturan imar ve koruma hukukuna uygun bir plan, ''özelleştirmeyi çekici kılacak'' hemen tüm rant tesisi olanaklarından yoksun kalacak...
Sonuç olarak İstanbul, meslek odalarının davaları sayesinde ''Galataport darbesi''ni atlatmış görünüyor. Bu nedenle kente duyarlı çevrelerin, ''imarsız kalan'' ihaleyi ''bu nedenle'' durduran siyasetçileri kutlamak yerine, öncelikle ''davacı''lara teşekkür etmeleri gerekiyor...