Mamasın Baraj Gölü içinde yüksek bir kaya kütlesinin üzerine konuşlanmış Güvercinkayası, Anadolu’daki kale kent modelinin öncüsü olarak biliniyor. Göl içinde olması nedeniyle, su seviyesine bağlı olarak kış aylarında bir ada görünümünü alarak tahribata açık duruma geliyor. Bu nedenle, yaklaşık 25 yıldır kazı çalışmalarının devam ettiği Güvercinkayası, sadece bahar ve yaz aylarında ziyaret edilebiliyor.
Sözcü’de yer alan DHA kaynaklı habere göre; alanın 4 bin metrekare olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı öğretim üyeliğinden emekli Prof. Dr. Sevil Gülçur, ”Burada bir yerleşim alanı olduğunu fark ettiğimizde ilk sorumuz insanların neden bu kayalığı seçtikleri oldu? Kayalığın üzerinde oturmak demek, o kayanın yerleşim dokusunun etkilenmesi demek.” şeklinde konuştu.
Yapılan kazı çalışmalarında; aynı duvarları kullanan, ama neolitik dönemdeki gibi damdan girilmeyen tek odalı evlerin ortaya çıktığını aktaran Gülçur, “Bu evlerin en ilginç tarafı bütün bulduğumuz evlerin arka tarafında dar bir şekilde bir kiler odasının olmasıdır. Kendi yaşam odalarından bölünmüş bir şekilde her hanenin kendine ait siloları bulunuyormuş.” dedi.
Giderek genişleyen kazılarda, zirve düzlüğünde yanmış bir alanla karşılaştıklarını ve o evlerin önünden de kerpiç teraslar geçtiğini anlatan Profesör Gülçur, “Bu kerpiç terasın buraya ait olmadığını ve daha sonraki dönemlerde yapılmış olduğunu belirledik. Alttan bir sur sistemi olduğu ortaya çıktı. Bu surun aşağı ve yukarı yerleşim yeri olarak, ören yerini ve köyü ikiye ayırdığını fark ettik. Özenle yapılmış ve tabakalanmış toplumlara geçişi burada belgeledik.” ifadelerini kullandı.
Güvercinkayası yerleşim yerinin tarım ve hayvancılığa dayalı olduğunu belirlediklerini söyleyen Gülçur, ”Biz bunu çıkardığımız kemiklerden tespit ettik. Bu bölgede 3 cins geyik var, çok daha fazla orman alanı olması lazım. Çünkü geyikler ormanlık alanlarda yaşar. Bununla birlikte evcil hayvanların hemen hepsinin yabanisi de var; yaban sığırı, koyunu, keçisi, geyik ile atlar var.” diye konuştu.
Önceleri bu alanda atlar, panter ve aslan ile tüm yırtıcılar, ayı ve yaban domuzu gibi hayvan çeşitliğinin olduğunu aktaran Gülçur, “Ormansızlaştırma ve avlanma, İç Anadolu’nun zengin alanını etkilemiş ve bu günlere gelmişiz. Çevremizde geyik, at ve yırtıcı hayvan kalmamış. Bu bölge daha çok çölleşmiş. Daha çok bozkırlaşmışız.” yorumunu yaptı.