Hükümetin iki yeni bakanlığından ikisi de “çevre” ve
“imar”la ilgili... Demek ki en “önem”sedikleri alan çevre ve imar... Ne var ki
bu ilginin “çevreden yana bir şehirciliği hedeflemek” anlamına geldiğini
söylemek zor. “Çıraklık” ve “kalfalık”taki HES’lerden termik ve nükleer
santrallara, sualtına gömülen antik kentlerden kıyı yağmasına uzanan
uygulamalara bakıldığında, “ustalık”ta nelerin yapılacağını tahmin etmemek
olanaksız.
Nitekim iki yeni bakanlıktan Orman ve Su İşleri’nin öncelikli görevinin “su
havzaları”ndaki ormanlık alanlarda işgalci 2B arazilerine “parayla tapu”
pazarlamak olacağını yazmıştık. Konuyu tartışmayı elbette sürdüreceğiz.. İkinci
yeni bakanlığın ise “Çevre ve Şehircilik” olmasındaki niyetlerin ne olduğunu
görebilmek içinse bu bakanlığın yasal temelini oluşturan 10 Temmuz 2011 tarih ve
646 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (KHK) bakmak yeterli.
Tabii, Meclis’ten “kanun” çıkarmak yerine KHK yeğlenerek, yeni örgütlenmenin
yasal temellerini TBMM’den adeta “kaçırarak” düzenlemeyi sorgulayan milletvekili
bulabilirseniz.
Kente darbe
Ne var ki yine son dönemde “özerklikleri kısıtlanmak” istenen meslek odaları
konuyu izleyerek, 646 sayılı KHK’nin çevre ve kentlerimiz açısından ne anlama
geldiğini kamuoyuna açıkladılar… Gelin görün ki ne yazılı ne de görsel medyada
yer alabildiler. Örneğin bu düzenleme için “Kentlerimize Vurulacak Ağır Darbenin
Habercisidir” diyen Şehir Plancıları Odası’nın (ŞPO) basın bildirisi 15
Temmuz’da Anadolu Ajansı tarafından sayısız yayın organına bildirildiği halde,
okuyanınız oldu mu?
ŞPO Genel Başkanı Necati Uyar’ın “ülkemizde plansızlık, planlama politikasına
dönüşüyor” dediği basın açıklamasından bazı bölümleri özetliyorum:
“KHK ile Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün yetkileri arasına hazineye ve
devlete ait taşınmazların imar planlarını yapmak, değiştirmek ve imar
uygulamasını gerçekleştirmek de katılıyor.”
Düşünün ki Milli Emlak’ın “satış amaçlı” düzenleyeceği imar planlarına yerel
yönetimlerin itiraz hakları bile olmayacak. Yerel meclisler imar alanında
“işlevsiz” ve “yetkisiz” kılınarak, kentlerin yapılaşma kararlarına sadece
bakanlık karar verecek… Dahası, belediye sınırları içindeki hazine arazilerinin
kullanım türü de yerel yönetimlerin yetki alanı dışına çıkarılacak.
Geçen yıl onca geniş katılım ve masrafla gerçekleştirilen “Kentleşme Şurâsı”
kararlarının bile unutulduğunu anımsatan ŞPO Başkanı özetle diyor ki:
“Belediyelerin yok sayılması; merkezi hükümetin hazine arazileri üzerindeki
imar kararlarının kesin olması; kamu mülklerinin yapılaşma hakları artırılarak
satılması, sadece kente ve çevreye değil, demokrasiye de darbe değil midir?”
…üstelik “ileri demokrasi”ye...
(646 sayılı KHK’yi Ulusal Kanal’da bu akşam 20.30’daki İmar Dosyası’nda
Necati Uyar ve Prof. Dr. Emre Aysu’nun katılımıyla ele
alacağız.)