İTÜ İnşaat Fakültesi, Yapı İşletmesi Çalışma Grubu'ndan Doç. Dr. G. Emre Gürcanlı'nın görüşlerine yer verilen İTÜ Öğretim Üyeleri Derneği (İTÜ - DER) açıklamasında, dünyanın 16. büyük ekonomisi olmakla övünen Türkiye’nin iş kazaları ve işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünyada ise 3. sırada yer aldığı anımsatıldı. 19. yüzyıl İngiltere’sinden ve 20. yüzyıl başı Fransa’sından kaza örnekleri veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yüksek can kayıplı kazaların madenciliğin yapısında olduğu yönündeki savunmasının 'kabul edilemez' olduğunun vurgulandığı İTÜ - DER açıklamsında; "Mensubu bulunduğumuz İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ilgili uzmanlık alanlarından alacağımız destekle, bu felaketin sorumlularının ortaya çıkartılmasının takipçisi olacağız" denildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen İTÜ - DER üyelerinden Doç. Dr. G. Emre Gürcanlı’nın Soma'da yaşanan felaketle ilgili ilk değerlendirmesi ise şöyle:
Katliamın anatomisi
“Söz konusu katliam, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasını çıkarmanın bir anlama gelmediğini göstermiştir. Temel bazı başlıkların altı mutlaka çizilmeli, katliamın anatomisi yapılmalıdır, içimiz acısa da:
Öncelikle maden işinde grup çalışması önemlidir. Birlikte çalışan işçiler, diğer sektörlerde olduğu gibi madencilikte de birlikte çalıştıkça kolektif hareket yeteneği kazanırlar ve bu da işe alışmanın, işyeri eğitiminin bir parçasıdır. Ancak kuralsız sermaye birikim rejimi, işten çıkarmaları kolaylaştırmış, görev sürelerini geçicileştirmiş ve bu durum ortaklaşa hareket kabiliyetinin aşınmasına ve süreç içerisinde biriken deneyimin yok olmasına neden olmuştur. Zira işin örgütlenmesi son derece önemlidir veya tersinden söylersek işin dağıtılması, merkezi olarak planlanması gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği yönetimi ilkelerine tamamen aykırıdır. Pek çok iş kolunda üretim belli bir bütünsellik içinde kurgulanmalıdır ve taşeron sistemi bu bütünselliği böler ve parçalar. Rödövans sistemi ve taşeronlaşma, çalışma disiplinini dağıtmaktadır. Maden ocaklarında gerçekleşen kazalarda maden ocaklarının “mütemmim cüzü” olan, bulunmaması durumunda gerçekten de işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından ciddi ve tehlikeli sonuçlar doğuracak unsurlar ise şunlardır:
a) Her yeraltı maden ocağını yer üstüne bağlayan, havalandırma ve kaçamak amacı ile kullanılmaya elverişli en az iki ayrı yol olmalıdır.
b) Her yeraltı maden ocağında uygun bir havalandırma sistemi olmalıdır. Ocağın genel havalandırmasının cebri olarak aspiratörle yapılması zorunludur. Ayrıca (kömür ocaklarında) üretim panosunda havalandırmanın yönü aşağıdan yukarıya doğru olmalıdır. Havalandırmanın yönünün yukarıdan aşağıya doğru olduğu durumlarda çalışmaya izin verilmemelidir.
c) Yeraltı çalışma ortamında gaz ölçümleri mutlaka yapılmalı; oksijen, metan, CO ve CO2 gazlarının belirlenen limitler içerisinde olması sağlanmalıdır. Gaz ölçümünün yapılmadığı veya belirlenen limitler dışında gaz bileşimi olduğu tespit edilen ocaklarda üretime izin verilmemelidir.
d) Yeraltı kömür ocaklarında kullanılan bütün elektrikli cihaz ve aletler alev sızdırmaz (anti-grizu, ex-proof) olmalı, bu özellikte tesisatın bulunmadığı ocaklarda çalışılmasına izin verilmemelidir.
e) Ocağın tahkimatı (desandre, rekup lağımı, taban yolu, ayak tahkimatı vs.) arazi yapısına uygun ve ocak şartlarına göre yeterli olmalıdır.
f) Yeraltı kömür ocaklarında ilerleme çalışmalarında kontrol ve degaj sondajları usulüne uygun biçimde mutlaka yapılmalıdır.
Tüm bunlar, kuralsız, kayıtsız taşeron sistemiyle kesinlikle gerçekleştirilemez. Açıklanan bu temel şartlar bir maden ocağının projelendirilmesinden itibaren var olması gereken mütemmim cüzleridir. Bu şartlardan bir veya daha fazlasının eksik olduğu maden ocaklarında iş sağlığı ve güvenliği bakımından birincil derecede tehlikeli sonuçlar doğurabilecek olayların vuku bulması kuvvetle muhtemel bulunduğundan, bu ocaklarda üretim faaliyetlerine kesinlikle izin verilmemelidir. Bunlar şimdiye kadar kamuoyuyla pek paylaşılmayan T.C Cumhurbaşkanlığı, DDK Raporu, 2011’de de aynen vurgulanmaktadır”.