Yusuf Yavuz'un haberine göre, ÇED ve Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) süreçlerine sivil toplumun katılımını artırmayı amaçlayan ‘Çevreye Uyumlu Sosyo-Ekonomik Kalkınma için Sivil Toplum Hareketi’ (CO-SEED), AB’nin finansal desteği ile WWF-Türkiye tarafından 5 ülkede birlikte yürütülecek. Projenin tanıtım toplantısında, nükleer enerji ve madencilik gibi faaliyetlerin de bu yılın sonunda açıklanması beklenen Stratejik Çevresel Değerlendirme’ye dâhil edilmesi istendi.
23 yıldır ne çed’tin be türkiye
Enerji, madencilik, turizm, sanayi ve kirletici yatırımların çevreye olan etkilerini denetim altında tutmak amacıyla 1993 yılından bu yana uygulamada olan ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) süreçleri son yıllarda Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. Ülkenin dört bir yanında doğa üzerinde büyük yıkımlar yaratan projelere yönelik ÇED kararlarına karşı dava açan yurttaşların büyük oranda bu davalarda sağladığı hukuki kazanımlar, bir önceki Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı’nın da gündemine gelmişti.
Çed raporlarının iptalini önleyecek düzenleme
Geçtiğimiz Mart ayında İstanbul’da yatırımcılar tarafından düzenlenen bir toplantıda konuşan eski Bakan Sarı, ÇED kararlarına karşı dava açılmasının bir çevre mücadelesinden çok ‘yatırım düşmanlığı’olduğunu öne sürerek, bunun bazı çevrelerin siyasi mücadele aracına dönüştüğünü dile getirmişti. Bakanlık olarak bu konuda yeni bir yasal düzenleme hazırlığı içinde olduklarını dile getiren Sarı, “Esası, bir ÇED raporunun tamamının iptalini önleyecek, ‘bazı maddelerinin iptaline imkân tanıyacak’ çözüm şeklinde olacak” ifadelerini kullanmıştı.
Cerattepe davasında yargı iptal talebini reddetti
Oldukça tartışma yaratan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Sarı’nın bu sözlerinin ardından Artvin Cerattepe’deki madencilik faaliyetine ilişkin verilen ÇED Olumlu Kararı’na karşı yöre halkı, meslek odaları ve sivil toplum örgütlerince açılan iptal davasında mahkeme, çevreyi ve yaşamı değil, madenciliği önceleyen bir karara imza attı. Rize İdare Mahkemesi, madenle ilgili ÇED kararının iptali istemini redederek, devlet ormanlarında gerekli iznin alınması ile madencilik yapılmasının mümkün olduğuna hükmetti.
Çed ve çsd konusunda 5 ülkeyi kapsayan proje tanıtıldı
ÇED süreçleriyle ilgili tartışmalar sürerken WWF-Türkiye’nin İstanbul’da düzenlediği bir basın toplantısında konu hakkında yeni bir projenin başladığı duyuruldu.
ÇED ve Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) süreçlerine sivil toplumun katılımını artırmayı amaçlayan ‘Çevreye Uyumlu Sosyo-Ekonomik Kalkınma için Sivil Toplum Hareketi’ (CO-SEED), AB’nin finansal desteği ile WWF-Türkiye tarafından 5 ülkede birlikte yürütülecek. Projenin tanıtım toplantısında, nükleer enerji ve madencilik gibi faaliyetlerin de bu yılın sonunda açıklanması beklenen Stratejik Çevresel Değerlendirme’ye dâhil edilmesi istendi.
Baştak: ‘nükleer ve madencilik sçd’ye tabi olmalı’
Toplantının açılış konuşmasını yapan WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliğinin, ekonomik refahımızın temelleri ve insan varlığı için ciddi bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti. Aralık ayında çıkması beklenen Stratejik Çevresel Değerlendirme Yönetmeliği’ne de değinen Baştak, “Yönetmeliğin hazırlanması olumlu bir gelişme. Yatırım faaliyetlerinin kümülatif çevresel etkilerinin değerlendirilebilmesi için ÇED süreçleri öncesi SÇD ile ilişkilendirilmesi gerek. Ulusal Yenilenebilir Enerji Eylem Planı, organize sanayi bölgeleri, tehlikeli atık yönetimi, nükleer enerji ve madencilik gibi faaliyetlerle ilgili kararların da SÇD’ye tabi olması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Alıca: ‘çed, mevzuatta halkın katılımına yer veren tek süreç’
Toplantının davetli konuşmacılarından Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Çevre Hukuku Öğretim Üyesi (YAYED Başkanı) Doç. Dr. Süheyla Suzan Alıca da, ÇED süreci ile ilgili yaşanan sorunlara değinerek, “Mevzuatta halkın katılımına yer veren tek süreç olan ÇED’in en önemli aşaması izleme ve denetim. Eğer gerçekten iyi bir izleme ve denetleme yapılamazsa taahhütlerin yerine getirilip getirilemediği tespit edilemez ve ÇED amacına ulaşmaz” diye konuştu.
‘Çevre kaybedildikten sonra yürütmeyi durdurma veriliyor’
Ülkemizde ÇED süreciyle ilgili en önemli meselelerden birinin açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararlarının iş işten geçtikten sonra, yani pek çok çevresel varlığın kaybedilmesinden sonra verilmesi ya da hiç verilmemesi olduğunu belirten Alıca, “Yürütmeyi durdurmaya ilişkin hükmün mevzuatta yeniden düzenlenmeli ve özellikle ÇED gibi çevre korumaya ilişkin davalarda, dava açılır açılmaz yürütmeyi durdurma kararı otomatik olarak verilmeli. Bilirkişilik sisteminin iyi işlememesinden kaynaklanan sorunların da giderilmesi gerekiyor” dedi.
Proje, sivil toplumun katılımını arttırmayı amaçlıyor
WWF-Türkiye Proje Koordinatörü Aslı Gemci ise Arnavutluk, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ ve Sırbistan’dan ortaklarla birlikte yürütülen projeyle, ÇED ve SÇD konularında sivil toplumun bilgi birikimi ve kapasitesinin geliştirilmesi ile karar alma süreçlerine katılımının artırılmasının amaçlandığını dile getirdi.
Çed yönetmeliği, 23 yılda 17 kez değişikliğe uğradı
İlk kez 1993’te yayımlanan ÇED yönetmeliği yedi kez ana olmak üzere 17 kez değişikliğe uğradı. En son 2014’de değiştirildi. Avrupa Birliği’nde, 1985’te yayımlanan ÇED yönetmeliği sadece dört kere değiştirildi.
Çed süreci hangi idarenin sorumluluğunda yürütülüyor
ÇED sürecinde kapsam belirleme, nihai değerlendirme ve karar verme aşamaları dâhil olmak üzere sorumlu idare Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı olan Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü. Bu Yönetmeliğe tabi projeler hakkında "ÇED Olumlu", "ÇED Olumsuz", "ÇED Gereklidir" veya "ÇED Gerekli Değildir" kararlarını verme yetkisi bakanlığa ait. Ancak bakanlık gerekli gördüğü durumlarda "ÇED Gereklidir" veya "ÇED Gerekli Değildir" kararının verilmesi konusundaki yetkisini, sınırlarını belirleyerek, yetki genişliği esasına göre valiliklere devredebiliyor.
‘Çed toplantısı’ olarak anılan halkın katılımı neden önemli?
İlgili yasa çerçevesinde zorunluluk olan halkın katılımı toplantısı süreci, ÇED’e tabi faaliyet hakkında ulaşılması beklenen amaç ve hedeflerin belirlenerek, bu hedeflere ulaşmak için katılımı gerekli veya katılmaya istekli kişi ya da gruplara projeye ilişkin görüş ve bilgilerin verilmesi amacıyla düzenlenecek halkın katılımı toplantısına ilişkin süreci ifade ediyor. Yatırımın etkileyeceği alandaki yerel halkın, faaliyet konusunda görüşlerinin ve rızalarının alınması, yöre halkının temsilcilerine ve ilgili gruplara proje dokümanlarının sağlanması gerekiyor.
23 yılda 51200 çed gerekli değildir, 32 çed olumsuz kararı
11 Kasım 2016 tarihi itibariyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, 1993’den günümüze kadar değerlendirmesi yapılan toplam 4352 ÇED raporundan yalnız 32 tanesine ‘ÇED Olumsuz’ kararı verildiği belirtiliyor. 31 Aralık 2015 tarihi itibariyle ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, 1993’den günümüze kadar seçme eleme kıstaslarına göre yapılan değerlendirmelerde toplam 51977 projeden 51200 tanesi için ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verildiği kaydedildi.
Stratejik çevresel değerlendirme (çsd) nedir?
Bu yılın Aralık ayında yürürlüğe girmesi beklenen Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD) Yönetmeliği’nin taslağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından, görüş almak üzere kamu kurumları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile paylaşıldı.
ÇSD, kısaca şöyle tanımlanıyor: “Onaya tabi plan ya da programın onayından önce planlama veya programlama sürecinin başlangıcından itibaren, çevresel değerlerin plan veya programa dâhil edilmesini sağlamak, plan ya da programın olası olumsuz çevresel etkilerini en aza indirmek, olumlu çevresel etkilerini de en üst düzeye çıkarmak ve karar vericilere yardımcı olmak üzere katılımcı bir yaklaşımla sürdürülen ve yazılı bir raporu da içeren çevresel değerlendirme çalışmalarıdır.”