İstanbul'un 5 ilçesinde 125 bin binanın incelenmesinin ardından
hazırlanan rapora göre; 7,2’lik depremde 100 bin betonarme binadan 24 bini,
7,5'luk depremde ise 43 bini çökecek ya da ağır hasar
görecek.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve
ODTÜ Deprem Mühendisliği Araştırma Merkezi, İstanbul Avrupa
yakasında deprem riski yüksek Zeytinburnu, Fatih, Küçükçekmece,
Bahçelievler, Bayrampaşa ve Güngören ilçelerinde
''bina inceleme'' çalışması gerçekleştirdi.
5 yılda
tamamlanan çalışma kapsamında 6 ilçede toplam sayısı 125 bini bulan tüm konut ve
işyeri binaları tek tek incelendi.
Çalışmanın koordinatörlüğünü üstlenen
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk
Sucuoğlu'nun çalışmayla, İstanbul depreminde yıkılması veya önemli
derecede hasar görmesi beklenen binaların tespiti amaçlandı.
Söz konusu
125 bin binanın depremin doğrudan etkisi (yer sarsıntısı) altındaki durumu
incelendi.
Sıvılaşma, heyelan, tsunami gibi depremin dolaylı etkileri
göz önüne alınmadı. İki ayrı senaryo belirlendi.
''En kötü
senaryo''da, Kuzey Anadolu Fayı'nın Marmara Denizi içinde kalan ve
1766'dan beri kırılmayan kısmının tamamen kırılması ve 7,5 büyüklüğünde deprem
yaratması hesaplandı. İkinci senaryoda ise kısmi kırılma olması ve deprem
büyüklüğünün 7,2'de kalması esas alındı.
İncelenen yapıların 101 bin
adedi betonarme, 24 bin adedi de yığma taşıyıcı sisteme sahip binalardan oluştu.
Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu, inceleme sonuçlarına ilişkin bilgi verirken,
yığma binalarda önemli bir tehlike bulunmadığını ifade ederek, 7,5
büyüklüğündeki deprem senaryosuna göre önemli derecede hasar beklenen yığma bina
sayısının sadece 1.500 olduğunu belirtti.
Sucuoğlu, ''Kaldı ki çoğunluğu
2-3 katlı bu binaların yıkılması durumunda bile can kaybına neden olma olasılığı
düşük'' dedi.
Kentteki esas tehlikenin beklendiği gibi ''5-8 katlı
betonarme binalar'' olduğunu belirten Sucuoğlu, İstanbul'da 7,2 büyüklüğünde
deprem olması durumunda incelenen 100.665 betonarme binanın 24.190'ının çökmesi
veya ağır hasar görmesinin beklendiğini,
7,5 büyüklüğündeki deprem
senaryosuna göre ise sayısının 43 bin 270'i bulduğunu bildirdi.
Sucuoğlu, çalışma sonuçlarına ilişkin şu önemli tespitlerde bulundu:
Bu sayılar evvelce yaklaşık tahmin yöntemleri kullanarak ve binaları
yerinde incelemeden, kayıtlı belgeler üzerinde yapılan çalışmaların sonuçlarına
göre, oran olarak çok daha yüksek.
Normal bir yapı kalitesi dağılımı
olsa, birinci derecedeki bir deprem bölgesinde diyelim 100 bina taradınız, bunun
50'sinin az hasar, 40'ının orta hasar, 10'unun ağır hasar görmesini beklersiniz.
Bizde tersine gidiyor işler. Ağır hasar çok büyük, orta ve az hasar bunun
altında kalıyor.
Tehlikeli binaların arazi üzerindeki dağılımları da
beklentilerden oldukça farklı. Öncelikle, zemin özellikleri tehlikeli binaların
belirleyici unsuru değil. Tehlikeli binaların neredeyse tamamı yapılaşma
açısından uygun özellikte zeminler üzerinde.
EN
SARSICI DEPREMLER
ZEMİN TARTIŞMASI ŞEHİR
EFSANESİ
Çürük zemin-sağlam zemin tartışması İstanbul için
sadece bir şehir efsanesi. Avrupa yakasında zeminin çok zayıf veya çürük olduğu
bölgeler, dere yatakları ve kıyılardaki kısmen dar alanlarda yer alıyor ve zaten
bu alanlarda yapılaşma yoğunluğu çok düşük.
DEPREM İÇ KISIMLARI
DA AYNI VURACAK
Bir başka yanlış beklenti ise depremin en fazla
kıyı bölgelerini vuracağı. Yer sarsıntısı açısından depremin şiddeti en fazla
kıyıda hissedilecek belki ama kıyının faya en yakın noktası Zeytinburnu'nda 11
kilometre iken içerideki Bayrampaşa'da 15 kilometre mesafede. Bu fark deprem
etkisinin faydan uzaklaştıkça azalımı açısından önemsiz. Depremin iç
kısımlardaki etkisi kıyıdan farklı değil.
ORTAK ÖZELLİK:
BİNALARIN YAPISAL ZAYIFLIĞI
İstanbul depreminin gerek 7,2
gerekse 7,5 olması durumlarında ağır hasar görecek veya yıkılacak binaların
sadece bir tane belirgin ortak özelliği var; 'binaların kendi yapısal
zayıflıkları'.
Yıkılma riski çok yüksek olan betonarme binaların
neredeyse tamamı 5-8 katlı, hiç perde duvarı olmayan ve zemin katlarını 'yumuşak
kat' olarak tanımladığımız yapım kalitesi düşük betonarme binalar.
'KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇÖZÜM DEĞİL'
Yumuşak zemin katı
oluşmasının temel nedeni; bu katların ticari kullanım amacıyla daha yüksek,
çoğunlukla ara katlı yapılması ve vitrin gibi faktörler nedeniyle dış
cephelerinde hiç yatay deprem yükü taşıyan eleman bulunmaması. Deprem sırasında
yatay kuvvetlerin en fazla bu katlarda oluşması nedeniyle yıkılma ve çökme
kaçınılmaz oluyor.
Sekiz kattan yüksek binalar genellikle daha iyi
mühendislik görmüş, göreceli daha kaliteli binalar. Bu nedenle çoğunlukla yüksek
riskli bina grubuna girmiyor.
Tehlikeli olduğu belirlenen binalar
incelenen ilçelerin her tarafına saçılmış durumda. Bu durum, sadece belirli
bölgelerde yapılacak kentsel dönüşüm çalışmalarıyla İstanbul genelinde deprem
riskini azaltma hedeflerini neredeyse imkansız kılıyor. Tehlikeli binaların
yıkılması veya güçlendirilmesi gerekiyor. Güçlendirme için binanın sadece
yıkılmamasını hedefleyen basit ve ekonomik yöntemlere ihtiyaç var.
HER BİNANIN DOSYASI VAR
Sucuoğlu, çalışma
sonucunda depremde ağır hasar görmesi veya yıkılması beklenen binaların adres
olarak teker teker belirlendiğine vurgu yaparak, ''Her bina için ayrı bir dosya
hazırlandı ve ilgili ilçe belediyelerine teslim edildi. İsteyen bina sahibi veya
kat maliki bu dosyaya ulaşabilir'' dedi.
ORGANİZASYONA İHTİYAÇ
VAR
''Peki vatandaş bu bilgiye sahip olduktan sonra ne
yapabilecek?'' sorusuna karşılık Sucuoğlu, vatandaşın tek başına bir şey
yapabilmesinin pek mümkün olmadığını, ''organize edilmesi'' gerektiğini
vurguladı.
Sucuoğlu, organizasyon için bir risk azaltma stratejisi ve
bunun altyapısını oluşturacak mevzuat değişikliklerine ihtiyaç olduğunu
kaydederek, vatandaşın önüne şöyle bir tablo koymak gerektiğini ifade etti:
''Senin binan tehlikeli, ben belirli yasal mevzuat ürettim, sen bu mevzuata göre
diğer kat malikleriyle anlaşacaksın, sana krediyi vereceğim, projelendirmeyi de
şu şekilde yapacaksın, şu kuruluşlara gidip bunları projelendireceksin ve binanı
güçlendireceksin, denetleteceksin. Eğer güçlendirmezsen 'yıkarım'. Ancak böyle
bir mevzuatı geçirdiği takdirde bu işler yapılabilir.''
'TEDAVİ
YAPILMAZSA HASTA ÖLECEK'
''Böyle bir süreç oluşmadan insanlar
harekete geçmiyor değil mi?'' sorusuna da Sucuoğlu, ''Geçmedi kimse şimdiye
kadar, çok az, çok daha tuzu kuru insanlar yapabildi'' karşılığını verdi.
Tüm sürecin kaynak ihtiyacına dayandığına dikkati çeken Sucuoğlu, Doğal
Afet Sigortasında (DASK) biriken paranın ve 1999 depremi sonrasında toplanan
vergilerin bu amaçla kullanılabileceğine vurgu yaptı.
Sucuoğlu, ''İş
biraz daha yatırım planlamasına gelmeye başlıyor, yani biz noktasal teşhisi
yapıyoruz, tedaviyi yapmak başka bir doktorun işi. Tedavi için öncelikle yeterli
ortamın sağlanması lazım ama bu tedavi yapılmazsa da hasta ölecek, o da belli''
dedi.
TEHLİKELİ BİNALARIN DAĞILIMI
Çalışma
kapsamında incelenen birinci derece deprem bölgesindeki 125 bin binanın 16
binini Zeytinburnu, 27 binini Fatih, 35 binini Küçükçekmece ve 47 binini
Bahçelievler-Bayrampaşa-Güngören ilçelerindeki konut ve işyerleri oluşturdu.
Depremin 7,5 büyüklüğünde olması durumunda ağır hasar görecek ve
yıkılacak binaların oranı kıyıdaki Zeytinburnu'nda yüzde 57 (8 bin), iç
kesimdeki Bayrampaşa-Bahçelievler-Güngören ilçelerinde de yüzde 51 (22 bin 540).
Fatih ve Küçükçekmece ilçelerinde bu oran yüzde 30. Fatih'teki 17 bin
betonarme binanın 4 bin 700'ünün, Küçükçekmece'de 1. derece deprem bölgesindeki
25 bin betonarme binanın da 8 bin 50'sinin 7,5 büyüklüğünde deprem olması
durumunda ağır hasar görmesi veya yıkılması bekleniyor.
Depremin 7,2
olması durumunda bu sayılar Zeytinburnu'nda 5 bin 130,
Bayrampaşa-Bahçelievler-Güngören ilçelerinde 13 bin 560, Fatih'te 1.710 ve
Küçükçekmece'de 3 bin 780 bina'ya geriliyor.
Çalışma hedefleri
çerçevesinde, İstanbul'da yapılacak güçlendirme çalışmalarının bu binalardan
başlaması gerekiyor. 29 MİLYON HARCANDI
2004-2009
dönemini kapsayan çalışma için İstanbul Büyükşehir Belediyesi özkaynaklarından
29 milyon lira harcama yapıldı.
300 teknik personelin görev aldığı
çalışmada ODTÜ ekibinde, Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu (koordinatör), Doç. Dr. Ahmet
Yakut, Prof. Dr. Güney Özcebe, Doç. Dr. Altuğ Erberik, Doç. Dr. Sinan Akkar,
Prof. Dr. Sadık Bakır ve Y. Doç. Dr. Tolga Yılmaz yer aldı.
(AA)